Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Hafter Moskova’dan kaçtı”
TBMM’de AK Parti Grup Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hafter’in ülkenin meşru yönetimine ve Libya halkına saldırılarını sürdürmesi halinde Türkiye’nin gereken dersi vereceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Sarrac’ın liderliğindeki Trablus hükümetinin müspet tutumuna rağmen darbeci Hafter ateşkesi imzalamaya yanaşmadı. Önce ‘evet’ dedi sonra Moskova’yı terk etti, Moskova’dan kaçtı, imzalamadı” dedi.
TBMM’de AK Parti Grup Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hafter’in ülkenin meşru yönetimine ve Libya halkına saldırılarını sürdürmesi halinde Türkiye’nin gereken dersi vereceğini söyledi.
“Şu anda ‘Libya’da ne işimiz var’ diyenler siyasetin cahilidir, aynı zamanda tarih cahilidir”
Libya ile Türkiye arasındaki tarihi ilişkiyi anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin Libya’ya ilgisinin sadece ekonomik, askeri, diplomatik ve siyasi sebeplere bağlı olduğunu sananlar çok yanılıyor. Libya harita üzerinde biraz uzak görünebilir ama bizim için yabancı bir yer değildir. Barbaros’un yadigarı Libya, asırlar boyunca Osmanlı’nın önemli bir parçası olmuştur. Türkiye ve Türk milleti olarak Libya ve Libya halkı ile çok derin tarihi, insani, sosyal bağlarımız vardır. Bunun için Libya’da yaşananlara kayıtsız kalamayız. Kimse bizden ülkemizden yardım isteyen Libyalı kardeşlerimize sırtımızı dönmemizi bekleyemez. Libya’yı kana ve ateşe bulaşanlar, sadece yönetimi ele geçirmeye çalışmıyor, aynı zamanda ülkemize karşı kinlerini de sergiliyor. Bu ülkede darbeci Hafter’e tabi olmayan Arap kardeşlerimiz var. Hafter onları yok etmek istiyor” diye konuştu.
Libya’da Hafter’in etnik temizliğe tabi tuttuğu Barboras’ların, Turgut Reis’lerin torunları olan ve sayıları bir milyonu aşan Osmanlı bakiyesi Köroğlu Türkleri’nin de olduğunu belirten Erdoğan, “Hafter onları da yok etmenin peşinde. Kuzey Afrika boyunca her yerde olduğu gibi Libya’daki ecdat torunlarına sahip çıkmak en başta gelen görevlerimizden bir tanesi” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin Libya’ya karşı tarihi sorumluluğunun farkında olduğunu belirten Erdoğan, “Onlar geçmişte en zor günlerimizde bizim yanımızda oldular. Bizimde bugün zor günlerinde onların yanında olmamız gerekiyor. Nitekim tüm imkanlarımızla Libyalı kardeşlerimizin yanlarına koştuk. Bırakınız diğer unsurları, bu ülkedeki Türk varlığından ve onların etnik temizliğe tabi tutulduğundan haberi olmayanları gördükçe inanın milletimiz adına üzülüyoruz. Kendi öz kardeşlerini bile tanımaktan uzak olanların bu milletin davasını gütmeleri mümkün değildir. Hadi bunları bir tarafa bıraktık, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Libya’daki mücadelesi de mi size bir şey anlatmıyor. Hadi onu da geçtik Libya’nın Kıbrıs Harekatı’nda ülkemize verdiği desteği de mi unuttunuz. O zaman çok önemli bir adımı yine Libya, bütün askeri depolarında ne var ne yok ordumuzun emrine sunduğunu, sunacağını söylüyor. Bunu şuanda hayatta olan hepsi ile birlikte Kıbrıs Barış Harekatı esnasında görevde olan hükümet yetkililerinden onu yaşayanlar çok iyi bilir. Libya’nın o gösterdiği alicenaplığı bir kenara koymak mümkün değil. Kaddafi’nin o zaman söylediği şu sözler unutulamaz, ‘elimdeki tüm silahlar Türk ordusunun emrine amadedir, depolarım açıktır, ne istiyorlarsa gelsin alsınlar’ demiştir. Bu tablolar yaşandı. Şuanda ‘Libya’da ne işimiz var’ diyenler siyasetin cahilidir, aynı zamanda tarih cahilidir. Libya nerde diye sorsanız onu da bilmezler, belki Eymir Gölü’nü gösterirler. Türkiye’nin Libya konusunda ortaya koyduğu net tavrın Akdeniz’deki siyasi ve ekonomik oyunları bozma yanında daha derin bir arka planı vardır. Şayet Türkiye müdahale etmeseydi bugün darbeci Hafter tüm ülkeyi ele geçirmiş, Libya halkının tamamı zulmün pençesine düşmüş olacaktı” ifadelerini kullandı.
“Hafter Moskova’dan kaçtı”
Libya’da ateşkesi sağlamak için Rusya ile birlikte gayret gösterdiklerini söyleyen ve Moskova’da yapılan görüşmelere değinen Erdoğan, “Moskova’da yapılan görüşmelerde Trablus hükümeti son derece yapıcı ve uzlaşmacı bir tavır sergiledi. Sarrac’ın liderliğindeki Trablus hükümetinin müspet tutumuna rağmen darbeci Hafter ateşkesi imzalamaya yanaşmadı. Önce ‘evet’ dedi sonra Moskova’yı terk etti, Moskova’dan kaçtı, imzalamadı. Heyetimiz oradaki dürüst duruşunu sergileyerek imzasını attı ve şuanda ve şuanda belge evrak her şey bizim elimizde. Biz görevimizi yaptık. Bundan sonrası Sayın Putin ve onun ekibine ait. Biz hiçbir zaman söylediğimiz sözü inkar etmeyiz, burada da söylediğimiz sözün sonuna kadar arkasında durduk ama ne yazık ki darbeci Hafter, darbeciliğinde olduğu gibi masada bir yalan darbesi yaparak Moskova’yı terk etti. Darbeci Hafter’in ortaya sürdüğü şartlar zaten gerçek yüzünü ve asıl niyetini gösteriyor. Darbeci Hafter’in daha önceki anlaşmalardaki sicilinin hiç te işi olmadığını gayet iyi biliyoruz. 2015’deki anlaşmada işine gelen kısımları uygulayıp diğer kısımları tanımayan bir zihniyetin bugün ateşkesi reddetmesi şahsen bizi hiç de şaşırtmadı. Ancak bu defe geçmişten farklı olarak işin içinde Türkiye var. Her şeye rağmen dün Moskova’da yürütülen görüşmeleri darbeci Hafter’in gerçek yüzünü uluslararası kamuoyuna göstermiş olması bakımından olumlu buluyoruz. Pazar günü Berlin’de yapılacak zirvede bu meseleyi Türkiye yanında Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya. İtalya, Mısır, Cezayir, BAE’nin katılımıyla liderler düzeyinde değerlendireceğiz. Bu toplantıya ayrıca Amerika başta olmak üzere diğer bazı ülkelerden alt düzeyde katılım olacak. Ayrıca BM, AB, Afrika Birliği ve Afrika Ligi gibi uluslararası kuruluşlardan da katılım bekleniyor. Biz Tunus ve Katar’ın da mutlaka masada olması gerektiğini ilgili taraflara söyledik, şuana kadar istediğimiz neticeyi bu konuda alamadık. Uluslararası toplumun vicdanlı ve ahlaklı davranması halinde Libya’daki krizin kısa sürede sulh yoluna girmesi mümkündür. Coğrafyamızın pek çok yerinde olduğu gibi Libya’da da meseleye petrol kaynaklarına hakim olma gözü ile bakılırsa daha çok kan akacak demektir. Önümüzdeki günlerde darbeci Hafter ile ülkenin meşru yönetimi arasında yapılacak tercihleri dikkatle takip edeceğiz. Ülkenin meşru yönetimine ve Libya’daki kardeşlerimize saldırılarını sürdürmesi halinde darbeci Hafter’e hak ettiği dersi vermekten de asla geri durmayacağız. Libya halkını özgürlüğe ve istikrara kavuşturana kadar bu coğrafyadaki varlığımız sürecektir” açıklamasında bulundu.
Erdoğan, “Biz Suriye’de, Libya’da, Akdeniz’de macera peşinde değiliz. Hele hele emperyal heveslerimiz hiç yoktur. Gözümüz petrol ve para hırsıyla kör olmuş değildir. Tek amacımız, kendimizin ve kardeşlerimizin hakkını, hukukunu, geleceğini korumaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’ye diz çöktürmek, milletin zihnine ve bedenine pranga vurmak için her şeyi denediklerini ancak başaramadıklarını kaydeden Erdoğan, “Başka bir ülkenin başına gelse asla altından kalkamayacağı nice badireyi etkisiz hale getirdik. Bölgemizde Türkiye’yi dışarıda bırakmaya, hakkımızı ve hukukumuzu gasp etmeye yönelik her oyun çok daha büyük hamlelerle boşa çıkarmayı sürdürüyoruz. Suriye’den Libya’ya kadar sınırlarımız dışında attığımız adımlarda kendi güvenliğimiz ve çıkarlarımızı korumaya, dostlarımızın ve kardeşlerimizin mağduriyetini engellemeye yöneliktir. Tarihin hiçbir döneminde sömürge, zulüm, katliam, mazlumu ezme ilkesi bulunmayan bir millet olan bize yakışan tavır neyse onu ortaya koyuyoruz. Askeri güç kullanımının adeta açık artırmaya çıkartıldığı bir dönemde böyle bir duruş sergilemek kolay değildir. Kadın, çocuk demeden milyonlarca masumun hayatının milyar dolarlar karşılığında pazara çıkarıldığı bu utanç tablosundan Türkiye haysiyet sembolü olarak ayrışmıştır. Bunun için Suriye’de, Libya’da son dönemdeki gelişmelerle hem de Irak’ta tarihimizin, medeniyetimizin, ahlakımızın ve ülkemizin bekasının gerektirdiği her şeyi yapmakta kararlıyız” ifadelerini kullandı.
“Biz Suriye’de, Libya’da, Akdeniz’de macera peşinde değiliz. Hele hele emperyal heveslerimiz hiç yoktur. Gözümüz petrol ve para hırsıyla kör olmuş değildir. Tek amacımız, kendimizin ve kardeşlerimizin hakkını, hukukunu, geleceğini korumaktır” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, “Türkiye’nin güvenliğinin Libya’nın, Suriye’nin, Irak’ın, Balkanlar’ın güvenliğinden geçtiğini hala anlamamış olanlara diyecek bir sözümüz bulunmuyor. Cumhur İttifakı’ndaki ortağımız MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, izlediğimiz politikaya verdiği güçlü destek için teşekkürlerimi sunuyorum. CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a da Libya konusunda gösterdiği devlet adamı tavrı için ayrıca teşekkür ediyorum. Daha dün Doğu Akdeniz’de herkes var Türkiye yok diyen birileri bugün ülkemizin Doğu Akdeniz’de attığı adımlara karşı çıkıyorsa işte böyle vicdanlı siyasetçiler yapılan işin hakkını maalesef ancak teslim edebiliyor. Külliyeye giden CHP’li veya Putin İstanbul Havalimanına inemedi yalanına sarıldıkları kadar ülkenin menfaatlerine sahip çıkmayanları milletimize havale ediyorum. Hayata geçirdiğimiz milli politikalara destek olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Tarih bu kritik dönemde kimin nerede durduğunu, kimin ülkenin ve milletin bekası için fedakarlık yaptığını, kimin zalimlerin ve hainlerin safında yer aldığını kaydediyor” açıklamasını yaptı.
Suriye’de gerçekleştirilen harekatlarla sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridorunu parçalayıp attıklarını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Amerika’dan Rusya’ya, İran’dan Avrupa ülkelerine kadar herkesin içinde olduğu Suriye sahasında en küçük bir kazanım için dahi büyük mücadeleler vermek gerekiyor. Terör örgütünü sınırlarımızdan uzaklaştırmakla sorunu tümüyle çözmediğimizin farkındayız. İlk aşamayı başarıyla tamamladık. Şimdi hem kazanımlarımızı takip etmek hem de terör örgütünü tamamen ortadan kaldırmak için çalışıyoruz. Barış Pınarı Harekatı bölgesinde terör örgütü küçük çaplı da olsa hala saldırılarını sürdürüyor. Türkiye olarak imzaladığımız mutabakat metinlerinde bize verilen sözlerin tam anlamıyla yerine getirilmesi şartıyla biz ahdimize bağlıyız. Maalesef bize verilen sözler ile sahadaki durum arasında yer yer oldukça ciddi düzeylere varan farklılıklar bulunuyor. Muhataplarımıza ülkemize yönelik tehditlerin sürmesi halinde harekatlarımıza kaldığımız yerden devam edeceğimizi söylüyoruz. Türkiye’nin Suriye’deki varlığı, kendi güvenliği yanında bu ülkenin toprak bütünlüğünü ve halkın tamamının huzurunu sağlamaya yöneliktir. Bu ülkede konjonktürel çıkarları için bulunanlarla bizim aramızda böylesine temel bir fark vardır. Suriye’deki gelişmeler bizim için beka meselesi vasfını sürdürdüğü müddetçe geri adım atmamız mümkün değildir. Son dönemde İdlib’te yaşanan gelişmeler bölgedeki her adımın ülkemizi nasıl doğrudan ilgilendirdiğini bir kez daha gösterdi. Rejimin artan saldırılarından kaçan ve sayıları 400 bini bulan İdlibli kardeşlerimiz ülkemiz sınırlarına doğru harekete geçti. 3, 4, 5 yaşında, kadın, yaşlı demeden o çocuklar çırılçıplak ayaklarıyla o çamur yollarda nasıl çırpındıklarını televizyon ekranlarında hep birlikte izliyoruz. Vicdanı olanların bu tabloya seyirci kalması mümkün mü? Ama vicdansızlar var mı bu dünyada? Var. Türkiye gibi, bizler gibi vicdan sahibi olanlar da var. Bizler Kızılay, AFAD ile bu bölgede şu anda bir taraftan çadırları dikiyor diğer taraftan gıda yardımlarını gönderiyoruz ve diğer taraftan da onların güvenliği için ne yapabiliriz bunun gayreti içindeyiz. Onları tek başına bırakamayız. Bu bizim insani, vicdani, ahlaki, hepsinden öte İslami görevimizdir.”
Türkiye’nin yaklaşık 4 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığını ifade eden Erdoğan, güvenli bölge konusunda şunları kaydetti:
“‘Biz geldiğimizde bunları Suriye’ye göndereceğiz’ diyenlere sesleniyorum: İşte bu ifadeler sizlerin vicdanının kilometre taşlarıdır. Biz bu kardeşlerimizi kendi evlerine göndermenin ama bütün altyapıyı yapmak suretiyle hani güvenli bölge denildi ya Obama’ya bu teklifi yapmıştım, Trump ile de bunları konuştuk ama hep lafta. Hadi yapalım diyoruz ama adım atılamıyor. Bunu, Putin’e, Merkel’e, Macron’a da söyledim. Bunlarla ilgili yaptığımız hazırlıkları kendilerine takdim ettik. Gelin bu plan, proje noktasında hep birlikte adım atalım. Henüz olumlu bir netice yok. Olsa da olmasa da bizim şu anda da zihinsel bir arka planımız var. Şöyle biraz daha mesafe alalım ondan sonra onunla ilgili adımı atacağız.”
Dünyanın İdlib’te seyirci olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bir çözüm arayışı içinde değil. Bunların tek çözümü varil bombalarını bu savunmasız insanlara atmak. Yaptıkları hep bu. Bunlar senin vatandaşın. 4 yaşındaki çocuktan terörist mi olur? Gelin bu işi birlikte çözelim dediğimizde cevap aynı, bunlar terörist. Öyle veya böyle bugün TBMM’de bizim şu andaki bu grup toplantı salonumuzdan dünyaya sesleniyorum: Nereye kadar bu duyarsızlığınız devam edecek. El ele verip bu mazlumların, mağdurların yanında ne zaman yer alacaksınız. BM ne zaman bu konuda görevinin bilincinde bu konuda adım atacak. Bütün bunlara rağmen atılan bir adım yok. Karşımızda halkının tamamını temsil eden meşru bir yönetim olmadığı için İdlib’deki süreci Rusya ile yürütüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Rus muhataplarımızla hem telefonla hem yüz yüze hem heyetlerimiz vasıtasıyla gerçekleştirdiğimiz yoğun görüşmeler neticesinde İdlib’te yeni bir ateşkes ilanına muvaffak olduk. İnşallah kalıcı bir ateşkes olur. Bundan önceki ateşkesi bozan hep rejimdi ancak bu defa durum farklı. Ateşkesin sınırlarımıza yığılan 400 bin insanın yeniden kendi evlerine dönecek şekilde yürütülmesi şarttır. Siyasi sürecin ilerlemesini engellemeye çalışan rejimi, şiddete ve kan dökmeye dayalı yöntemlerden vazgeçirmek herkesin sorumluluğudur. Gerekirse rejimin ateşkesi bozma girişimlerini bizzat önlemekte kararlıyız. Artık herkes bu işin şakasının olmadığını, Türkiye’nin yaparım dediği bir şeyi mutlaka yapacağını görüp kabul etmeli” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.