Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Yunanistan açıklaması
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Yunanistan'ın Suriyeli göçmenlere zulmüne ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen “Türkiye'nin Kadın Kahramanları” programına katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyaya 8 Mart Dünya Kadınlar Günü eleştirisinde bulunarak, “Vicdanları nasır tutmuş bir dünyanın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlaması riyakarlıktır. Terör örgütünün katlettiği kadınları, çocuk yaşta ailelerinden kopartarak her türlü istismarı yaptığı kız çocuklarını görmeyenlerin 8 Mart kutlaması yapması riyakarlıktan da öte bir durumdur. Diyarbakır'da HDP kapısı önünde gözleri yaşlı annelerin 6 ayı aşkın zamandır dağa kaçırılan yavrularını beklemelerini acaba dünya kadınlar günün kutlayanlar bu anneleri ziyaret ettiler mi. Şimdi kaçıp anne babalarına kavuşanlar oluyor. Aynı şekilde Filistin'de kendi evlerini savunan kadınların üzerine buldozer süren, sokakta kız çocuklarını kurşunlayanları görmezden gelen bir dünya için söylenecek söz bulmakta zorlanıyorum. İsrail aynısını orada yapmıyor mu. Ama ne diyorlar; ‘İsrail'e bu kadar acaba ifadelerde bulunursanız, bu ilişkiler noktasında hayra alamet olmaz.' Biz hakla beraberiz batılla değil” diye konuştu.
“Ne zaman 8 Mart tüm kadınların meselelerinin konuşulduğu tarih olur, o zaman gerçek kadınlar gününe kavuşuruz”
Kadın bedeninin şatafatlı ambalajlar altında köle ticaretinden beter şekilde metalaştırıldığına dikkat çeken Erdoğan, “Ağızlarından kadın hakları düşürmeyenleri inançlarına uygun şekilde giyinmek yaşamak isteyen kadınlara hayat hakkı tanınmaması karşısında sergiledikleri suskunluğu da bu tabloya ilave etmemiz gerekiyor. Kadını müstakil bir varlık olarak konumlandırma çabalarının vardığı yer işte burasıdır. Ne zaman 8 Mart'ı sadece belirli kesimin değil, tüm kadınların meselelerinin konuşulduğu bir tarih haline getirirsek işte o zaman gerçek kadınlar gününe dünyada kavuşmuş olacağız. Bu tarihe kadar 8 Mart'ta söylenen her şey eksik, yapılan her şey sonuçsuz kalacaktır” şeklinde konuştu.
AK Parti döneminde kadın hakları konusunda gerçekleştirilen reformları anlatan Erdoğan, “Kadınların iş hayatında daha fazla yer alması, ülkemizi güçlendiren bir gelişme olmuştur. İstihdamdaki kadın oranı 2002'den 2019'a kadar yüzde 45'e yakın aratarak 9 milyon sınırına dayanmıştır. Kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 27.9'dan 34.9'a çıkmıştır. Toplan istihdamda kadın oranı yüzde 28.8'e yükselmiştir. İş hayatında yer almak isteyen kadınlarımız için de doğum izinlerinden kreşlere kadar her alanda gerekli düzenlemeleri yaptık. Eğitim öğretimde kız ve erkek çocuklarımız arasında hiçbir fark kalmadı. Siyasal hayata ve karar almak mekanizmalarına katılım konusuna da cumhuriyet tarihimizin en üst seviyesine ulaştı. Parlamentoda 600 milletvekilinden 104'ünün kadınlardan oluşması yeterli değilse de önemli bir oran olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Belçika'dan inşallah farklı neticelerle döneriz”
Gündeme ilişkin konuları da değerlendiren Erdoğan, mülteci krizi konusunda yarın Belçika'da Avrupa Birliği yetkilileri ile bir toplantı yapacağını belirterek, “Yarın Belçika'da AB yetkilileri ile bir toplantım var. Orada da bu konuları ele alacağız. Temenni ederim ki daha farklı neticeler alarak Belçika'dan inşallah döneriz. Derdimiz üzüntü ve iyi niyet beyanları dışında kayda değer bir görüntüyü yakalayalım. AB ile yaptığımız anlaşmanın kendi tarafımıza düşen yükümlülüklerini yerin getirdik. Buna karşı AB sözüne etmeye değmeyecek bir takım katkılar dışında taahhütlerini yerine getirmemiştir. Bu yeni ekip ile görüşüyoruz inşallah farklı neticeler elde ederiz. 4 milyonu bulan sığınmacılara yüksek insani standartlar sağladığımızı kimse inkar edemez. 40 milyar dolar üzerinde destek sağladık. AB'den gelen 3 milyar avro” açıklamalarında bulundu.
“Yunanistan sığınmacıları döverek, öldürerek, denizde boğmaya çalışarak durdurma yoluna gidiyor”
Yunanistan'ın mültecilere karşı tutumuna tepki gösteren Erdoğan, şunları söyledi:
“İdlib'te son dönemde yaşanan gelişmelerin ardından çok önceden atmamız gereken bir adımı attık. İnsan hakları evrensel beyannamesi, Cenevre Sözleşmesi'ne uygun şekilde ülkemizde yabancılara diledikleri yerlere gidebilme imkanını tanıdık. Yunanistan karadan ve denizde sığınmacıları döverek, öldürerek, denizde botlarını delip boğmaya çalışarak durdurma yoluna gidiyor. Bu insanlık dışı eylemlere karşı kime sesini çıkarmıyor. Tam tersine Yunanistan'ı destekliyorlar. Bu durum bize merhum Mehmet Akif'in ‘medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar' dizesini hatırlatıyor. Türkiye olarak bu vahşeti tüm uluslararası platformlarda gündeme getirmeye devam edeceğiz.”
“Rejimin azgınlığının önüne geçmek için İdlib'te daha aktif bir askeri pozisyon almak mecburiyetinde kaldık”
Suriye'de atılan askeri adımları da değerlendiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye olarak sınır güvenliğimiz sağlamak, insani görevlerimizi yerine getirmek, siyasi çözümü desteklemek için sahada müşahhas adımlar atmak mecburiyetinde kaldık. Sınırlarımızda kurulmaya çalışılan terör koridorunu parçalama, halkını katleden rejimi durdurma konusunda önemli başarılar elde ettiğimize inanıyorum. Türkiye müdahalesi olmasaydı Suriye'de hayatın kaybeden 1 milyon sivil sayısına İdlib'de de bu kadarı katılacaktı. Biz tek başımıza yürüttüğümüz mücadele ile tüm dünyaya insanlık dersi verdik. Sınırlarımıza yaklaşan 1.5 milyon yeni sığınmacı sebebiyle yeni ve büyük bir yük ile de karşı karşıya geldik. Sığınmacı akımını durdurmak, rejimin azgınlığının önüne geçmek için İdlib'de daha aktif bir askeri pozisyon almak mecburiyetinde kaldık. İdlib'de durumun rejimin saldırganlığı yanında, Rusya'nın bölgenin statüsüne ilişkin ısrarlı tutumu sebebiyle giderek tırmanma eğilimi göstermesi üzerine diplomatik çözüm arayışlarını da hızlandırdık. Türkiye'nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak etmek gibi bir amacı olmamıştır. Tek gayemiz ülkemizde yaşayan Suriyeli ile sınırlarımıza dayanan 1.5 milyon İdlibli'nin güvenli evlerine dönüşünü sağlayacak ortamı tesis etmektir. Suriye halkı kendi toprakları ve özgürlüğü için mücadelesini zaten veriyor. Biz bu mücadeleyi destekleyerek Suriye'nin toprak bütünlüğünün teminini arzu ediyor. Ülkesinin 3'te 1'i ter örgütü işgali altına olan rejimin tüm gücünü İdlib gibi küçük sayılabilecek bir bölgeye yöneltmesi, derdin başka olduğun gösteriyor. Eğer rejimin amacı topraklarını kurtarmak olsaydı asıl tehdide yani ülke doğusunda terör oluşuma karşı harekete geçerdi. Rejim bunun yerine İdlib halkını yok etmeye kalkışmıştır. Ortaya çıkan vahim manzara karşısında sahada güçlerimizi arttırdık, rejimi durdurmak için harekete geçtik.”
“Rejimin 3 bin 400 unsurunu etkisiz hale getirdik”
Suriye rejiminin tarihinde görmediği ağır kayıplarla karşılaştığını söyleyen Erdoğan, “Türkiye olarak İdlib'de fiilen operasyon sürdürdüğümüz son 1 ay içinde toplam 59 şehit verdik. Buna karşın rejimin 3 bin 400 unsurunu etkisiz hale getirdik. Ayrıca rejimin 3 uçağını, 8 helikopterini, 8 hava savunma sistemini, 156 tankını, 108 top obüs, 24 zırhlı aracını, 49 doçkasını, 99 askeri aracını, 10 mühimmat deposunu, 2 havaalanını imha ettik. Elbette amacımız ne daha çok insan öldürmek, daha çok araç gereç imha etmektir. Bizi tek gayemiz İdlib'de insani krizi etkin şekilde çözüme kavuşturmaktır. Bağcıyı dövmenin değil, üzüm yemenin peşinde olduğumuz için diplomatik çözüm yollarını zorladık. Rusya ile vardığımız uzlaşmanın gerisinde böyle bir arka plan vardır. İdlib halkının emniyetini ve Türkiye sınır güvenliğini sağlayacak her çözüm biçin için kabul edilebilirdir. Moskova'da vardığımız anlaşmanın bu hedeflerimize hizmet edeceğine inanıyorum. Milletimiz de, mazlum Suriye halkı da müsterih olsun. Türkiye Suriye'deki insani krizin çözümü gayretlerini daha ısrarcı sürdürecektir” dedi.
“Rejimin anlaşmayı bozması halinde daha şiddetli şekilde bu zalimlerin üzerine gideceğiz”
Suriye rejimini uyaran Erdoğan, “Bahar Kalkanı Harekatı bölgemizin sağı ve solundaki yerlerle ilgili verilen sözlerin tutulmaması halinde buraları kendi yöntemlerimizle temizleme hakkımızı saklı tutuyoruz. Bunu da söylüyorum. Bölücü terör örgütünün bu ülkedeki varlığını tamamen sona erdirene kadar Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü sağlanmış olamaz. Tüm Suriyeliler yerlerine dönmedikçe Suriye'de kalıcı huzur sağlanamaz. Rejimin İdlib'de sükunun sağlanması ile Rusya ile yaptığımız anlaşmayı bozması halinde daha şiddetli şekilde bu zalimlerin üzerine gideceğiz. Biz bu anlaşmayı sadece İdlib'deki krizin daha fazla kan dökülmeden çözümünü sağlamak umudu ile yaptık. İnşallah önümüzdeki sürçte tüm taraflar taahhütleri riayet eder ve biz de amacımız ulaşır. Aksi takdirde kendi belirlediğimiz yolda yürümeyi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.