Tekebbürlük mü? Tevazuluk mu?
İnsan mevkisi ne olursa olsun Allah'ın kulu olduğunu unutmamalıdır. Allah c.c. razı olduğu ve her kulda bulunmasını istediği güzel hasletlerden biri de tevazudur. Peygamberimiz bu özelliği hem üzerinde taşımış hem de sözleriyle tavsiye etmiştir. Kibirden, çalımdan, gururdan vazgeçmektir. Hakk'ı, kimin elinde olursa olsun kabul etmek, Hakk'a teslim olmak ve halka karşı alçak gönüllü olmaktır. Her Müslüman’ı kendinden üstün olduğunu kabul etmek ve kendisini her Müslüman’dan aşağı görmektir. Tevazu, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı serkeşliği bırakıp itaat etmek ve yüce Allah'a ve O'nun Resulü'ne (s.a.v) teslim olmaktır. Allah Teâlâ'nın azameti karşısında iki büklüm olup nefsini hiç bilmektir. Tevazu, kulluktaki kusurlarını görüp kendi haline üzülmektir. Tevazu, bütün davranışlarımızda ölçülü olmak, yumuşak davranabilmektir. Günlük yaşayışımızda karşılaştığımız her çeşit olay karşısında irademizi aklın ve mantığın çizgisi dışına çıkartmamak ve hiçbir biçimde alçalmak, miskinliğe düşerek insan haysiyet ve onurunu çiğnetmek demek değildir. Kalu beladan, Ana rahmine, ana rahminden dünyaya imithan için gönderilen bizler, Berzaha (Ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata kabir hayatı denilir. Kabir hayatı hadiste "Kabir, âhiret duraklarının ilkidir. Bir kimse eğer o duraktan kurtulursa sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulamazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır" (Tirmizî, “Zühd”, 5; İbn Mâce, “Zühd”, 32) buyurularak ölümle âhiret hayatının başladığı ifade edilmiştir.) nereye gideceğini bilmek gerekir. İnsan, hiç yok idi. Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her an, hayır ve şerle imtihanla karşılaşan ölme sonunda da rızayı kazanamama endişesi korkusundadır. Dünya zindanında ölecek, toprak da bedeni çürüyecek, leş olacak, böceklere yem olacak, fakat ruh ve nefis denilen yapısı ise sonsuza kadar ya cennette veya cehennemde olacak. Rıza ilahiyi kazanmamışsa kabir azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamette Şeytan ve taraftarları ile birlikte cehenneme gönderileceği ayetlerde bildirilmektedir. Müminin zindanı olan dünyada, kötü huylar, hayvanî istekler, haram ve şüphelilerden uzak her türlü günaha karşı zırh olan namazları vaktinde aksatmadan cemaatle sabah ve yatsı namazını camide kılarak, kötülüklerine bir bir cihad ederek, nefsin arzuları ile haram ve şüphelileri tek tek terk ederek İlahi rızayı beklemek ve suçlular arasında olmamak için takvalı yaşamı ölüme kadar samimice içten gayret göstermektir. Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye tekebbür (Kibir gösterme, kibirlenme, kendini başkasına karşı üstün görme, inad edip hakkı kabul etmeme.) mü yakışır, tevazu mu? Yüce kitabımızda A’la Suresi 14. Doğrusu felah bulmuştur temizlenen, 15. Rabbinin adım anıp namaz kılan. 16. Fakat siz, dünya hayatım tercih ediyorsunuz. 17. Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Şems Suresi 9. ayeti kerimede ‘nefsini arındıran felah bulmuştur’ buyrulmaktadır.
Hasan-ı Basri hazretleri de, kahkaha ile gülen bir gence, (Oğlum, Sıratı mı geçtin veya Cennete gideceğine dair bir garantin mi var da böyle gülüyorsun?) buyurmuş, O gencin de bir daha boş yere güldüğü görülmemiştir.
Üç şey kalbi katılaştırır: 1- Şaşılacak bir şey olmadan gülmek, 2- Acıkmadan yemek, 3- Lüzumsuz konuşmak.
Şu beş şeyi de düşünen kahkaha ile gülemez: 1- İşlediği günahları düşündükçe, endişe içinde olur, gülemez. 2- Yaptığı iyi amellerin kabul olduğunu bilmeden, gülmesi doğru olmaz. 3- Acaba gelecekte neler yapar, akıbeti nasıl olur diye düşünen kimse, endişe içinde olur. 4- Cennet ve Cehennemden hangisine gideceğini bilmeyenin üzülmesi gerekir. 5- Acaba, Allahü teâlâ kendisinden razı mı, yoksa kendisine dargın mı? Bunları düşünen, kahkaha ile nasıl gülebilir? (Tenbih-ül-gafilin)
Mansûr b. Ammâr (k.s): "Tevazu, Hakk'a uymakta sıkıntılara, acılara sabretmek, dinde bildirilen edeplerle edeplenmek ve başkalarının faziletini üstün tutup kendi faziletini büyük görmemektir."
Sevgili peygamber Efendimiz s.a.v.: “Kim Müslüman kardeşine karşı tevazu gösterirse (mütevazılık ederse) Allâh onu yükseltir ve kim ona (kardeşine) karşı yükseklik taslarsa Allâh onu alçaltır.”(Aç ve susuz kalarak üzüntülü olmaya çalışın) [Taberani] ''Kul tevazu gösterdiği zaman Allah onu yedinci göğe yüceltir'' (Beyhaki) Efendimiz (sav) insanları ikaz etmiş, yaşadıkları hayata dikkat çekmiş, “Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” denmektedir.
Bu nedenle insanların dünyada işledikleri günahlara göre dirileceği ve her kes kim olduğunu bilecek ancak günahının durumuna göre farklı olacaktır. Nasıl ki birbirine benzeyen tohumlar toprağa atıldığı zaman toprağın üzerinde şekli, tadı ve görüntüsü farklı olduğu gibi, haşirde insanların yeniden dirilmesi de bunun gibi olacaktır. Kimisi fevkalade mükemmel ve güzel iken kimisi de son derece kötü olacaktır.
Hz. İsa aleyhisselam havarilerine “Benim bir hacetim ve ricam var onu yapmaya dair, söz verirseniz söyleyeyim” dedi. Havariler “ne emrederseniz kabul ederiz” dediler. İsa (a.s) yerinden kalkıp onların ayaklarını bir bir yıkadı. Havariler rahatsız oluyorlardı. Fakat mademki İsa’nın ricasını kabul ettiklerine dair söz vermişlerdi; teslim oldular, İsa hepsinin ayaklarını yıkadı. Havariler : “Sen bizim öğretmenimizsin. Bizim, sizin ayağınızı yıkamamız makbuldü, sizin bizimkini değil” dediler. Hz. İsa:a.s. “Bu işi size, halka hizmet etmeye layık olan kimsenin, bütün halktan daha çok alim ve daha çok bilgin olması gerektiğini, anlatmak için yaptım. Bu işi size tevazu etmiş olayım ve siz de tevazu dersi öğrenesiniz diye yaptım. Benden sonra halkın öğretim ve irşad vazifesini yükleneceksiniz. Gidişatınızı halka hizmet, tevazu olarak yapınız. Hikmet, tevazu zemininde olgunlaşır, kibirlenme zemininde değil. Tevazu sahibi insanlar kendilerinden aşağıda olan insanlara küçük muamelesi yapmaz, onları hor ve hakir görmezler.. Arkadaşları arasında büyüklük taslamazlar.
Malik b. Dinar şöyle demiştir:''Eğer caminin yanında bir dellal 'sizin en kötü olanınız dışarıya çıksın' diye bağırsa, yemin olsun,benden önce kapıya çıkan olmazdı.''Bu söz İbni Mubarek'in kulağuna gittiğinde şöyle dedi: ''Malik, bu marifetiyle Malik olmuştur''
Allah kendisini seven kimseleri, dostlarına karşı alçak gönüllü, düşmanlarına karşı da izzetli ve onurlu davranan kimseler olarak tanıtmıştır.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki: Allah Teâlâ tevazu gösteren kimsenin muhakkak şerefini artırır.""Herkesin başına bağlı bir ip vardır; onu tutan iki melek elinde tutar. Kul tevazu gösterince, meleklere, 'Onu yükseltin, ipini yukarı çekin' denir. Kibir gösterip kendisi beğenince meleklere, 'Onu alçaltın, başını aşağı indirin' denir." "Dinine bir noksanlık getirmeden tevazu gösteren kimseye müjdeler olsun. Dilenmeksizin nefsini zelil eden kimseye müjdeler olsun. Helâl yoldan kazandığı malı hayırlarda harcayan kimseye müjdeler olsun. Zelil ve miskin kimselere acıyan merhamet sahiplerine müjdeler olsun. İlim ve hikmet sahiplerine karışıp onlardan istifade eden kimselere müjdeler olsun."
Hz. Ali (r.a) der ki: "Üç şey tevazunun temelidir: Karşılaştığın her mümine selâm vermen, girdiğin bir mecliste yer seçmemen ve bulduğun yere razı olup oradakilere hoşgörüyle bakman, ibadetini riya ile yapmaman."
Yusuf b. Esbât (r.a) der ki: "Az bir şekilde şüpheli olan şeylerden sakınmak, çok amel etmekten; az bir tevazu sahibi olmak, nefsin istemediği birçok ibadeti yapmaktan daha sevaptır." "Alçak gönüllü olmanın alâmetleri şunlardır: Söyleyen kim olursa olsun, hak sözü kabul etmek. Fakir, garip olan kimselere de yumuşaklıkla muamele etmek. Rütbe itibariyle küçük olanlara şefkatli olmak. Kendisine karşı yapılan hata ve kusurlara tahammül edip öfkelenince sabretmek, her an Allah Teâlâ'yı hatırlamak. Zenginlere karşı vakarlı olmak. Cenâb-ı Hak'tan gelen her şeye rızâ göstermektir."
Zünnûn-i Mısrî (k.s) diyor ki: "Üç şey tevazunun özelliklerindendir:1. Ayıbını bilince nefsini küçültmek. 2. Tevhid inancından dolayı her mümini yüceltmek. 3. Kimden gelirse gelsin hak ve güzel olanı kabul etmek
Ebû Osman el-Hîrî (k.s) diyor ki: "Tevazunun kaynağı şunlardır: İnsanın cehaletini hatırında tutması, işlediği günahı unutmaması ve Allah Teâlâ'ya devamlı muhtaç olduğunu hiç aklından çıkarmaması."
Hadsi şerifi de ''Benim ümmetimden mütevazi kimseleri gördüğünüz zaman, onlara tevazu gösteriniz. Mütekebbirleri (kibirlenenleri) gördüğünüz zaman onlara karşı kibirleniniz. Çünkü böyle yapmanız onlar için zillettir. Selam ve duayla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.