Sahne sanatlarında dilin önemi (1)
Güzel tablolar yaratan ressam, önemli bestelerini geliştiren bestekâr, muazzam romanlar, hikâyeler ve oyunlar yaratan yazar ve şairler olgunlaşmış fikirlerini kendilerine özgü bir biçimde işlerler ve çeşitli sanat eserleri yaratırlar. Fakat ressamın da, heykeltıraşın da, bestekarın da, yazarın da kendi düşünce ve duygularını, hafıza ve tahayyüllerindeki ulvi fikirlerini okurlara, seyircilere, tüm insanlara anlatmaları için çeşitli üslup vasıtasıyla dile getirmişlerdir.
Dünya uygarlığına dikkat ediyorsak ta X-XI. yy. başlayarak Orta Çağlara, dünya Rönesanssına ve XXII. yy. modern çağımıza dek Barok, Rokoko, Klasik ve Romantik dönemin muhteşem sanat eserlerindeki üslup özellikleri tarihi ehemmiyetini yitirmemiş, beşeri duyguların ifade olunmasında müstesna rol oynamıştır. Ressam renklerin oluşumunu fırçayla, heykeltıraş vücudu ve doğallığı kendi estetik anlayışı ile, bestekarlar müzik formları, yazarlar bedii tahayyülün varmış olduğu doruklardaki duygularını yetenekleri sayesinde kalemiyle dile getirmişlerdir.
Üslup tüm sanat dallarında olduğu gibi Sahne Sanatlarında da büyük önem taşır. Sahne Sanatlarına Opera, Bale ve Tiyatro dâhildir. Operada şan sanatçısı sesiyle, Balede balerin vücut plastikliğinin estetik güzelliğiyle, Tiyatro sanatında ise sözün doğru, doğal kullanımı dilin düzgün ifade olunmasına bağlıdır. Yani aktör için diksiyon önemli faktördür ve fevkalade ehemmiyetlidir. Tiyatro Sanatlarındaki özellik şu ki iletmek istedikleri yüksek duygu ve fikirleri aktörler düzgün konuşma dili vasıtasıyla yazarın ideasını ifade ederler.
DİL, HALKIN VER DEVLETİN MİLLİ SERVETİDİR
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki Tiyatronun spesifikliği hakkında düşündüğümüzde göreceyizdir ki tiyatro tek sanat adamı tarafından yaratılmıyor. Onun yaratıcılık sürecinde birçok sanat adamları-dramaturg, aktör, rejisör, bestekar, ressam, ışıkçı, makyajcı, terzi vb. bunların da her birinin yaratıcı zahmetinin payı olduğunu görmekteyiz. Tiyatro sanatının hakikî yaratıcısı-kolektiftir, topluluktur, tek bir adam değildir. Bunları bir birinden ayırtmak hiç mümkün değildir. Temsil nedir dersiniz – bir bütün, canlı organizmanın hayatının tezahürüdür.
Fakat sentetik adlandırdığımız tiyatro sanatının bütün güzellikleriyle tezahürü sayılan temsilde aktörün konuşma dilinin (diksiyonunun) bozuk, yetersiz ve bayağı olması temsilin estetik yorumunu bozacak, sentetik sanatın bütünlüğüne, bağımsızlığına ağır darbe indirecektir. Çünkü Dil Sahne Sanatının ayrılmaz parçası, fevkalade önemli ifade vasıtası sayılır. Müzik formları besteci için ne kadar önemli ise, renklerin oluşumunu sağlayan fırça ressam için ne kadar değerli ise, aktör için teniz, saf, düzgün sahne Dilinin, güzel telaffuzun (doğru Diksiyonu) yazarın, şairin duygu ve fikirlerinin düzgün biçimde doğal ifade olunmasında fevkalade önemli sayılır. Türk Tiyatrosu temsillerinin pek çoğunda aktörler “S”, “Ş”, “C” harflerini düzgün telaffuz edemiyorlar. Bunun gerçek sebebi ise Tiyatro bölümlerindeki Diksiyon Hocalarının “artikule” üzerinde düzgün çalışmamaları ve yahut a bu alanda yeterli tecrübeye sahip olmamalarıdır.
TİYATRO OKULLARINDA DİKSİYON EĞİTİMİ ZAYIFTIR
Çünkü aktör, düzgün diksiyonu ve doğru sahne dili sayesinde yazarın, rejisörün, ressamın, bestekârın, temsilde emeği geçen tüm sanat kurumunun büyük emeğini bir anda yok etme gücüne maliktir. Dil sahnenin mermisidir, olumlu etki yarata bildiği kadar da vahim zararlar da vere bilir. İster nesirle, isterse de nazımla yazılan sahne eserlerindeki üslup özelliklerini aktör iyi anlayacak ve yorum getirecektir.
Sahne Sanatlarında, özellikle tiyatro sanatında Sahne Dilinin doğru, düzgün ifade olunmasını sadece aktör koruyup saklıyor. Tiyatro sanatında insan hayatının canlı, görsel ve teklif olunmuş durumlarda aktör, kendi sanatının aynı zamanda hem yaratıcısı, aynı zamansa da enstrümanıdır. Onun yapmış olduğu sahne hareketleri ise karakterin yaratılması için bir malzemedir. Aktörün yaratmış olduğu karakter ne zaman muhteşem şekil alıyor derseniz? Yaratmış olduğu karakterin yaşam felsefesi, ana amacı, yani ideası aktörün doğru, düzgün bedii Ana Dilinde konuşması sonucu muhteşem sentez oluşturur. Eğer sahne performansı mükemmel ise, demek ki bütün bunlar güzel dilin ifade olunması sayesinde gerçekleşmiş oluyor.
Bütün sanatlar içinde sadece Tiyatro Sanatında bu tür ruh yüksekliği, canlanma doğuyor ve tümünü aynı ihtiras, aynı fikir, aynı duyguyu aynı Dil Saflığı, güzel konuşma kültürü ile aynı duygu etrafında birleştirmeye gadirdir. Dilin de vermiş olduğu bütün bu füsunkârlığı, taraveti, güzelliği bizlere kendi yeteneği, başarıları, sahnedeki mantıklı hareketleri, karakterliliğe yükselişi sayesinde – aktör armağan ediyor. Dil aktör başarılarının önde gelen vasıflarından en önemli faktörüdür. Doğru, mükemmel, temiz dil ve diksiyon olmadan aktör büyük başarılara ulaşamaz. Yazar metni, aktör yeteneği ve sağlam, temiz dilin sentezi sayesinde dünya aktörleri dehaların vermiş oldukları doruklara, yüksekliklerine ulaşıyorlar, tiyatro ve sanat olaylarını sahne sanatları tarihine yazıyorlar. Fakat kimse alınmasın, sadece Tiyatrolarda değil, Özel TV Dizilerinde de güzel Türkçemiz çok-çok berbat haldedir ve aksanı bozuk, Türkçesi düzgün olmayan pek çok yakışıklı genç kız “aktörler” Türkçeye zarar veriyorlar ve milyonlarca insanımızın estetik zevklerini bozuyorlar. Fakat unutuyorlar ki, Türk Dilimiz devlet tarafından kanunen korunuyor ve hiç kimse doğma ana dilini bozamaz. Devlet Dil Kurumu bu olaya el atmalıdır. Özel TV sahipleri büyük sorumluluk taşıyorlar.
Tiyatro pedagojisi mürekkep, çelişkili süreçlerden geçmiştir. Zıddiyetli olan bu yolda tiyatro eskiden, yapay yöntemle “rol” oynamak gibi, kaba dil üsluplarıyla sahte metodunu ne yazık ki hâlâ da devam etmektedir. Eskilerde, tiyatrolarda rolün dâhili, iç duygularına inmeden, zahirî efektlerle, dışa dönük prensipler ve bozuk dil üzerine çalışılırdı. Böyle yapay çalışma yöntemiyle aktör rolün dâhili manasını düzgün sahne diliyle ifade etmekte acizlerdi. Günümüzde de temsilleri de eskiden kalma yöntemle zavallı aktörlerin bozuk dil üslubuyla “rol” gösterileriyle karşılaşıyoruz.
TÜRK DİLİNİ BOZANLAR SUÇ İŞLİYORLAR
XXII. yy. dünyada anbean gelişen uygar çağımızda dilimizin bu kadar yapay, bozuk kullanımı ulusal kültürümüze zarar veriyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, hâlâ 07 Şubat 1933 yılında şöyle yazmıştır: “Milli duygu ile dil arasındaki bağ, çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Bu hadiseye dikkatimizi bilhassa çevirmemizin sebebi, dinî siyaset ve herhangi bir tahrike vasıta kılmaya asla müsamaha etmeyeceğimizin bir daha anlaşılmasıdır. Meselenin mahiyeti esasen din değil dildir. Kat’ı olarak bilinmelidir ki, Türk Milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında hâkim ve esas olacaktır.”
Türk Dünyasındaki manevi köprülerimizi daha da sağlam, ebedi olarak daima yükselişi için inanç köprülerimizi, tarih köprülerimi ve halklarımız arasındaki dil köprülerimizi de atın dizgini gibi elimizde sımsıkı tutmalıyız. Çünkü atın dizginini bırakmış olsak bizleri uçuruma götürecektir.
Bu gün bu güzelim Türkiye’mizde yirminin üzerinde Devlet Tiyatrosu ve bir sıra Özel Tiyatrolar, Belediye Tiyatroları, Özel Televizyon kanalları halka hizmet vermektedir. Halka dilimizin düzgün ifade olunmasında öncelikli görev Sahne Sanatlarına ve yirmi dört saat halkla iç içe yaşayan mavi ekrana düşüyor.
Çağdaş tiyatro sanatında Dil vasıtasıyla her hangi rolün psikolojik analizi yapılır, rolün sahne tecessümü, rolü doğru anlamak, ona yorum getirmek yolu psikolojik, oyun tarzı getirmek, modern dünyamızın temposunu eklemek ve saire, her zaman için geçerlidir. Bir kere anlamalıyız ki hiçbir idea – sözsüz ifade olunamıyor. Mantıklı konuşmak için aktör, yazarın yazmış olduğu rolün her sözü, hareketi, davranışları üzerinde ciddî tahkikler yapıyor, sözleri kalbinde ısıtıyor, üst görevin anlaşılması için hayal gücünü, hafızasının yükselmesi için her sözün mana ve değerini idrak ediyor, doğru, yalnız bunun sonucunda düzgün Dil vasıtasıyla doğru konuşma kültürü elde etmeyi başarır.
Şimdi gelin bakalım, tiyatro sahnelerimizde ve mavi ekranlarda Türkçemiz doğru, mantıklı ifade ediliyor mu? Yukarıda zikr ettim, bazı tecrübesiz, ciddi diksiyon ve sahne eğitimi alamayan manken kızlarımız, yüzü güzel “cansız” spikerlerimiz para kazanmak namına mavi ekrandan “geliyo…”, “gidiyo…” bozuk kelime ifadeleri ile dilimizin ahengini, güzelliklerini, “orfoepik” kurallarını, yani düzgün telaffuz kurallarını nasıl da tahrik ediyorlar? Sadece TRT spikerleri dışında tüm Özel TV kanallarında, günlük ŞOW programlarında, halk ozanları ve şan sanatçılarımızın sundukları özel programlarda Türk dilimizin ne kadar yanlış, tahrik edercesine konuşulması, dilimizin vahşice tahrik olunması ileride ciddi sosyal sorunlar yarata bilir.
Devamı vardır...
Dünyada Realist Tiyatronun yaratıcısı Konstantin Stanislavski.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.