Devlet Bahçeli yeniden MHP Genel Başkanı seçildi

MHP 13. Olağan Büyük Kurultayı'nda tek aday olan Devlet Bahçeli, 1277 delegenin tümünün oyunu alarak yeniden genel başkan seçildi.

Devlet Bahçeli yeniden MHP Genel Başkanı seçildi
Yayınlanma:
Güncelleme:

MHP 13. Olağan Büyük Kurultayı'nda tek aday olan Devlet Bahçeli, 1277 delegenin tümünün oyunu alarak yeniden genel başkan seçildi. 

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Biz devam edecek reform zincirini samimiyetle destekliyor, üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu beyan ediyoruz” dedi.

MHP'nin 13. Olağan Büyük Kurultayı, Ankara Arena Kapalı Spor Salonu’nda yapıldı. Kurultayda korona virüs ile mücadele kapsamında önlemler en üst düzeyde alınırken, Sağlık Bakanlığının belirlediği mesafe ve hijyen kurallarına tamamen uyuldu. Kurultay öncesinde MHP tarihi boyunca ilk defa bu dönemde 81 il başkanlığı il kongresi tamamlanırken, Türkiye’deki bütün iller üst kurulda temsil ediliyor. MHP’nin 13. Olağan Büyük Kurultayı öncesinde bir ilke imza atılarak, 920 ilçe 81 il kongresi yapıldı. Kurultaya MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Erkan Kandemir, Jülide Sarıeroğlu, Mehmet Özhaseki, siyasi parti temsilcileri ve delegeler katıldı.

Bahçeli yaptığı konuşmada, Mart ayının 18’inde Çanakkale ruhunun ilhamıyla, İstiklal Marşı’nın ikramıyla, şühedanın itibarıyla, milletin iradesiyle, Ülkücü ömürlerin ihlasıyla 13’üncü Olağan Büyük Kurultayı ifanın emsalsiz kıvancını yaşadıklarını belirtti. Bir yıldır hem Türkiye’nin hem de dünyanın kıyasıya mücadele ettiği Covid-19 hastalığından dolayı kurultaya katılımı mecburen sınırlı tuttuklarını bildiren Bahçeli, her şeyin başının sağlık olduğunu dile getirerek, “Dikkatli olmalıyız, tedbirle hareket etmeliyiz, kurallara mutlak surette uymalıyız. Bu vesileyle geride kalan bir yıllık zaman süresinde Covid-19 virüsünden dolayı hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, halen tedavi gören kardeşlerimize şifalar diliyorum” dedi.

aw271441_02.jpg

Tam 52 yıldır siyaset sahnesinde, milli gönüllerde olduklarını belirten Bahçeli, “Akif’in dediği gibi, üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapmadık, hele hak namına haksızlığa ölsek tapmadık. Zaman oldu, şafağı sökmeyen gecelerde ülkülerimizin nuruyla aydınlandık. Zaman oldu, bir hilal uğruna, bir hakikat uğruna, bir haysiyet ufkunda güneş gibi battık. Anılarımızı pusula yaptık açıldık geleceğe, acılarımızdan ders aldık tutunduk gerçeklere. Yeri geldi, iftiralarla boğuştuk durduk. Yeri geldi, ihanetlerle boğulmak istendik. Vazgeçmedik sevdamızdan, dönmedik yolumuzdan, şikayet etmedik sırtımızdaki yüklerden. Çünkü yolu doğru olanın yükü ağır olur dedik, ülkücü olmanın varsa bir bedeli seve seve ödemeyi diledik. Geride kalan on yıllar içinde yağmurdan sonra büyüyen başaklar gibi büyüdük, kökleştik. Güzün toprağa serpilip baharla yeşeren tohumlar gibi yeşerdik, yükseldik. Yazın kuruyup kışın yatağından taşan nehirler misali engelleri aştık, tıpkı Ergenekon’dan çıkar gibi hep daha ileriye atıldık. Bir güne sığan asırlık olayları yaşadık, bin asra bedel bir günlük imtihanlarla yoklandık” ifadelerini kullandı.

"Türkiye’yi uçuruma çekmenin adı demokrasi değildir"

Türkiye’yi faka bastırmak, tuzağa düşürmek için çırpınan hasis ve hamiyet yoksunu çevrelerin ibretle takip edildiğine vurgu yapan Bahçeli, şöyle konuştu:
“Geceleri hesap, gündüzleri hüsran; geçmişleri hezimet, gelecekleri heyula ne kadar müfrit ve münafık varsa alayı bir olmuş, bir araya gelmiş Türkiye’nin ayağından çekiştiriyor, önüne bariyer dikiyor. Sanıyorlar ki, tezgahlarına akıl/sır ermeyecek. Sanıyorlar ki, kumpaslarına güç/takat yetmeyecek. Türkiye’nin karşısında hizalanmak muhalefet değildir. Millet başka bir şey zillet başka bir şeydir. Türkiye’yi uçuruma çekmenin adı demokrasi değildir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne saldırı ve suikastın adı özgürlük değildir, insanlık değildir, insan hakları hiç değildir. Üniter milli devletimizi hançerlemek için ittifak kurmak, yakılan ağaçları yakanlarla tekraren dikmek, bölücü milletvekillerinin TBMM’ne gelen fezlekelerinin önüne arkasına bakalım demek siyaset değildir, adamlık değildir. Neyine bakacaksınız fezlekelerin, önünde hukuk, arkasında adalet vardır. Yetmiyorsa bu sizlere, önünde millet, arkasında da devlet olduğunu mutlaka göreceksiniz. Fakat gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, dilleri var söylemiyor. HDP, Türk demokrasisinin çevresini sarmış mayın tarlasıdır. CHP, Türk siyasetine tutunmuş beşinci kol faaliyetidir. İYİ Parti, Türkiye’nin kötülüğüne hizmetkarlık yapan, siparişle kurulan, uzaktan kumandayla kontrol edilen melanet bir projedir. Kaldı ki, İP’in başkanı Cumhur İttifakı’nı tanımlarken; etle tırnak gibi demiş, aynı zamanda kader birlikteliği olduğunu söylemiş, kendilerinin ise proje bazlı bir ittifak olduğunu çok açık itiraf ve teyit etmiştir. Dediğimiz de, diyeceğimiz de aynısıyla işte budur. Bu neyin projesidir, hazırlayanlar kimlerdir, hedefler manzumesi nelerden ibarettir? Doğrudur, Cumhur İttifakı kader birlikteliğidir, milli birlikteliktir, dürüst birlikteliktir; zalimlere, canilere, terör örgütlerine, ekonomik tetikçilere, küresel emperyalizme karşı tek ses, tek nefes, tek bilek, tek yürekle duruş gösteren cumhurun ruh kökü, duruş özüdür. Cumhur İttifakı’nı arayan Pensilvanya’da değil, Kandil’de değil, muhasım çevrelerin kapılarında değil, başkent Ankara’da, dünyaya Türkçe bakan iradenin sağlam ahlakında bulacaktır. Tarafımız bellidir, o da Cumhur İttifakı’dır. 2023’de cumhurbaşkanı adayımız bellidir, o muhterem isim Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza, AK Partili kardeşlerimize huzurlarınızda teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.”


Kılıçdaroğlu’nun bir tarafta Türkiye’de can ve mal güvenliği yok derken, diğer tarafta 10 milyon işsiz olduğunu söyleyerek halt ettiğini, kuyruklu yalanlarına sürekli yenilerini eklediğini söyleyen Bahçeli, “Üstelik her muhtarlığa bir özel kalem müdürü atanırsa işsizliğin sona ereceğini cahilce müjdelemiş. Atalarımız şu veciz sözü boşuna söylememiş; ‘Âlim ile eyle ülfet alırsın mertebe, cahil ile etme sohbet dönersin merkebe.’ CHP Genel Başkanı, tarlayı bilmez, traktöre binmez, çiftçimizi konuşur. Bakkala girmez, manavı görmez, marangozu tanımaz, siftahsız günü sorsanız, soğan sarımsak anlar, gelin görün ki esnafımızı konuşur. Memurlarımızdan ve işçilerimizden bahseder, sıra CHP’ye oy vermeyenlere gelince hakaretleri birbiri ardına sıralamaktan arlanmaz, utanmaz. Ne emeklidir meselesi, ne yoksuldur düşüncesi, tek geçim kapısıdır siyasi menfaat çetesi. Hz. Mevlana, marifet nedir bilir misin diye sorup şu cevabı vermişti; ‘Taşa bakan gözlerin çiçekleri görmesidir.’ CHP ise çiçeğin özünde taş gören bir hezeyandır. Maşrabı küçük olanın deryayı suçlaması haksızlıktır. Maksadı çürük olanın onu bunu suçlu görmesi hayasızlıktır. Tıpkı Covid-19 virüsü gibi zillet de bulaşıcıdır, devamlı mutasyona uğramaktadır. Çok şükür hükümet, pek çok ülkeyi geride bırakarak şifa olan aşıyı vatandaşlarımızın kullanımına sunmuştur. Zilletin aşısı da 2023 yılının Haziran ayında demokratik vasıtalarla yapılacak, ama bu aşı zillete zehir olarak yansıyacaktır. Telaşlanmaya ve tedirgin olmaya mahal yoktur. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Milletin üstünde bir güç ve mercii yoktur, olamayacaktır. Erken seçim diye tutturanlar, erken seçimden başka seçenek kalmadı diye yutturmaya çabalayanlar, iyi bilsinler ki, seçimler zamanında yapılacak, Türkiye rotasından çıkmayacaktır. Cumhur İttifakı’nın tavizsiz ve tavsamaz kararı budur” açıklamasında bulundu.

"Parlamenter sistemdeki teklemeler, kafa karışıklıkları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle aşılmıştır"

Türkiye’nin tarihinin en önemli yönetim reformunu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle başardığını anlatan Bahçeli, şu ifadeleri aktardı:
“Yeni sistem Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine dayanmıştır. Parlamenter sistemdeki teklemeler, tıkanmalar, kutuplaşmalar, kafa karışıklıkları, karar sürelerindeki çalkantılar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle aşılmıştır. Türk milleti, tarihsel müktesebatına uygun yönetim sistemiyle gücüne güç katmıştır. Türk devlet felsefesine müzahir olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, işin özünde Türk tipi başkanlık modelinin farklı bir isimlendirmesidir. Bir yönetim sisteminin nasıl ve ne şekilde tarif edildiğinden ziyade, fonksiyonel olup olmadığına, beklentileri karşılayıp karşılamadığına, demokratik özellikler taşıyıp taşımadığına, millette karşılık bulup bulmadığına odaklanılması en dengeli bakıştır. Önyargıları bir kenara bırakarak, Türkiye’nin sistemik düğümünün, sistemsel aksaklıklarının milli iradeyle çözülmesinden herkes memnun ve mutmain olmalıdır. Etrafını cami, ağyarını mani bir ifadeyle söylersek, 9 Temmuz 2018’den itibaren resmen uygulamaya geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yani Türk Tipi Başkanlık Modeli, taban tutmuş, tarihsel ve kültürel mazimizle örtüşmüştür. Bir yönetim sisteminin kökleşip olgunlaşması sabahtan akşama olacak şey değildir. Böylesi bir beklenti oluşturmak iyi niyetle izah edilemeyecektir. Yürürlükteki sistemin sadra şifa olması, devlet ve millet hayatına bütün imkanlarıyla nüfuz etmesi için müşterek emek gerekir, zaman gerekir, özveri gerekir, destek gerekir, ters propaganda akıntılarının gemlenmesi gerekir. Yeni sistemin özünde Türk milletinin beka ve refah özlemleri ana esastır. Altını kalın bir şekilde çizmek isterim ki; geçmişin tecrübeleriyle geleceği kavrıyor, daha uyanık, daha dikkatli, daha bilinçli hareket ediyoruz. Tanzimat’tan Islahat Fermanı’na, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet dönemine kadar İmparatorluğumuzun ayakta kalması amacıyla pek çok görüş, fikir, sistem ve siyaset önerilmiştir. Asıl amaç devleti ayakta tutmak üzerine bina edilmiştir.”

aw271441_07.png

"Artık parlamenter sisteme geri dönüş yoktur"

Aziz Türk milletinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vasıtasıyla tekraren cihan ruhuna talip olduğunu söyleyen Bahçeli, “Uygulama sonuçları itibarıyla göz dolduran bu sistem devlet-ebed müddet, millet-ebed müddet anlayışımızın delinmez zırhı, devrilmez eseridir. Kendimize özgü, bizi bize anlatan, bizi biz yapan, milli kültür ve karakterimizle birebir çakışan, devlet yönetimine denge, toplum hayatına sükûnet ve huzur getiren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, milletler ve medeniyetler mücadelemizde milli ve stratejik gücümüzdür. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2023 ve takip eden on yılları kapsayan stratejik hedeflerimizin ilki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, daha yerinde bir ifadeyle Türk tipi başkanlık modeline sahip çıkmak, ilke, kural ve kurumlarıyla yaşamasına hizmet etmektir. Buna karşılık, güçlendirilmiş ve iyileştirilmiş parlamenter sistem teklifleri beyhudedir, eskiye kıvrılıştır, geleceğe dair söyleyecek bir şeyi olmayanların acıklı kıvranmasıdır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem kavramını ilk dile getiren, şu işe bakınız ki, terörist Selahattin Demirtaş’tır. Zillet ittifakının, ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ ezberi içi boş, günü kurtarmaya dönük taktik bir adımdır. Artık parlamenter sisteme geri dönüş yoktur. Milli iradenin tartışmaya açılması, 2,5 yılını doldurmuş yeni sistemi karalama yarışı demokratik bir haktan öte; baskıcı, bağnaz, hoşgörüsüz, hazırlıksız, tahammülsüz ve tahakkümcü bir siyaset ayıbıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi; siyasi, hukuki ve ekonomik reformlarla kökleştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Memnuniyetle söylemek gerekir ki, bu süreç kararlılıkla devam etmektedir. Eksik varsa giderilecek, yetersizlik varsa telafi edilecektir” ifadelerini aktardı.

"Biz devam edecek reform zincirini samimiyetle destekliyor, üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu beyan ediyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı, Ekonomik Reformlar Paketi’nin müspet ve umut verici gelişmelerin işaret fişeği olduğunu belirten Bahçeli, “Biz devam edecek reform zincirini samimiyetle destekliyor, üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu beyan ediyoruz. Bu sürecin sivil, geniş katılımlı, herkesi kapsayan, yeni yönetim sisteminin ruhuna ve dokusuna müzahir bir anayasa ile tahkim ve takviye edilmesi ikinci stratejik hedefimizdir. Milliyetçi Hareket Partisi bu kapsamda gerekli çalışmalarını sürdürmektedir ve önümüzdeki birkaç ay içinde hazırlıklarımız Allah’ın izniyle tamamlanacaktır. Ayrıca, Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştirilmelidir. Seçim kanunlarında düzenlemeler yapılmalıdır. Siyasi Etik Kanunu çıkarılmalıdır. TBMM İç Tüzüğü yeni sistemle uyumlu ve Meclis çalışmalarıyla ahenkli hale getirilmelidir. Milletvekilliği dokunulmazlığı yeni baştan ele alınmalıdır. Kamu Kurumu Niteliğindeki Mesleki Kuruluşlarının yasal ve hukuki yapısı titizlikle gözden geçirilmelidir. Kamuoyu araştırmaları ve sonuçlarının yayınlanması hakkında geniş değişikler yapılmalı ve tedbirler alınmalıdır. Siyasi maksatlarla ve ekonomik gayelerle bir partiyi parlatıp bir başkasını karalayan anket şirketleri bize göre demokrasi kundakçısı, milli irade dolandırıcısıdır. Temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetim tezahür etmeli, kalpazanlar, çıkarcılar, çarpık zihniyetler, millete husumet besleyen mihraklar, hukuk tanımayan kimliksizler afişe edilip ayıklanmalıdır” diye konuştu.

"Askeri, diplomatik ve siyasi muvaffakiyetlerimizi ekonomik gelişmelerle taçlandırmak hem istiklalimizi, hem de istikbalimizi güvenceye kavuşturacaktır"

Türkiye’de aç ve açıkta hiç kimsenin yaşamasını istemediklerini bildiren Bahçeli, adaletli bir gelir dağılımı olsun dediklerini kaydederek, “Sosyal yardımların daha da güçlendirilmesinden yanayız. Çok yiyenle hiç yemeyen, çok kazananla ancak karnını doyuran arasındaki çelişkinin para ve maliye politikalarıyla düzeleceğine, mali disiplin ve tasarruf tedbirleri sayesinde savurganlığın büyük çapta engelleneceğine inanıyoruz. İşsizlikle mücadelede, faizlerin aşağıya çekilmesinde hükümetin kararlılığını görmekten bahtiyarız. Fiyat istikrarının sağlanarak enflasyonda kalıcı düşüşleri yakalayacağımız günler uzakta değildir. Günümüz dünyasında siyasi güç silahın yanı sıra, hatta toptan tüfekten daha çok, ekonomik üstünlük ve ticari enerjiyle sağlanmaktadır. Modern dünyanın işleyişi bu yöndedir. Kurtuluş Savaşı’nı kağnıyla kazanan ama 11 yıl sonra uçak üretmeyi başaran bir milletiz. İnsanımızın ihtiyaç ve isteklerini yerli, milli ve üreten bir ekonomik sistemle karşılamak zorundayız. Askeri, diplomatik ve siyasi muvaffakiyetlerimizi ekonomik gelişmelerle taçlandırmak hem istiklalimizi, hem de istikbalimizi güvenceye kavuşturacaktır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki Andımız’a sahip çıkacaksınız” diyerek CHP'yi eleştirdi.
MHP 13. Olağan Büyük Kurultayı, Ankara Arena Kapalı Spor Salonu’nda yapıldı. Kurultayda korona virüs ile mücadele kapsamında önlemler en üst düzeyde alınırken, Sağlık Bakanlığının belirlediği mesafe ve hijyen kurallarına tamamen uyuldu. Kurultay öncesinde MHP tarihi boyunca ilk defa bu dönemde 81 il başkanlığı il kongresi tamamlanırken, Türkiye’deki bütün iller üst kurulda temsil ediliyor. MHP’nin 13. Olağan Büyük Kurultayı öncesinde bir ilke imza atılarak, 920 ilçe ve 81 il kongresi yapıldı. Kurultaya AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Erkan Kandemir, Jülide Sarıeroğlu, Mehmet Özhaseki, siyasi parti temsilcileri ve delegeler katıldı.

Bahçeli yaptığı konuşmada, 2020 yılında küresel ekonominin yüzde 3,5 oranında küçüldüğünü, küresel ticaretteki daralmanın yüzde 10 düzeyinde, uluslararası yatırımlardaki düşüşün de yüzde 42 seviyesinde olduğunu ifade etti. Tarihin en büyük küresel borç miktarının Covid-19 salgını döneminde gerçekleştiğini ve 280 trilyon doları geçtiğini bildiren Bahçeli, şöyle konuştu:

“Bazı ekonomistler 1929’dan daha şiddetli ve büyük bir kayıpla karşı karşıya olduğumuzu iddia etmektedir. Ancak Türkiye ekonomisi 2020 yılında yüzde 1,8 oranında büyüme kaydetmiştir. Ne mutlu bizlere ki, G-20 ülkeleri arasında ekonomisi büyüyen iki ülkeden birisi Türkiye olmuştur. Ekonomide yaşanan canlanma ve toparlanma vatandaşlarımızın kesesine, devletimizin kasasına mutlaka yansıyacaktır. Gelecek güzel günler için biraz daha sabırlı olmalıyız. Türkiye istikbalin dirliği amacıyla muazzam bir kalkınma ve demokrasiyi başarmaya şüphesiz muktedirdir. Ülkemizi dünya genelinde demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü konularında kusurlu göstermeye çalışan mihraklar, FETÖ’cülerin, Türk ve İslam düşmanlarının teşvik ve tahrikiyle mesafe alanlardır. Diyorlar ki, Türkiye’de totaliter eğilimler güçleniyormuş. Diyorlar ki, demokrasi zayıflamış, düşünce ve ifade hürriyeti kalmamış. İsveç merkezli bir enstitünün ‘2021 Demokrasi Raporu’na göre, ülkemiz Polonya ve Macaristan’dan sonra en fazla otoriterleşen ülke olmuş. Bu çürük çarık iddiaların üç boyutlu hedefi vardır. Birinci boyutunda ülkemize gelen yabancı yatırımları caydırmaktır. İkinci boyutunda, uluslararası camiada saygınlığımızı lekelemektir. Üçüncü boyutunda ise milli çıkarlarımızdan ve egemenlik haklarımızdan taviz beklentisidir. FETÖ’cü hainler Yunanistan’ı, hatta diğer AB ülkeleriyle ABD’yi sığınma limanına çevirmişken hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Gara’da vatan evlatlarının ensesine kurşun sıkılırken, mazlumlar inim inim inlerken hiç kimseden insani ve vicdani bir eleştiri gelmiyor. Terörist başı Gülen’in Pensilvanya’da mukim olması hiçbir uluslararası hukuk ve insan hakları savunucusunu rahatsız etmiyor. Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’nin Suriye’de işgalci olduğunu iddia etmesi de bir diğer ahlaksız isnat, bir başka ucube ithamdır. Bir an düşünelim, Türkiye’de demokrasi olmasaydı, özgürlükler askıya alınsaydı, gece gündüz Cumhurbaşkanı’na hakaret edenler, devlete sövenler, millete karşı gelenler, işbirlikçiler, PKK’nın siyaset uzantıları Meclis’te, belediyede, iş aleminde, medyada, üniversitelerde, dahası sokaklarda nasıl gezecekler, nasıl tehditler savuracaklardı? Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir düzenin varlığı tüm kazanımlarıyla ortadadır. Türkiye’de demokrasi yok diyenler, gelsinler bunu külahıma anlatsınlar. Tarihimizin hiçbir döneminde bu milletin sinesinden diktatör çıkmadı, tiran çıkmadı, yönetim hayatımızda ise despotizmin en ufak emaresine tesadüf edilmedi. Demokrasi ahkamı kesenler, terörizme özgürlük arayanlardır. İnsan hakları konusunda bilirkişi rolüne soyunanlar, konu Türk oldu mu, konu Müslüman oldu mu, insanlık onurunu hiçe sayan vicdansızlardır. Türkiye ekonomisini bir yanda reformlarla güçlendirirken, diğer yanda aslı astarı olmayan iddiaları kaynağında yok etmek gayesiyle hukuk, demokrasi, özgürlükler ve insan hakları kapsamında yüksek standartlara ulaşmak mecburiyetindeyiz.”

Türkiye’nin bölücü terörün kanlı eylem ve kirli emelleriyle yıllardır mücadele halinde olduğunu hatırlatan Bahçeli, “Bu mücadelede yalnız olduğumuz ortadadır. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur sözü defalarca tescil edilmiştir. Çok şükür, devlet-millet kenetlenmesiyle teröre üst üste darbe vurulmuş, bu kanlı döngünün sonu görünmüştür. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe-Kartal harekatlarıyla güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör devleti engellenmiştir. Hükümetimizin kararlılığı, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin fedakarlığı, polislerimizin ve güvenlik korucularımızın cesaretiyle ihanetin damarları kesilmiştir. Dördüncü stratejik hedefimiz, Cumhur İttifakı’nın varlığı içinde terörle amansız mücadeleye, son terörist, son kanlı silahıyla ele geçirilesiye kadar destek vermek, Türk milletini bu şiddet ve dehşet sarmalından çekip çıkarmaktır” şeklinde konuştu.

"Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki Andımız’a sahip çıkacaksınız"

Papa’nın Irak’ın kuzeyini ziyareti anısına bastırılan değersiz pulda sözde Kürdistan haritasının resmedilmesinin alçaklık, adilik, ahlaksızlık, organize bir senaryonun parçası olduğunu belirten Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Türk milleti bu kanlı ve hain senaryoya, bölücülüğe ve bölünmeye asla izin vermeyecektir. Terörist sevk ve hazırlık merkezi olan HDP, ayranımızı kabartmasın. HDP, PKK’dır, cinayettir, bölücülüktür, masumlara, çocuklara, gençlere, kadınlara ölüm tuzağıdır. HDP ile yasak ilişki zalimlere diz çökmektir. HDP’yle ittifak kurmak, terörist Demirtaş ile kahvaltı planları yapmak hiç kimseye iyilik ve onur sağlamayacak, bilakis hıyanete ortak edecektir. CHP seçimini yapmalıdır; sözde Kürdistan projesinin yanında mıdır karşısında mıdır? İYİ Parti kararını netleştirmelidir; FETÖ ve PKK’yla kol kola yürümeye devam mı edecektir tamam mı diyecektir? HDP, siyasi kisveye bürünmüş suç örgütüdür. Herhangi bir isimle açılmamak üzere kapatılması tarihe, millete, adalete ve gelecek nesillere namus görevidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılma istemiyle hazırladığı iddianameyi dün itibarıyla Anayasa Mahkemesi’ne göndermesi hakkın, hukukun ve adaletin sesidir ve bu gelişme milletin yüreğine su serpmiştir. Hiç kimse aklından çıkarmasın ki, siz şehitlerimizin davacısıyız, biz hakikatin tarafındayız. Çünkü biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Türk’üm deriz, doğruyum deriz, çalışkanım diye sesleniriz, adımızdan, ahlakımızdan, anılarımızdan ve andımızdan şu bu istedi diye asla vazgeçmeyiz. Kırmızı çizgilerimizin pembeleştiğini söyleyen çürümüş CHP sözcüsüne diyorum ki, senin her yerin zift gibi kara olmuş haberin yok, her sözün kendin gibi laçkalaşmış bildiğin yok. İlle de pembe arıyorsan önce kendine bakmalısın, fakat buna bile yüzün yok. Bu arada Kılıçdaroğlu’na da tavsiyem; aklı varsa kendine saklasın, arayacağı varsa durmasın arasın, cesareti varsa, yüreği yetiyorsa bölücü dostlarına rest çekip tüm bağlarını koparsın. Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki Andımız’a sahip çıkacaksınız. Sizin nereniz doğru ki, Andımızı söylemek size yakışacaktır. Biz varlığımızı Türk varlığına armağan etmişken, sizin kimlerin tutsağı, kimlerin taşeronu, kimlerin hizmetkarı olduğunu bilmeyen kalmış mıdır?”

"Bir yanda Rusya ile komşuluk ilişkilerimizi geliştiriyorken, diğer yanda ABD’nin dostluk ve müttefiklik hukukuna saygı ve riayetini bekleriz"

Türkiye’nin küresel ve bölgesel hesapları bozan bir ülke olduğunu anlatan Bahçeli, “Artık söz dinleyen değil, sözü dinlenen bir kuvvettir. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe girişimini bir milat olarak kabul ettiğimizde, Türkiye’nin milli güvenliğine karşı tehditlerin beka düzeyine varacak bir düzleme kaydığı görülecektir. ABD’nin, Batılı müttefiklerimizin ve NATO’nun bu tehditleri anlamadığı, paylaşmadığı, daha acıklı olanı da bu tehditlere açıktan veya örtülü destek vermeleridir. Türkiye’nin takip ve temin edeceği milli strateji, uluslararası sistemin yapısal dinamiklerinin ortaya çıkardığı fırsat ve risklerle yakından ilişkilidir. Doğaldır ki, milli stratejimiz tasarlanırken, gelecek vizyonumuz, tarihsel misyonumuz, küresel düzenin yapısal dinamikleri doğru kavranmalıdır. Bu stratejiyle Türkiye’nin hedefleri ve potansiyel gücü arasında bir dengelenme, esnek bir planlama ve uluslararası sistemin çıktıları üzerinden dinamik bir revize sürecinin işletilmesi gerekmektedir. Bugün Türkiye’nin önündeki en önemli stratejik önceliği, dünya düzeninde kendine biçtiği tarihsel rolü oynaması için muharrik şekilde jeopolitiğine yönelmesi olmalıdır. Bu jeopolitiğin ana omurgası, çiftbaşlı Selçuklu kartalıyla simgeleştirilmelidir. Biz, ne doğudan vazgeçeriz, ne batıdan ödün veririz. Biz, ya doğu ya da batı kararsızlığı arasında sıkışıp kalmayız. Kuşkusuz ve kesinlikle hem doğu hem de batı kararındayız. Bu nedenle bir yanda Rusya ile komşuluk ilişkilerimizi geliştiriyorken, diğer yanda ABD’nin dostluk ve müttefiklik hukukuna saygı ve riayetini bekleriz. Bu konuda da aktif ve ön alan bir diplomasi takip etmeliyiz” diye konuştu.

"Mısır’la kurulan sıcak ve yapıcı diyaloglar isabetlidir, bize göre eski seviyesine çıkarılmalıdır"

S-400 hava ve füze savunma sisteminin milli egemenlik konusu olduğunu, bu suretle vatan savunmasının başkalarının keyfine ve insafına bırakılamayacağını söyleyen Bahçeli, “Mısır’la kurulan sıcak ve yapıcı diyaloglar isabetlidir, bize göre eski seviyesine çıkarılmalıdır. Unutmayalım ki, devlet, duyguyla değil, akıl ile yönetilir. Devletlerarasında keskin hatlarla ihata edilmiş dostluk ve düşmanlıklar olmaz, bugüne kadar da olmamıştır. Türkiye’nin jeopolitik kodlarının odak noktası, milli kültürü, milli tarihi, milli kimliği ve kucaklaşmayı bekleyen Türk Dünyası ile kuracağı ilişkiler olmalıdır. Karabağ Zaferi ile açılan Nahçıvan Sınır kapısı fiilen ve fikren manevra alanımızı çok daha fazla genişletecektir. Bugün Güney Kafkasya’da vurulan davulun sesi, Orta Asya’dan, Doğu Türkistan’dan, Sibirya’dan, Doğu Avrupa’dan ve Balkanlar’dan duyulmaktadır. Bu durum Türkiye için stratejik bir vizyon olduğu kadar tarihin ve kültürümüzün bizlere yüklediği sorumluluktur. Türkiye, Türkiye’den büyüktür. Türk Dünyası, dünyadan büyüktür. Milli güvenliğimiz; komşu ülkelerin sayısı ve sınır uzunluklarının değişimi ile sahip oldukları siyasi amaç ve diplomatik araçlara göre güç kazanıp ya da kaybetmelerinden doğrudan etkilenmektedir. Bu nedenle hem ülkemizde, hem de küresel ve bölgesel zeminde diyalog, barış, huzur, sükûnet ve istikrar beşinci stratejik hedefimizdir. Milliyetçiliğimiz, hayatın ve milli arzuların gerçeğini yansıtmaktadır. Milliyetçiliğimizin harcı husumetle değil karşılıklı hürmetle karılmıştır. Türk milliyetçiliği; yükselmek için değil yükseltmek içindir, ilaveten rasyoneldir, sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır, kan değil ruh ve kültür arar, millete mensubiyet şuurunu canlı tutmak asıl gayesidir. Bir diğer ifadeyle Türk milliyetçiliği; özgürlükçüdür, demokratiktir, eşitlikçidir, barışçıdır, milletimizin her ferdini bir ve kardeş gören kaynaşma ve kader ortaklığı ahlakıyla bütünleşmiştir. Bizim milliyetçiliğimizi sorgulayanlar, gitsinler aynaya baksınlar” aktarımında bulundu.
Konuşmasının ardından Bahçeli, basın mensuplarının bulunduğu alana gelerek tek tek sohbet etti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.