Bahçeli’den çok sert açıklamalar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde partisinin grup toplantısında konuştu.

Bahçeli’den çok sert açıklamalar
Yayınlanma:
Güncelleme:

 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türk milleti ırkçılığa, yabancı düşmanlığına her zaman kapalı ve uzaktır" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde partisinin grup toplantısında konuştu. Merkez üssü İran'ın Hoy şehri yakınları olan 5.9'luk depremden etkilenen Van'ın Başkale ve Saray ilçelerinde hayatını kaybeden 4'ü çocuk 9 kişiye rahmet, yaralanan 39 kişiye şifa dileyen Bahçeli, Türkiye'nin doğudan batıya, kuzeyden güneye deprem tehdidiyle karşı karşıya kaldığını, tedbirlerin acilen alınması gerektiğini kaydederek, "Depremle yaşamayı öğrenmek durumundayız. Buna diyecek bir şey yoktur. Ancak depreme teslimiyeti, felaketlere boyun eğmeyi, atıl ve hareketsiz kalmayı aklımızdan dahi geçirmemeliyiz. Yaşanan deprem felaketinden dolayı hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara da şifa diliyorum" dedi.

"TÜRK MİLLETİ IRKÇILIĞA, YABANCI DÜŞMANLIĞINA HER ZAMAN KAPALI VE UZAKTIR"

Almanya'nın Hanau şehrinde neo-nazi hayranı bir katilin ortalığı kana buladığını, Avrupa ülkelerinde ırkçı damarın kabardığını aktaran Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bir kafe ve büfede bulunan insanlara ateş açan bu cani, 5'i Türk vatandaşı olmak üzere 10 kişiyi katletmiştir. Son yıllarda batı Avrupa'da yaygınlaşan ırkçı saldırılar kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Uzunca bir süredir Türk ve İslam düşmanlığının azgınlaştığı gözlenmektedir. Almanya'da bugüne kadar 30'a yakın vatandaşımız acımasız saldırılara maruz kalmış, camiler, evler, dernek binaları ve iş yerleri kundaklanmıştır. İnsan hakları düşünce ve ifade hürriyeti, demokrasi ve hoşgörü konularında işine gelince mangalda kül bırakmayan Avrupa ülkelerinde ırkçı damarın kabarması, faşist eğilimlerin kamçılanması hakikaten de büyük bir çarpıklıktır. Avrupa Türklüğü gerçek manada insani değerler ve vicdani hasletler bakımından içinde yaşadığı toplumlara örnek teşkil ettiğini, bu alanda ne kadar yüksek bir seviyede bulunduğunu, itiraf ve ifade etmek, ahlaki tutarlılık gereğince herkesin boynunun borcudur. Türk milleti ırkçılığa, yabancı düşmanlığına her zaman kapalı ve uzaktır. Hiç kimse bize medeniyet dersi vermeye, bilir kişilik taslamaya, mürebbiye gibi parmak sallamaya kalkışmamalıdır. Biz herkesin ederini, ciğerini, niyetini, tıynetini de bilir, yeri geldiğinde maskeleri indiririz. Şairin dediği gibi, 'Çok devletler kurmuş bir neslin torunlarıyız.' Yol olmuşuz ırmak ırmak, ova ova dört bir yana, mazlumun yanında zalimlerin karşısındayız. Kucak açmış, yurt olmuşuz kimsesiz ağlayana, kendi ülkelerindeki milliyetçi eğilimleri güçlendirip başka ülkelerdeki milliyetçiliği şeytanlaştıran sözde gelişmiş devletlerin maksat ve muratlarının ne olduğu bellidir. Bu saplantı ve savrulma halinin emperyalizme uygun damar açmak için titiz bir çaba olduğu, bununla birlikte sömürgeciliğin hedefindeki ülkelerde milli hassasiyetlerin köreltilmesi, milli tepkilerin söndürülmesi amacıyla ince işçiliğe teşebbüs edildiği açıktır ortadadır."

"BİZ İNSANLIĞIN EN GELİŞMİŞ VE DEMOKRATİK FORMU OLAN MİLLETİ, BİYOLOJİK ANALİZLERDE, LABORATUVAR ARAŞTIRMALARINDA, KAFATASI ÖLÇÜMLERİNDE BULMADIK"

Tarih boyunca Türk milletine ırkçı ve somatik düşünenlerin hakim olmadığını söyleyen ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca, hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz" ifadelerini hatırlatan Bahçeli, "Biz adaletin, aklın, ahlakın, hakikatin ve hassasiyetli bir hayatın tarafındayız. Batılı düşünürler, milletlerin medeniyet sahasında yükselme kabiliyeti, kanlarının içindeki beyaz ırk kanı miktarıyla mütenasiptir derken, Türk milleti beşeriyete, insanlığı, fazileti, merhameti, hürmeti öğretiyor bunları da bizzat yaşayarak gösteriyordu. Biz insanlığın en gelişmiş ve demokratik formu olan milleti, biyolojik analizlerde, laboratuvar araştırmalarında, kafatası ölçümlerinde bulmadık, 'Ne mutlu Türk'üm diyene' seslenişinde bile kucaklaşma çağrısı, buluşma özlemi vardır, anlaşma ve uzlaşma arayışı hakimdir. Merhum Sadri Maksudi Arsal diyor ki; 'Millet, muayyen bir dili konuşan, aynı örf ve adetlere, aynı milli seciyeye, müşterek tarihe, müşterek milli emellere sahip fert ve ailelerden terekküp eden insan kütlesidir.' Bu tanıma tıpatıp uyan elbette ve kesinlikle büyük Türk milletidir" şeklinde konuştu.

"TÜRK MİLLETİ ZEHİR İMALATÇILARIYLA HER ZEMİN VE SAHADA HESAPLAŞMAYA, BUNLARIN ŞER OYUNLARINI BOZMAYA HAZIRDIR"

Türk milliyetçiliğiyle ırkçılığı aynılaştırmaya, değilse bile benzeştirmeye heves edenlerin kimlere hizmet ettiği, Türk milletinin kuyusunu kazmak için nasıl bir husumet kazısına giriştiklerinin milli vicdan tarafından malum olduğunu kaydeden Bahçeli, "Türk milliyetçiliği milli birlik ve kardeşliğin, milli beka ve bağımsızlığın yegane ve ebedi fikriyatıdır. Vatan kurtaran, devlet kuran, milli mukavemetin zırhı, milli geleceğin güvencesi olan Türk milliyetçiliğini kim ya da kimler karalıyorsa zalimlerle, hainlerle iş tutan, işbirliği içine giren köksüzlerdir. Bizim kökümüz hamd olsun sağlamdır, sağlıklıdır, ta derinlere kadar tutunmuştur. Irkçılık ise bu kökü kurutacak baldıran zehridir. Türk milleti zehir imalatçılarıyla her zemin ve sahada hesaplaşmaya, bunların şer oyunlarını bozmaya hazırdır, çok şükür buna da muktedirdir. Bu vesileyle varlık ve birlik mücadelesi veren, gönüllü kültür elçilerimiz olan Avrupa Türklüğünü yürekten selamlıyor, her daim yanlarında olduğumuzu paylaşıyorum. Hanau saldırısında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine taziyelerimi ve başsağlığı dileklerimi bildiriyor, yaralılara şifa temennilerimle birlikte geçmiş olsun diyorum. Almanya başta olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerinin Türk ve İslam düşmanlığının ürediği bataklığı kurutup suç ve suçlularla biteviye mücadele etmelerini ümit ediyorum" ifadelerini kullandı.

bahceli2.jpg

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "(İdlib) Bizim haklarımıza, egemenlik ilkelerimize, güvenlik ve bekamıza saldıran ve kumpas kuran hangi güç veya ülke olursa olsun karşı karşıya gelmemiz kaçınılmazdır" dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) partisinin grup toplantısında konuştu. 28 yıldır Dağlık Karabağ'ın Hocalı kasabasının Türklüğün vicdanında bir sızı, milli yüreklerde sancı olduğunu kaydeden Bahçeli, "Hocalı dinmeyen çığlık, bitmeyen acı, tükenmeyen bir Türk sevdasıdır. Hocalı’nın yaraları derindir, yamaçları serindir, yanakları engindir. Tam 28 yıldır Dağlık Karabağ’ın Hocalı kasabası Türklüğün vicdanında bir sızı, milli yüreklerde bir sancıdır. Karabağ, Azerbaycan’daki Kür ve Aras nehirleriyle Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe Gölü arasında yer alan, batıda Ermenistan sınırına, güneyde İran sınırına yaklaşan bölgenin adıdır ve burası kadim bir Türk yurdudur. Dağlık Karabağ, Karabağ’ın kuzeyden güneye 120 kilometre, doğudan batıya 35-60 kilometre uzunluktaki dağ ve ovalardan oluşan kısmıdır" ifadelerini kaydetti.

"ERMENİ ÇETELERİ VE 366.RUS MOTORİZE ALAYI’NIN HOCALI’DA GERÇEKLEŞTİRDİĞİ KATLİAM GEÇTİĞİMİZ YÜZYILIN EN VAHİM OLAYLARINDANDIR"

Dağlık Karabağ bölgesinin hukuken Azerbaycan toprağı olduğunu ancak 28 yıldır Ermenistan işgalinde olduğunu ve Dağlık Karabağ'ın Kafkasya'nın en stratejik noktalarından birisi olduğunu hatırlatan Bahçeli, şöyle konuştu:
"1992 öncesinde Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olan Dağlık Karabağ, Kafkasya’nın en stratejik noktalarından birisidir. 1826’da Karabağ Hanlığı’nı işgal eden Rusya, bölgede Ermeni nüfusun arttırılmasını devamlı teşvik etmiş, Türklüğü sindirmeye ve tasfiyeye uğraşmıştır. 1992 yılının 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gecesi, Ermeni çeteleri ve 366.Rus Motorize Alayı’nın Hocalı’da gerçekleştirdiği katliam geçtiğimiz yüzyılın en vahim olaylarındandır. Büyük şairimiz merhum Şehriyar, 'Kurt kurtla dolaşır, itler itle' derken haksız mıdır, yalan mıdır, asılsız mıdır? Elbette kurt kurtla, it de itle gezip tozacak, emel ve hedef birlikteliği yapacaklardır. Resmi verilere göre 106’sı kadın, 63’ü çocuk, 70’i yaşlı olmak üzere 613 soydaşımız Hocalı’da şehit edilmiş, 76’sı çocuk 487 soydaşımız ağır yaralanmıştır. Bin 275 soydaşımız esir alınmıştır. Bunların 150’sinden hala haber yoktur. Gayri resmi verilere göre de şehit olan soydaşımızın sayısı bin 300’dür. Hocalı katliamı, Karabağ Savaşı’nın yaşandığı bölgelerde büyük yankı uyandırmış, soydaşlarımız Karabağ ve çevresindeki yerleşim yerlerini boşaltmak durumunda kalmışlardır. Bunun sonucunda Ermeniler haksız ve hayasız şekilde, Kubatlı, Zengilan, Cebrail, Fuzuli ve Ağdam’ı ele geçirmişlerdir. 1 milyon Azerbaycan Türk’ü işgal edilen topraklardan göç etmiştir. Sovyetler Birliği çöktükten sonra Büyük Ermenistan hayaline kapılan Levon Ter-Petrosyan Türk düşmanlığını geçim kapısı haline getirmiştir. Sonuç itibariyle Dağlık Karabağ’ın istilası dünyanın gözü önünde vuku bulmuştur."

"HOCALI’DA, ULUSLARARASI HUKUKUN SOYKIRIM SUÇU, İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR, SALDIRI SUÇU VE BARIŞA KARŞI SUÇLAR ALENEN İŞLENMİŞTİR"

Azerbaycan topraklarının beşte birini işgal eden Ermenistan'ın Türk yurdundan halen çekilmediğini, buna hiçbir zaman yanaşmadığını ve Hocalı'da soykırım yapıldığını bildiren Bahçeli, "Dağlık Karabağ inim inim inlemektedir. Ne Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), ne MİNSK grubu, ne de diğer uluslararası oluşum ve çözüm girişimleri fayda sağlamamış, sonuç vermemiştir. Hatta 1993 Mart ayında, Ermeniler Kelbecer’e saldırasıya kadar uluslararası toplum Hocalı katliamına tepki bile göstermemiştir. Hitamında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 822 Sayılı kararıyla Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesi istenmiştir. Ermeni zulmü bu çağrıya riayet etmemiştir. Karabağ sorununun çözümü için tesis edilen MİNSK Grubu görüşmeleri de bilhassa 2011 yılında kilitlenmiştir. Hocalı’da, uluslararası hukukun soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, saldırı suçu ve barışa karşı suçlar alenen işlenmiştir. Yani Hocalı’da soykırım yapılmıştır. Bu soykırımın sorumlularına henüz cezai yaptırım uygulanmamış, Hocalı katliamı uluslararası ortamda soykırım olarak tanınmamıştır. Elbette Hocalı katliamı Uluslararası Ceza Mahkemesi, Savaş Suçları Mahkemesi, İnsan Hakları Mahkemesi gibi hukuk zeminlerinde tescil edilmeli, suçlular hakkında gereken ne varsa yapılmalıdır. Sözde Ermeni soykırımıyla avunan, bunu Türkiye’ye karşı siyasi ve diplomatik tehdit aracına dönüştüren ülkelerin adalete biraz olsun saygıları varsa, insan haklarına az da olsa bağlılıkları bulunuyorsa Hocalı’da akan kanın hesabını insanlık kasaplarından sormaları tarihi bir mecburiyettir. Hocalı Türk’tür, Dağlık Karabağ Türk’tür, Azerbaycan Türk’tür, her türlü mütecaviz ve mütehakkim teşebbüs ihanettir, rezalettir, Türklüğün vicdanında yok hükmündedir" şeklinde konuştu.

"HOCALI TÜRK’ÜN ONURUDUR, TÜRK’ÜN KADERİDİR, TÜRK’ÜN YURDUDUR, İŞGALCİLER SONSUZA KADAR LANETLENMİŞTİR"

Dağlık Karabağ’ın her karışında Türk’ün hatırası, çıkmayacak ayak izleri olduğunu söyleyen Bahçeli, "Ermeniler ve destekçileri bu tarihi gerçekleri silahla, zor kullanarak, kan dökerek asla değiştiremeyeceklerdir. Yanlış hesap günü geldiğinde Türk milletinin kudretinden dönecektir. Bir yanımız Kerkük ise diğer yanımız Karabağ’dır. Bir yüzümüz Kıbrıs ise diğer yüzümüz Kırım’dır. Bir tarafımız Kaşgar ise diğer tarafımız Keşmir’dir. Dost ve gardaş ülke Azerbaycan yalnız değildir. Merhum şairimiz Bahtiyar Vahapzade’nin dize dize haykırdığı Türkiye-Azerbaycan arasındaki can, kan ve kardeşlik bağı ebediyyen var olacaktır. Vahapzade diyordu ki; 'Bir ananın iki oğlu, Bir amacın iki kolu. O da ulu, bu da ulu, Azerbaycan-Türkiye. Dinimiz bir, dilimiz bir, Ayımız bir, yılımız bir, Aşkımız bir, yolumuz bir, Azerbaycan-Türkiye. Bir milletiz, iki devlet Aynı arzu, aynı niyet. Her ikisi cumhuriyet Azerbaycan-Türkiye. Birdir bizim her halimiz, sevincimiz - melâlimiz. Bayraklarda hilâlimiz, Azerbaycan - Türkiye' 9 Şubat 2020 tarihinde Azerbaycan’da huzur içinde yapılan Milli Meclis Seçimlerinin sonuçları itibariyle hayırlı olmasını temenni ediyor, sandıkta başarı gösteren Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i ve lideri olduğu Yeni Azerbaycan Partisi’ni tebrik ediyorum. Hocalı katliamında şehit olan soydaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum. Hocalı Türk’ün onurudur, Türk’ün kaderidir, Türk’ün yurdudur, işgalciler sonsuza kadar lanetlenmiştir" diye konuştu.

"İDLİB'DE VERİLEN ŞEHİT SAYISI 16'YA ULAŞMIŞTIR"

Türkiye'nin olağanüstü bir süreçten geçtiğini, İdlib'in fokur fokur kaynayan, kaynadıkça taşan kanlı bir kazana dönüştüğünü belirten Bahçeli, Rusya destekli rejim güçlerinin hain ve hunhar saldırılarının devam ettiğini ve İdlib'de verilen şehit sayısının 16'ya ulaştığını anlatarak, "Hüznümüzü tarif edecek kelimeler boğazımızda düğümlenmektedir. Aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyor; silah arkadaşlarına, ailelerine, milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Elbette şehitlerin ölmediği inancındayız. Dökülen şehit kanlarının yerde kalmayacağını biliyor ve sabırsızlıkla bekliyoruz. Kahraman yetiştirebilmek milletler için paha biçilemez bir haslettir. Bu durum aynı zamanda sinesinden kahraman çıkaran milletlerin yaşama ve payidar olma azminin güvencesidir. Türk milleti kutlu varlığından kahraman yetiştirme konusunda üstün bir meziyet ve muvaffakiyete haizdir. Milli bekamızın kilit taşları olan, Türk vatanının muazzam teminatları kahramanlarımıza ne yapsak az, ne versek yetersizdir. Onların haklarını ödememiz de bu dünya gözüyle mümkün değildir. Kahramanı susmuş bir milletin hayat pınarları kurumuştur. Kahraman evlatlarımız İdlib’de insanüstü bir gayretle bekamızın haklı ve meşru savunmasını icra ederken dualarımız onlarladır. Hepsiyle övüyorum, hepsinin alınlarından öpüyorum. Gazaları mübarek, kılıçları da keskin olsun diyorum" ifadelerini aktardı.

"TÜRK ASKERİ İDLİB’DE ASTANA VE SOÇİ RUHUNA MÜZAHİR ŞEKİLDE BÖLGEDE KOORDİNASYON VE GERGİNLİĞİN AZALTILMASI HEDEFİYLE BULUNMAKTADIR"

İdlib'de altı çizilmesi gereken muammanın, bu ay sonuna kadar Suriye rejim güçlerinin Türk gözlem noktalarının gerisine çekilip çekilmeyeceği meselesi olduğunu bildiren MHP lideri Bahçeli, "Türkiye ve Rusya arasında Soçi Mutbakatına uygun hareket hususunda bir fikir ve görüş birliği vardır. Rusya Dışişleri Bakanı dün yaptığı açıklamada, Türkiye ile Rusya’nın İdlib’de tansiyonun nasıl düşürüleceği konusunu görüşmeye hazırlandıklarını dile getirmiştir. Cumhurbaşkanımızın 21 Şubat’ta Putin, Merkel, Macron ile yaptığı telefon diplomasisi, 5 Mart 2020’de dörtlü İstanbul Zirvesi’nin toplanacağını açıklaması İdlib merkezli gelişmelerin seyrini etkileme ve değiştirme ihtimali taşımaktadır. Elbette bütün ihtimalleri hesaba katmak, sahada ve masada yer tutmak, buna uygun stratejik planlamalar yapmak Türkiye için hayati olduğu kadar zaruridir. Sayın Erdoğan’ın İdlib’e harekâtı an meselesi olarak değerlendirmesi, buna karşılık Rusya’nın bu harekâtı en kötü senaryo olarak tanımlaması gergin bekleyişleri de körüklemektedir. Rusya Soçi Mutabakatına vurgu yaparken, taciz ve tahriklerini ısrarla sürdürmektedir. Karadan Esad güçleri, havadan Rus jetleri ölüm yağdırmaktadır. Yüksek yakıcı ve yıkıcı özelliğe sahip, patladığı yerde geniş bir alanda her canlıyı oksijensiz bırakan termobarik bombalarla belirlenmiş hedefleri vuran Rusya’dır. İdlib pek çok şeye gebedir. Türk askeri İdlib’de tek taraflı, işgal amaçlı ve dayatmacı bir anlayışla değil, Astana ve Soçi ruhuna müzahir şekilde bölgede koordinasyon ve gerginliğin azaltılması hedefiyle bulunmaktadır" dedi.

İnandırıcılığı kalmasa da İdlib’de ateşkes rejiminin sağlanabilmesi ve çözüm yollarının aralanmasının Soçi kararlarının tatbikine bağlı olduğunu aksi takdirde İdlib'in patlayacağını, zalimler ve katillerin kaçtıkları yere kadar kovalanacağını vurgulayan MHP lideri Bahçeli, şunları söyledi:
"Bu şartlar altında Türkiye’nin geri adımı düşünülemeyecektir. Zalim Esad döktüğü kanların bedelini damla damla ödeyecektir. İdlib’de ateşkesin tesisi için zulüm bitmelidir, saldırılar durmalıdır, masumlara yönelik acımasızlıklar son bulmalıdır. Rusya’nın Türkiye’ye karşı Suriye’nin arkasında durması, Suriye’yi Türkiye’ye tercihi akla ziyandır ve stratejik hesaplarla bile izah edilemeyecektir. Dahası Putin’in ikili oynaması, önde Sayın Erdoğan’a sarılırken, arkada Esad’ı kucaklaması tam bir çelişkidir. Türkiye ile Rusya stratejik ortak değildir, müttefik değildir; ama iki ülke arasında siyasi, ticari, ekonomik ve diğer ilişki ağları gelişmiş ve güçlenmiştir. Ne var ki İdlib’deki sıcak çatışma ve gerilim ikliminin varlığı domates yüklü tırlarımızın Rusya sınırında bekletilmesine neden oluyorsa samimiyetsizlik ve güvensizlik zirve yapmış demektir. Aynı zamanda bu sorunlu tablo adil ve hakkaniyetli bir tavır sayılamayacaktır. Türkiye’nin İdlib’deki varlığı hakkıdır, haklıdır. Bu varlığımızı sorgulayanların önce işe Rusya’dan başlamaları, mazlumların katledilmesine kafa yormaları isabetli ve tutarlı bir yaklaşım olacaktır. Esad rejimi ile Rusya’nın İdlib ile Hama bölgesinde Ocak ayından bugüne kadar 369 sivilin ölümüne neden olmaları hangi vicdana sığacaktır? Ülkemizin sınırında büyük bir sığınmacı yığılması varken, Rusya’nın bunu inkar etmesi hangi akla hizmettir? Şunu herkes bilmelidir ki, bizim haklarımıza, egemenlik ilkelerimize, güvenlik ve bekamıza saldıran ve kumpas kuran hangi güç veya ülke olursa olsun karşı karşıya gelmemiz kaçınılmazdır. Biz kuzu olup baş eğmeyiz, Bozkurt olur zalimleri tepeleriz."

"BİZİM YÖRÜNGEMİZ TÜRK’TÜR, TÜRK MİLLETİDİR, TÜRK DEVLETİDİR, TÜRK VATANIDIR, TÜRK BAYRAĞIDIR"

Aklı evvelin birisinin Türkiye'nin duruşunu yargıladığını, zaman zaman vatanseverlikten kopup ABD yörüngesine girdiğini söylediğini aktaran Bahçeli, "Bunu söyleyen şahıs daha düne kadar İmralı canisiyle sarmaş dolaştı, birbirlerinden gül alıp veriyorlar, dostluk pozuna giriyorlardı. Milliyetçi Hareket Partisi’nin yörüngesini tayin mercii, orak çekiç sevdasıyla yıllarını israf etmiş çevrelerin haddi ve harcı değildir. Bizim yörüngemiz Türk’tür, Türk milletidir, Türk devletidir, Türk vatanıdır, Türk bayrağıdır. Vatanseverliğimiz, milletperveliğimiz unutulmasın ki, arızi, afaki, konjonktürel veya dönemsel değil ebedidir, çiğnenmeyecek yemindir. Elinde ülkücü kanı olanlar da ne bunu anlayabilecekler, ne de bunu hazmedebileceklerdir" diye konuştu.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Cumhuriyet savcıları HDP’nin bölücü kongresi hakkında mutlaka cezai takibata başlamalı, gecikmeksizin soruşturma açmalıdır" dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) partisinin grup toplantısında konuştu. Hafta sonu yapılan HDP 4. Büyük Olağan Kongresinde İstiklal Marşı okunmadığını, sözde devrim şehitleri kılıfıyla teröristlere saygı duruşunda bulunulduğunu söyleyen ve bu rezilliklerin izleyen her vicdan sahibini rahatsız ettiğini bildiren Bahçeli, "Alçaklık bununla sınırlı kalmamış, bebek katili lehine sloganlar atılmıştır. Malum bir eşbaşkan da kurucu meclis çağrısı yaparak, tüm kimlik ve inançların kendisini güvende hissedeceği bir anayasadan bahsetmiştir. Yani kepazelik eşikleri ve sınırları fersah fersah aşmıştır. Fren tutmayan bu eşbaşkan, Gezi vandalizmine ve Cizre’deki hendek ve barikat terörüne atıf yapmış; hükümetin karşısında Gezi ile Cizre ittifakının bulunduğunu söylemiştir" dedi.

"CUMHURİYET SAVCILARI HDP’NİN BÖLÜCÜ KONGRESİ HAKKINDA MUTLAKA CEZAİ TAKİBATA BAŞLAMALI, GECİKMEKSİZİN SORUŞTURMA AÇMALIDIR"

HDP'nin 4. Olağan Büyük Kongresine CHP'nin üst düzey temsilci gönderdiğini, parti kurması gündemde olan eski bakanlardan Ali Babacan'ın ise mesaj gönderdiğini hatırlatan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Demek ki, Gezi kalkışmasıyla, örtülü olarak Soros çocuklarıyla gurur duyan eski Cumhurbaşkanından onay almıştır. Demek ki, HDP’nin CHP’ye yönelik cesur olun, kuytuda buluşmayalım, kapalı kapılar arkasında el ele gezmeyelim, siyasi nikâhımızı uluorta ilan edelim dayatması karşılık bulmuştur. Kılıçdaroğlu, ölü teröristlere nasıl saygı duruşunda bulunduklarını açıklayacak yüreğe sahip midir, İstiklal Marşı’nın neden okunmadığını, bunu nasıl sineye çektiklerini Türk milletine anlatacak cesaret ve basirete haiz midir, Sorosçuların dümen suyuna girmiş İP’in bu olan biten iğrençliklere diyecek bir şeyi var mıdır? Serok Ahmet’in PKK özlemi, Babacan’ın HDP sevdası, Kılıçdaroğlu’nun bölücülük merakı siyasette üçüncü bir blok arayışı falan değil, düpedüz vatana ihanettir. HDP’li Temelsiz 'Halklarımızı AKP-MHP faşizminden kurtarmak ve Üçüncü Yolu örgütleyerek demokratik iktidarımızı kuracağız' diyor. Hıyanet kadrosunun üçüncü yolu uçurumun dibidir, Türkiye düşmanlarının ana kucağıdır. Bunlardan bırakınız iktidar olmayı, ne köy olur ne de kasaba. Cumhuriyet savcıları HDP’nin bölücü kongresi hakkında mutlaka cezai takibata başlamalı, gecikmeksizin soruşturma açmalıdır. Türkiye muz cumhuriyeti değildir, çadır devleti değildir, etnik koalisyonun mecmuu değildir. Herkes aklını başına alsın, bu ülke sahipsiz ve savunmasız değildir. HDP Türk’süz anayasa diyor, aynı şeyi CHP’de istiyor. HDP demokrasi ittifakı diyor, aynı tekerlemeyi CHP’de söylüyor. HDP, PKK/YPG diyor, aynı çıkmazda CHP’de patinaj yapıyor. Ha HDP, ha CHP, ha Serok ha Babacan, alayı birdir, hepsi aynı alçak ve karanlık yolun yolcularıdır. Bunlara karşı Cumhur İttifakı da Türk milletinin bayraklaşmış ve anıtlaşmış iradesidir. Zillete düşmüş siyasi çürümüşlerin akıl hocaları zalimlerdir, emperyalistlerdir, rantçılardır, Sorosçulardır, kuzenleri Osman Kavalı’dır, FETÖ’cülerdir, Gezicilerdir, 6-7 Ekim olaylarının senaristleridir. Bunlar kirli üst aklın figüranlarıdır, bizim aklımız da tarihi Türk aklıdır, büyük Türkiye vizyonudur. Korona virüsü neyse bunlar aynısıdır. Bu virüs nedeniyle İran sınırımız geçici olarak kapatılmıştır, siyasi zillet kafilesine de Türk milleti gönlünü hepten kapatmıştır. CHP’nin bir genel başkan yardımcısı diyor ki, 'Millet olarak askerlerimizin nasıl şehit olduğunu bilmek istiyoruz.' Sen kim millet kim? CHP’nin çok konuşan bu sözcüsüne diyorum ki, kitaptan araştırayım diyorsan, hemen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde inşa edilen, takdir ve tebrik ettiğimiz muazzam Millet Kütüphanesi’ne gidip kitapları karıştırabilirsin. Belki bir şeyler öğrenirsin, bir hakkı da Cumhurbaşkanı’na teslim edersin. Her kitabın bir alim, her alimin de bir medeniyet olduğunu belki özümsersin. Oraya gitmeye gözün kesmiyorsa tavsiyem, bu soruyu hükümete sorma, ya git silah tutup mücadele ederek yerinde müşahede et, ya da HDP’li kardeşlerine bir zahmet müracaat edip öğrenmeyi dene. Çünkü, şehitlerimizin katilleri yanı başınızdadır, görüş menzilinizdedir, hemen kol mesafenizdedir."

"BİZ HÜKÜMET ORTAĞI DEĞİLİZ, TÜRKİYE’NİN YÖNETİMİNDE SİYASİ SORUMLULUĞUMUZ DA BULUNMUYOR"

Milliyetçi Hareket Partisi'nin Cumhur İttifakı’nın bir parçası olduğunu, TBMM’de denge ve denetleme görevini üstlendiğini belirten Bahçeli, "Biz hükümet ortağı değiliz, Türkiye’nin yönetiminde siyasi sorumluluğumuz da bulunmuyor. Cumhurbaşkanı görevinin başındadır. Bakanlar Kurulu çalışmaktadır. Bu kapsamda idari tasarruflar tamamıyla hükümetin tekelindedir. 21 Şubat 2020 tarihli Resmi Gazete’den anlaşılmıştır ki, Cumhurbaşkanı’nın onayıyla Avusturya Cumhuriyeti nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi tayin edilmiştir. Bu meselenin mutat ve bildik bir yanıdır. Mezkur atamanın kamuoyuna yansımasıyla büyük bir eleştiri sağanağı başlamış, MHP’yi itibarsızlaştırmak, Cumhur İttifakı’nı baltalamak için ahlaksız bir süreç devreye alınmıştır" diye konuştu.

"BİZİM VİYANA BÜYÜKELÇİLİĞİNE ATANAN ŞAHISLA İLGİLİ ORTAK HİÇBİR NOKTAMIZ YOKTUR"

Avusturya Cumhuriyeti’ne görevlendirilen büyükelçinin bir ülkücü katili olduğu iddiaları konusunun gündeme taşındığını belirten Bahçeli, 1 Mart 1977’nin sabah ezanı vakti, 14-15 kişiden oluştuğu tahmin edilen hainler önce uzun namlulu silahlarla İstanbul Adana Öğrenci Yurdu’nu taramışlar, arkasından da taarruz tipi el bombası atmışlardır. Ülküdaşımız Mustafa Erol bu şerefsiz saldırıda şehit olmuştur. Karlı bir İstanbul günü, aziz naaşı Türk bayrağıyla sarılmış, Muratpaşa Camiinde kılınan cenaze namazından sonra Merkezefendi Mezarlığı’na Fatihalarla ve gözyaşları eşliğinde defnedilmiştir. Hepimizin hafızasına mıh gibi işleyen, gören herkesi duygulandıran karlı bir günde omuzlarda taşınan şehit naaşının resmedildiği fotoğraf hiçbir zaman gözümüzün önünden gitmemiştir. Sadece şehidimiz Mustafa Erol değil, Kızılcahamam Ülkücü Şehitliğinde isimleri tek tek yazılı binlerce şehidimiz asla unutulmamış, emanetlerine ve kutlu hatıralarına leke sürülmemiştir. Ancak merhum şehidimiz Mustafa Erol’ün katilinin kim ya da kimler olduğu belgeli, berrak ve resmi olarak tam bilinmeden, hatta mahkeme tutanakları iddiaları doğrulamazken, sosyal medyada provokasyon yapan, pusu kuran, ajitasyona yeltenen, bize dava öğretmeye, şehitlerimizi hatırlatmaya, MHP’yi yargılamaya çalışan art niyetli kişilerin varlığı da teker teker açığa çıkmıştır. Soros konuşulurken MHP tartışılamaya başlanmış, terörle mücadele heyecanla sürerken MHP köşeye sıkıştırılmak istenmiştir. Say desem beş şehidimizin ismini ve bunların katillerini tereddütsüz sayamayacak olanların fitne ateşini tutuşturmaları namertlik ve sahtekârlıktır. Şehidimizin şühedamızın hakkını hukukunu korumak bizim için namus meselesidir. Bu konuda hiç kimseden öğrenecek bir şeyimiz yoktur. Herkes işine bakmalıdır. Fakat bunun üzerinden istismara yeltenip Milliyetçi Hareket Partisi’ni töhmet altında bırakmaya, suçlamaya, karalamaya, sanki katil bulunmuş da buna göz yumuyormuşuz gibi bir algı oluşturmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Buna alet olan arkadaşlarımız da karanlık kampanyayı servis etmişlerdir. Bizim Viyana Büyükelçiliğine atanan şahısla ilgili ortak hiçbir noktamız yoktur. Geldiği yer bellidir, hüviyeti bellidir, mazisi bellidir. Sorumluluk elbette hükümetindir. Bu atamayı maske yaparak Cumhur İttifakı’na husumet kusanlar, bilip bilmeden, partimizin resmi görüşü teşekkül etmeden akıntıya kapılanlar yanlış yapmışlar, ters köşeye yatmışlardır. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu tuzağa bazı milletvekillerimizin ve parti yöneticilerimizin düşmesi de hazin ve ibretlik bir vakıadır. Biz şehidi de biliriz, katili de biliriz. Söyleyeceğimiz sözü de biliriz, atacağımız taşı da biz seçeriz. İplisinin ipsizinin, arlısının arzısının, MHP’ye kefen biçenin, döneğinin devşirilmişinin, Ülkücüye kem gözle bakanın, çakalının çukalının, çıkarcının yardakçının, mikser gibi karıştırıcıların yalan, iftira ve aldatmalarına itibar etmek bizim kitabımızda yazmaz, yazamaz, yazmayacaktır" dedi.

"MİLLETVEKİLİ ARKADAŞLARIMIN DAHA HASSAS, DAHA DİKKATLİ, DAHA UYANIK, DAHA FERASETLE HAREKETLERİ ELZEMDİR"

Milliyetçi Hareket Partisi’ne sosyal medyadan istikamet çizilemeyeceğini, kendilerine sosyal medya yolcusu değil, davanın hancısı lazım olduğunu aktaran Bahçeli, "Bu ayrımı da yapmak tarihe, şühedaya, Türklüğün vicdanına karşı mükellefiyet ve mesuliyetimizdir. Siyasi irademizi, davamızın ilke ve istikbalini çöplüğe dönen, beşinci sınıf dedikodu mekanından farksız olan sosyal medya belirleyemez. Dilerdim ki, asılsız haberlerin peşine düşen bazı arkadaşlarımız partimize ve davamıza saldırılar olurken de aynı hassasiyet içinde hareket edebilselerdi. Sosyal medya cengâverlerine ve görevli Twitter, Facebook nöbetçilerine değil dava adamlarına, şehidinin ve gazisinin hakkını adam gibi temsil edenlere, üstlendiği görevleri şuurla yerine getiren ülkü arkadaşlarımıza ihtiyaç vardır. Gerisi fuzuli laf kalabalığıdır. Kuyuya taş atıp arkasından baktıranların kimler olduğunu biliyoruz. Biz bu bulanık kuyudan su içmeyiz, içilmesini hoş görmeyiz, gereğini de vakti saati geldiğinde kararlılıkla yaparız. Milletvekili arkadaşlarımın daha hassas, daha dikkatli, daha uyanık, daha ferasetle hareketleri elzemdir, sosyal medya oyunlarına gelmemeleri ricam ve talimatımdır" şeklinde konuştu.

Korona virüsü tehdidine karşı teyakkuzda bulunan Sağlık Bakanı ve ekibini kutlayan Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'ni Türkiye'ye kazandırdığı için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür etti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.