“Nevruz Şöleni” temsili UNESCO sahnesinde (2)
Yaratılışının 15. yılını coşkuyla kutlayan TÜRKSOY, tarihinin en önemli etkinliklerinden daha birine imza atmıştır. Kadim Türklerin ananevî Bayramı Nevruz ilk defa Avrupa’ya çıkartma yaptı. Projenin Koordinatörü, TÜRKSOY Genel Sekreteri, Prof. Düsen Kaseinov idi. Bana tam yetkiyi verip şöyle dedi: “Ne yapıyorsun yap, senaryo yaz. Türk Devletleri Başkentlerinde sahneye koyduğun “Köroğlu” temsilinin dünya başarılarına şahit olduk. Şimdi sıra Türklerin kadim Nevruz Bayramını Fransa’nın Başkentinde, JUNESCO sahnesinde sergileyeceksin”. Böylece çalışmalar hızlandı, “Nevruz Şöleni” temsilinin senaryosunu hazırladım; dans ve tiyatro ağırlıklı renkli müzikali ilk defa olarak Paris’te, UNESCO’nun sahnesinde sergiledik (28 Mart 2010). Fransa’nın başkentinde yerleşen UNESCO’nun sahnesi Türk Devlet ve Topluluklarından gelmiş sanatçıların çeşitli renkleriyle adeta süslendi.
JUNESCO SAHNESİNDE MUCİZE YARATTIK
Dünya ressamı, Ankara Devlet Opera ve Balesi Baş dekoratörü, dostum Savaş Camgöz’le öncelikle maketi hazırladık. JUNESCO sahnesinin teknik planı elimize ulaştı. Dekorları Ankara’da hazırladık. Sahne provaları TÜRKSOY’un toplantı odasında devam ediyordu. JUNESCO sahnesinde hiçbir teknik donanım yoktu. Kocaman sahnede tiyatrolardaki filizler, kulisler, derinlik falan yoktur. Sabit toplantı sahnesi vardır, bu kadar. Ressamla zor anlar yaşadık, çünkü temsil gösterisi için sahnede hiçbir olanak yoktu. Buna göre sahnede Nevruzun dört mevsimin ecazkar renklerini göstermemiz için ekrandan yararlandık. Sinevizasyon vasıtasıyla tabiatın, doğanın, şelalelerin, baharın esrarengiz güzelliklerini sahnedeki oyunun kurgusu içerisinde harmanlayarak muhteşem sentezi yakaladık.
Nefis dekor parçaları temsilin seyri akışında aktörlere, sanatçılara güzel ortam yaratıyordu. Paris temsili için Nevruz gelenekleri gereği 500 yumurtayı boyadılar; Nevruz sürfesinde erik, fıstık, nohut ve çeşitli mezeler, Antep fıstığı, Türk Devletlerinden getirilmiş çeşit-çeşit tatlılar dekorla birlikte TIR’a yüklendi ve Paris’e gönderildi. Paris’e gitmeden önce “Nevruz Şöleni” temsilini hazırladık ve Ankara’da Gazi Üniversitesi sahnesinde, İstanbul’da gösterdik. Eklemeler, ilaveler, değişilikler yaptık, gösterilerde sanatçılar daha verimli ve rahat çalıştılar. Sahne dekorlarından da yararlandık, tüm eksilikleri bitirdik ve Paris yolunu tuttuk. Yakutistan, Saka, Tıva, Başkurdistan (RF) Rusya’nın Kuzey bölgeleri sayılır.
Oralarda her evde aileler Nevruz Bayramını kutluyorlar, çünkü Nevruz tüm Türk kavimlerinin ananevi ortak Bayramı sayılır. Oradan davet ettiğimiz sanatçılar keyifle temsilde oynadılar, neşelendiler, eğlendiler. Sahnedeki dekor ve aksesuarlar, sanatçıların kostümleri elvan renkleriyle salonda bayram havasını estiriyordu. UNESCO sahnesinde iki gün sahne provası yaptık, geceleri ışıkla uğraştık ve gösteri günü geldi. Sabah kostüm, ışık, dekorla akış provası yaptık. Akşam temsilde salon tıklım-tıklım doluydu, çünkü Parisliler ilanlarda “Nevruz Şöleni” temsilini merak etmişler ki, salona akıştılar.
Ara geçitlerde ayakta duranlar vardı. Bütün diplomatik ve devlet erkânı davetliler salonda yerlerini aldılar. Beklemedikleri olay salondakileri şaşırttı: Şaman dans ve şan grubu salonun arkasından, insanların arasından şarkı söyleyerek, kadim Şaman Dansıyla sahneye doğru ilerlediler. Karanlık salonda heyecan ve alkışlar eşliğinde Türk devletlerinden gelmiş tüm sanatçılar, ellerindeki tepsilerde yanan mumlar ışık yayıyordu etrafa. Ayrıca çeşit-çeşit tatlı, ceviz, fıstık, nohut, renkli yumurta dolu tepsileri sahne önüne bırakıyorlar ve temsil Şaman Dansıyla başladı. Salon ayakta alkışlarla sanatçılara eşlik ediyordu.
UNESCO sahnesinde fırtına estiren Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye, KKTC, Tataristan, Başkurdistan, Saka, Hakas, Tıva (R.F.) Gagavuz (Moldova), dans grubu ve şan sanatçıları; Ankara Devlet Tiyatrosu aktörleri, barok ve rokoko süsleriyle dünya kenti sayılan Paris’te rüzgâr gibi estiler, parladılar ve Parislilerin kalbini okşadılar. Temsil akışında, şancılar yerlerini geleneksel danslara ve bale parçalarına bıraktıklarında salondan “bravo”, “bravissimo” sözleri aralıksız alkışlarla devam ediyordu, sesler yükseliyordu. Bu mucize kentin insanları sevinçlerinden coştular, sanatçıları alkışlarla adeta afsunladılar. Sanatçılar için böyle tezahürat en büyük mükâfat sayılıyor. Onlar bunu hak ettiler, onlar buna layıktılar.
BU ZAFER TÜRKSOY’A AİTTİR
TÜRKSOY, yaratılış tarihinde ilk defa “Uluslararası “Köroğlu” Operasının Sergilenmesi” dev projesini olağanüstü başarıyla Bişkek, Almatı, Bakü, daha sonra İstanbul Haliç Kongre Sarayında gerçekleştirirken dünya sanat tarihinde bir ilke de imza attı. Çünkü öncelerinde yapamadığı gibi bundan böyle de “Köroğlu” Operasının Sergilenmesi Projesine benzer projeleri bir daha gerçekleştiremez, yazanlar oldu. Fakat Paris ve Strasburg’da sahnelenen “Nevruz Şöleni” bir bakıma “Köroğlu”nun devamı gibi başarılı oldu.
2011 yılında Prof. Kaseinov bana bu teklifi ettiğinde şöyle demişti, “Bak Eflatun Bey, 2010 yılının Mart ayında ilk defa Nevruz Bayramını Avrupa’ya götürmeyi planlıyoruz. Benim için muhteşem bir Nevruz senaryosunu yaza bilir misin? Öyle bir senaryo isterim ki, orada bütün Türk kavimlerinin geleneksel örf adetleri, gelenekleri tüm elvanlığıyla tecessüm tapmalıdır”. Ben sadece yazacağım, dedim. Çünkü her yıl TRT, Kanal 33 (eski) ve başka TV’lerde Nevruzu anlatıyordum. Ayrıca bilim dergilerinde Nevruzla ilgili makalelerimi topladım, senaryoyu yazdım ve Düsen Bey’in önüne götürdüm.
Senaryoyu epeyce tartıştık. Devlet Tiyatrolarından iki yetenekli aktörü davet etmeliyiz, dedim. Nevruz’un dört genel felsefi amacını Fransız dilinde anlatalım, ayrıca ekrandan danslı-şarkılı bir şölen şeklinde tabiatı, baharın gelişini, akan şelaleleri seyirciye aktaralım. İyi bir bilgisayar uzmanı Devlet Tiyatrosundan davet ettik. Tüm tekliflerimi beğendi ve böylece yola koyulduk. Senaryo gereği Türk Devletlerinden şan ustalarını, KKTC ve Tataristan’dan geleneksel Dans Grubunu, Kırgızistan’dan nefis şan kuartetini (beyanlar), Hakas, Saka ve Tıva’dan kadim Şaman şarkıcıları, Dans grubu, Kazakistan, Azerbaycan’dan geleneksel şarkıcıları, dansçıları davet ettik. Usta sanatçıları temsilin senaryosu gereği oyuna monte ettik.
PARİSLİLER HAYRANLIKLARINI ALKIŞLARLA İFADE ETTİLER
Elbette 1 saat 45 dakikalık oyunu iki sunucu – Karagöz ve Hacıvat (Azerbaycan’da Keçel ve Kosa) Fransızca idare ediyorlardı. Devlet Tiyatrosu sanatçıları Can Öztopçu ve Okan İrıkören rollerini ustaca oynadılar. Bu iki sunucu için nefis Orta Çağ kostümleri Devlet Tiyatroları Baş Dekoratörü Hakan Dündar tarafından hazırlandı. Her dans ve ya şarkılardan sonra seyirciler aniden yerlerinden fırlıyor sürekli alkışlıyorlardı. Renkli kostümler, geleneksel danslar, Şaman şarkıları ve dansları seyircileri büyülüyordu. Temsilin hızlı tempolu akışı, sanatçıların aktörlük başarıları ve sunucuların Fransızca Nevruzu anlatmaları seyircileri hayran bırakıyordu. Yüzlerde sevinç dolu gülüşler, coşku, hareketlilik vardı. Gözler sanatçıların ifalarına, kostümlere, geleneksel danslara dikiliydi.
Dünyadaki bütün sanat kurum ve kuruluşları, ulaşmış oldukları başarıların doruk noktasının ötesine isteseler bile bir daha ulaşamıyorlar, deniliyor. Ya da çok zor oluyor, diyorlar. Sporda olduğu gibi, bir spor adamı için en yüksek derece nedir, dünya şampiyonluğuna ulaşmaktır. İşte TÜRKSOY da dev “Köroğlu” Operası Projesini dört Türk Devletlerinin başkent sahnelerinde gerçekleştirirken gerçek şampiyon unvanını elde etmiştir. Dünya devletleri artık TÜRKSOY’u daha iyi tanıdılar. Şimdi TÜRKSOY, kadim Türk örf adetleri, ananeleri, eski kültür hazinemizi de içinde bulundurtan, dünya insanlarının, tüm ulusların ortak ananesi, ortak sevinci sayılan Nevruz’u dünya insanlarına sunmaya kalkmıştır. Barış, sevgi, hoşgörüyü dünya insanlarına aşılamak acıdan ileriye bir adım daha atmış bulunuyor. Nedir bu adım derseniz? Açıklayalım!
Kadim Türk halklarının ve insanlığın geleneksel bayramı sayılan “Nevruz Şöleni” temsilini, UNESCO’nun şahane sahnesinde sergileyerek tarihinin en büyük zaferine de ulaşmış bulunuyor. Çünkü Avrupalılar Nevruz’u İslam etkinliği olarak biliyorlardı ve bunu Fransızlar yüzümüze bile söylediler. Ta kadimlerden günümüze dek, tarihin tüm dönemlerinde
Türk kavimlerinin ve dünya insanlarının da her yıl yâd ettikleri geleneksel Bayramını - “Nevruz Şöleni” temsilini Avrupa’da sergilemekle Fransa’da ve Strasburg’da adeta fırtına koptu, diye bilirim. Fransa’nın tüm etkin aydın adamları, dünya basını, dünya devletlerinin Fransa’daki resmi Büyükelçileri, UNESCO’daki Daimi Temsilcilikleri “Nevruz Şöleni”nde iştirak ettiler. Kazakistan’ın UNESCO’daki Sefiri, dünya yazarı Oljas Süleymanov önce Kaseinova, sonra bana sarıldı ve ilk kutladı: “Eflatun kardeşim, yirmi yıldır yurt dışındayım ve ilk defa böyle bir Nevruz temsilini izledim. Avrupalılar hayran kaldılar, sen onları büyüledin, diye bilirim”.
Kökü ta Türk kavimlerinden akıp günümüze dek ulaşan, tüm ulusların da severek yâd ettikleri bu geleneksel, barış, sevgi ve hoşgörü felsefesini ifade eden aziz Nevruz Bayramı, bir sokak yürüyüşü, sokak çatışması olmadığı tarihi bir gerçektir. Kısaca demek gerekiyor ise Nevruz, toprağın uyanışı ve halkın sevinçle üretime hazırlığı ananesidir ve başka halklar da bunu kutluyorlar. Günümüzde de bütün Türk Devletlerinde ve ayriyeten Dünya haritasının çeşitli kutuplarında meskûnlaşan tüm Türk Topluluklarında her yıl coşkuyla kutlanmaktadır.
UNESCO seyircileri Nevruzun felsefi amacının neler olduğunu gözleriyle gördüler, onu tanıdılar, sevince kapıldılar ve sevdiler. TÜRKSOY sayesinde hazırlanan temsil felsefi amacına ulaşmış oldu, Nevruz’u Avrupa ve Dünya insanlarına sevdirmeyi başardı.
Başta Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve başka devletlerin desteği ve müracaatıyla UNESCO ve BM, Nevruz Bayramını resmen tanımıştır. Şimdi “Nevruz Bayramı” yeni diplomatik statü almış bulunuyor, BM ve UNESCO artık Türk halklarının ve insanlığın geleneksel “Nevruz Bayramı”na sahiplenmiştir. İleride Nevruzun dört Çarşambasının nasıl yapıldığı, Türkler Çarşambalarda ne gibi çalışmalar yaptıklarını anlatacağım…
Devamı vardır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.