Nariman Narimanov, Atatürk’e Büyük Yardımlar Yapmıştır (2).
…Evveli 28 Ağustos sayımızda.
…Size bakan, sizi muhakemeye götüren bu masum gözlerde siz aşağıdaki sözleri okuyorsunuz? Okuyup da yüreğiniz köreliyor, gözlerininiz anında yaşarıyor.
Ben, dayanamadım, duygularıma hâkim olamadım, ağladım…
Ağlamamak mümkün müdür? Bir zamanlar anne-babanın göz ışığı ve sonra çocukluk çağları ve daha sonra da Vatan kahramanı önemli bir şahıs şimdi yılanlar meskeninde susuz çadırlarda can çekişiyor; kuru, patlamış dilini dışarıya çıkarıyor ve diyor: “Efendim, su!”, “Efendim, yemek”, “Giyim…” Şimdi ben de kulakları duyanlar, vicdanları uyanmışlara yüzümü tutup ve o iğrenç Çadırlarda inleyen zavallıların sözlerini tekrar ediyorum: “Efendim su!”, “Efendim, yiyecek!”, “Giyim!” Bu gözyaşlarımın sebepkarları sizleri bekliyor, tüm umutları sizleredir. Eğer siz de ben gördüklerimi görmüş olsaydınız ve elinizden bir şey gelmediğini anlamış olsaydınız, siz de benim gibi düşünecektiniz: keşki bu cezireye, bu çadırlara gitmemeliydim!”
…1917. Yıl, Aralığın 5-de sabah sat 11-de Bakü Şehir Duma’sının toplantısı başlamış oldu. Ayrı-ayrı fraksiyonları temsil eden Duma üyeleri ve misafirler kendi yerlerini aldılar. Nariman Narimanov konuşmak için söz istedi, salondakilere hitaben şöyle dedi:
Narimanov’un çağrısı, tüm halkı uyandırdı
-Sayın Duma üyeleri, Nargin ceziresinde esirlerin durumları hakkında konuşma metnim hazırdır. Eğer uygun görüyor iseniz arz ede bilirim.
Salondan, “Rica ediyoruz”, “Okuyun, lütfen”, sedaları yükseldi. Nariman Narimanov kürsüye kalktı. Salon bir anda sustu. Narimanov’un, yorgun, kederli ve ittiham edici, gazap dolu sözleri salondakileri baya etkilemiş oldu. O, şöyle dedi:
“Cezirenin durumu her yönüyle trajik ve fenadır. Buradaki evler insanlar için inşa olunmayıp. Bu evler karanlık, üfunet ve pis kokulu, soğuk barakalardır. Buranın soğukluğuna sebep sobanın yanmaması değil. Hayır! Burada hiç zaman soba yandırılmıyor. Çünkü odun yoktur, bu odaların soğuk olmalarına sebep ahşapların arasındaki delikler ve damların üzerindeki pencerelerde camların olmamasıdır”.
“Ben sağlıklı insanlar için pişirilen çorbayı gördüm: köpeğini seven şahıs bunu köpeğine vermez”, hala su ise burada çok zaman bulunamıyor”.
“Burada insanlar susuzluktan can çekişiyor”.
Bu zavallı esirlerin durumlarını daha yakından anlamanız için bazı rakamları iletmem lazım.
Orada her gün 40-45 insan ölmektedir.
Bu cezire bir ölüm makinesidir, bir mezardır. Bu mezarın kenarında bin insan kendi sıralarını beklemekte. Ayrıca 7 bin sapasağlam insanlar da sıraya dizilmek üzere bekliyordur. Dünyanın en şerefsiz, taş yürekli adamı olacaksan ki böyle vicdansızlığa devam edeceksin; sinirli, hırslı halde bile insan, insanla ilgili bu kadar vicdansızlığa yol vermiş olsa, belki doğal olacaktır. Fakat mürur ile her saat, her gün, haftalar, aylar, yıllarca bu acımasız davranışta bulunmak insanlık dışı harekettir. Tanrı evladıyla bu tür davranışta bulunmak, azat Rusya’da olmaması gerekiyor, hatta vahşiler arasında böyle rezalet görülmemiştir” (“Hümmet” Gazetesi, 11 Aralık 1917.yılı).
Salondakiler beşeri cinayete karşı ittihamı dinliyordu. Nasıl olmuş da “kulaklarının dibinde” Rusya devletinin yaratmış olduğu dehşetli soykırım ceziresinden halkın haberleri olmamıştır? Yüzlerce insan aç, susuz, soğuktan, hastalıktan zorakılıktan ve ilgisizlikten ölmüşler. Tümü hıyanet kurbanlarının ruhu karşısında kendilerini suçlu biliyor, hiddetlenirdi”.
Narimanov’un konuşmasından sonra konuşmalar başladı; tüm konuşmacılar esirlere yardım Komitesinin yaratılması amacıyla özel komisyon kurulmasını teklif ettiler. Komisyon, Nariman Narimanov’un ısrarlı talebi üzerine karar alıyor: Cezireye esirlerin gönderilmesi hemen durdurulmalı; Cezirede tutulan ihtiyarlar ve savaşta iştirak etmeyen halk ve çocuklar vatanlarına gönderilmeli yahut ta Cemiyeti-Hayriye’nin himayelerine verilmeliler. Hastalar ivedilikle cezireden şehre tedaviye gönderilsin; Cezirede tutulanların yiyecek-içecekleri artırılsın ve yatacak-giyecek giyimleri ile temin olunsun.
Nariman Narimanov’un Nargin ceziresinde ölüme terk edildiğini - “Beşiret” (25 Kasım 1917), “Hümmet” (28 Kasım 1917), “Açık Söz” (7 Kasım 1917), “Bakinski Raboçiy” (8 Kasım 1917) ve başka Gazetelerin sayesinde halka çattırılması, Bakü Şehir Duma’sındaki tarihi konuşması cevapsız kalmadı. Adeta yıldırım gibi çaktı, uyuyanları uyandırmış oldu. Bu büyük tarihi olay Rusya Emperyalizminin Büyük Türk Haklarına karşı hıyanetkar siyasetini ifşa etmiş oldu. Aynı zamanda Azerbaycan halkının Türk soydaşlarına doğma, sıcak ilgisini, sadakatini, gayret ve diyanetini, kardeşliğini açıkça göstermiş oldu.
Bütün Türkler bir avuçta birleştiler
Bakü Şehir Duması, Narimanov’un Başkanı olduğu Komisyonun bütün tekliflerini onayladı, Tiflis’e, Kafkas’ın Merkezi İnzibati İdaresine gönderdi. İvedilikle gelen cevapta Nargin Harbi Kampından en ağır hastaların çıkarılmasına ve cezirede yaşayan tutuklulara Hayriye Cemiyetinin yardımlarına izin verilmiş oldu.
Müslüman Milli Komitesi ve Bakü Müslüman Hayriye Cemiyeti, Nargin Harbi Kampında Komisyonun önerisi üzerine üç yüz hastayı – Türk, Alman, Avusturyalı Harbi esirleri şehirde 16. Lazarette yerleştirmiş oldu. Büyük zaferin ilk adımları…
Rusya’nın Müslüman bölgelerinde, ayriyeten Bakü ve Gence şehirlerinde, savaş bölgelerinde ve Harbi Kamplarda feci ortamlarda azap çeken ihtiyarlara, kadın ve çocuklara yardım amacıyla Hayriye organizasyonları yapıldı. Çocuk yurtları yaratıldı. “Açık Söz” Gazetesi (7 Ocak 2017) şöyle yazıyordu: “”…Nargin’de esir olarak tutulan 130 çocuk, Türk yavruları şehre getirildi, Çemberekent’in karşısındaki özel mülkte yerleştirildi. Bu yavrulara bakımı “Muhtaçlara Yardım” Cemiyeti üstlendi ve tüm masrafları ödeyeceklerini beyan etmiş oldu. Bu fakir çocukların aylık masrafları on bin manat olarak beyan edildi”.
Narimanov Türk Halkını sarmış acılı, vahim günlerde tüm faaliyetini bu yöne yöneltiyor. Başkanı olduğu “Hümmet” Sosyal-Demokrat Teşkilatının en aktifleri Türk esirlerinin kaçırılması, gönderilmesi, hastalara acil yardım olunmasına seferber oldular.
“Hümmet” Gazetesi 12 Aralık 1917. Yıl tarihli sayısında Doktor Nariman Bey Narimanov’un müracaatı onun halkın önemli problemlerin halline, ezeli karakter almasına nasıl hassaslıkla yaklaşmasını ispat ediyor:
“Tüm halka ilan ediyorum ki, Nargin ceziresinde esirlerle birlikte can çekişen çocuklara ve esir olmayan ihtiyarlara her alanda yardım etmeyi İcraya Komitesi tarafından bana tüm haklar tanınmıştır. Bu vesile ile kim esirlere, ihtiyar ve çocuklara yardım etmek istiyor ise bana müracaat etmeliler.
Adres: İsmailliye binası, “Hümmet” Teşkilatı sabah saat 9-dan akşam saat 18-dek; özel buluşmak için akşam saat 17-den 20-dek kabul edeceğim.
Doktor N. Narimanov.
Telefon 37-34.
Narimanov, dünya Türklerini de hareketlendirdi
Görüldüğü gibi, Narimanov, Nargin ceziresindeki mahpusların kaderi konusuna içtimaiyatın dikkatleri celp etmekle, halkın toplu halde onlara bilhassa manevi ve maddi yardım etmelerine günün en önemli ve aktüel konusu ve görevi gibi bakıyordu.
Narimanov’un bu çağrısı, teşkilatçılığı ve tebligatı büyük yankı uyandırıyordu, etkisi büyüktü. Hatta Türk esirleri bile Narimanov’un necip teşebbüsünü, fedakârlığını takdir ediyor, kendisine minnettarlığını ifade ediyorlardı. Hafız Feyzullah ve Mustafa Hamdi “Hümmet” Gazetesinin 1918 yılı 31 Mayıs tarihli sayısında yazmış oldukları “Ersi Teşekkür” makalesinde minnettarlıklarını şöyle ifade ediyorlardı:
“Nargin Adasında yaşayan esirler arasında anne, baba, akraba, evlerinden, yurtlarından ayrı düşmüş beşten on beş yaşlarında Türk çocuklarının kıymetli yaşamlarının yok olmasını, istikballerinin temini için şefkatli bir baba olarak titiz kalbe malik olan Nariman Bey cenaplarının Ada’da, çocuklar arasında göz yaşı akıtarak dolaştığını, babasız, annesiz zavallı çocukların başlarını okşayarak, “yavrularım, sizleri Bakü’ye götüreceğim”, diye vaatlerde bulunduğu ve bu masum insanların ahu-zarlarına az da olsa güven verdiğini ve bizler de ona dua ettik… Son zamanlarda hadise ile ilgili saygıdeğer Nariman Bey Narimanov’un idaresine alınması için gitmiştik… Bir netice elde ede bilmedik ve Ada’ya geri gönderildiğimizi duyan Nariman Bey cenapları tekrar Ada’dan üçüncü defa eğitime başladığımızda, onun dikkatine ve bizlere titiz davrandığına minnettar olduğumuzu ve teşekkürlerimizi bildiriyoruz…”
Türklerin savaş sonucunda yaşadıkları feci durum halk arasında Ümummüslümanların trajedisi olarak yankı uyandırdı. “Kafkas Yardımı”, “Türk esirlere Yardım Komitesi”, “Muhtacı olanlara yardım”, “Bakü İslam Cemiyeti-Hayriye’si”, “Müslüman Kadınların Hayriye-Cemiyeti” ve “Kırmızı Haç Cemiyeti” cephe bölgelerinde, harbi kamplarda, zor şartlarda yardıma ihtiyacı olan çocuklara, kadınlara, ihtiyarlara maddi ve tıp yardımları yaparak, esirleri cezireden kaçırıp vatanlarına yola salmağa yönelmiştir.
Hüseyin Cavit (“Harp ve Felaket”, “Türk Esirleri”), Ali Nazmi (“Arş İleri”), Ali Razi Yusufzde (“Konaklama”), Ahmet Cavad (“Yazık”), Ömer Fail Nemanzade (“Ben kimim?), Halil İbrahim (“Savaş ve Kadınlar”), Raşit Yusufzade (“Ruhanilerimiz”), Sultan Mecit Ganizade ve başka yazar ve Gazeteciler savaşın getirmiş olduğu trajik durumlara, Türk milletinin, suçsuz insanların başına getirilen facialara karşı itiraz seslerini yüceltmiş oldular.
Bakü ve çevresindeki İlçe ve Köylerde tüm soydaşlarımız Müslüman kardeşlerine yardım etmeyi namus ve şeref işi olarak kabul ediyorlardı.
“Bakü Müslüman Hayriye Cemiyeti” milyoncularının maddi ve manevi yardımları sayesinde esirlere giyimler, gıda ve su ile temin ediyordu. Cemiyetin üyeleri halkımızın arzularını dikkate alarak bütün halkı bu beşeri göreve çağırıyordu. Çaycı ve Lokallerde, kulüplerde, evlerde toplantılar ayarlıyor, yardımlar, bağışlar toplanırdı.
Hacı Zeynalabdin Tağıyev’in açmış olduğu Mektebin muallim ve öğrencileri Türk esirlerine yardım anacıyla okulun toplantı salonunda üç perdeden oluşan “Bedbaht oğul” dram eserini sahneye koydular.
Cemiyet, Müslümanların maddi yardımları ile Nevruz Bayramında bastıkları “Kafkas Yardımı” Gazetesinin satışından toplanan 1300 manata Türk esirleri için derman, tıp malzemeleri ve yorgan alıp göndermişler.
1917 yılı Nisan ayının 15-de Bakü’de “İsmailliye” binasında Kafkas Müslümanların I. Kurultayı çalışmalarına başladı. Resmi Kürsüde Alimerdan Bey Topçubaşov, Nariman Bey Narimanov, Fatali Han Hoyski, İbrahim Bey Haydarov, Necip Bey Yusufbeyov ve Muhammed Hasan Hacinski oturmuşlardı. Salonda Türkistan’dan Dağıstan’a dek Umum Kafkas’ın bütün bölgelerinden temsilciler vardı. Rusya’da eğitim alan öğrenciler de iştirak ediyorlardı.
Bu tarihi Kurultayda içtimaı-siyasi durum ve karşıda duran görevler müzakere konularıydı. DEVAMI VARDIR!
Doktor-yazar, Nariman Narimanov
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.