Türk halk müziğinin duayeni Neşet Ertaş (I)
“Duygu ve düşüncelerini daima engin gönül ve hoş kelam ile ifade eden Neşet Ertaş; bir Garip Bülbül misali sürdürdüğü, sanatla bütünleşmiş yaşamı boyunca, bu yöndeki en güzel tavrı da yine yaşamının yegane anlatım biçimi olan sanat yolu ile sergilemiştir. Anadolu’nun yanık yürekli insanlar topluluğu Abdallar’ın bir bireyi olarak, daha doğduğu günden itibaren bambaşka bir kültürel çevre ve manevi evren içerisinde yetişmiş Ertaş; yaşamı boyunca sanat ile soluk alıp vermiştir. Ertaş’ın bütün ömrünce, kutsal bir emanet gibi taşıdığı olağanüstü sanatı, aynı zamanda geleneği ve sosyokültürel dokuyu da yeniden inşa eden bir değer olarak, Anadolu müzik kültürü içerisindeki özgün, önemli ve tarihsel yerini almıştır”. Bu satırlar Erol Parlak’ın “Garip Bülbül Neşet Ertaş”(“demos” yayınları, İstanbul 2013, s. 9) kitabının giriş bölümünden alıntıdır.
KUTSAL BİR EMANET
Masamın üzerinde yazar, halk sanatının mükemmel araştırıcısı ve bilimcisi Erol Parlak’ın Fundamentals iki kalın kitabı duruyor. Genelde halk sanat ustaları hakkında kitaplar çok az yazılır. Araştırmacı-yazarlar genelde fikir ve düşüncelerini tek kitap halinde takdim ediyorlar. Fakat araştırmacı-yazar Erol Parlak gerçekten de kimselerin yapamadığı, ya da uğraşmadığı büyük zahmet ve sabır talep eden muhteşem bir çalışmaya imza atmıştır. Ünlü sanat adamının, “Garip Bülbül” adlandırdığı bu esrarengiz sanat ustasının sadece sesi, avazı, ifa üslubu dışında özgün şiirlerini kitaba toplamış, deha ses sanatı ustası Neşet Ertaş’ın hayata, yaşama, insanlığa, tabiata ve evrene bakış acısını da incelikleriyle araştırıyor, bilim adına ince detaylarıyla okurlarına sunuyor.
Usta sanatçı, Garip Bülbül - Neşet Ertaş, gerçekten de Türk dünyasının esmalı bulunmayan incilerinden sayılır. Azerbaycan’da efsanevi Bülbül (Memmedov), Kazakistan’da Dina Nurpeyisova Türk dünyası insanlarının kalbini afsunladı. Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Başkurdistan, Saka, Tıva, Yakutstan bozkırın Büyük Türkistan’ın ufku derin bozkır çöllerinde nice-nice Bülbüller vardır ki onları tanımamız lazım. O zaman Türk dünyasında nice Neşet’ler, Nurpeyisova’lar, Bülbüller olduğunu göreceyiz. Onların kıymetli sanatı Türk dünyasının eşsiz zenginliği sayılır. Türk dünyası sanatını, edebiyatını, tarihi zenginliklerini tanıdıkça şu gerçeği öğreniyoruz: dünyada Türklerin kadim tarihinde öyle usta sanat dehaları vardır ki kıvanç kaynağımızdır. Fakat ne yazık ki, araştırmacı-bilim adamları kadim sanatımızı yeterince derinden araştırmıyorlar, ya da araştırmıyoruz. Üzücü olsa da bu bir gerçektir. Önümüzde hakiki bilim nitelikli araştırma kitapları vardır.
HAKİKİ BİLİM ARAŞTIRMASI
Usta araştırmacı-yazar Erol Parlak, iki ciltten ibaret, usta sanat adamı Neşet Ertaş’ın sanat yaşamını ilk adımlarından; çocukluk, gençlik, ergenlik dönemini kademe-kademe, hane-hane takip ediyor; sesinin pervazlaşan dönemlerini adım-adım izliyor, kalemiyle sanat duayeninin fikir ve düşüncelerini röntgen gözüyle inceliyor; edebiyat adamı gibi de şiirlerdeki mana çalarlarını, felsefi, sosyokültürel penceresinden bakmayı, görmeyi başarıyor ve sonuçta çok değerli ilmi-araştırma niteliğindeki kitabında söz ediyor.
“Derin duyguların açıklanabilmesinde; yabancılaşmadan uzak köklü bir dil, güçlü bir sevgi ve saygıya dayalı inanç öğeleri, toplumu derinden etkileyen tarihsel, sosyal olaylar ile özgün kültürel yaşama dair öğelerin doğallıkla, içtenlikle ele alınması ve aktarılması; ürünün etki ve yaşama gücünü yaratan temel dinamiklerdir. Günümüzde, dünya müziği adı altında ele alınan geleneksel (halk) müziklerin, diğer bütün müzik türlerinin aksine, koruma olmaksızın binlerce yıldır yaşama gücü bulup var olabilmesi ve adeta sonsuzluğa doğru akıp gidebilmesi olgusunun ardında yatan ana etken; kaynağını doğadan ve doğal aktarım yönteminden almasıdır…” Buradaki dil, üslup ve deyim-ifade tarzı edebi dildir. Araştırma, tahkik ve takdir etme üslubu, yöntemidir, aynı zamanda bilim adına derin araştırma niteliği taşır. Parlak, aynı zamanda sade halk dilinde, Anadolu topraklarındaki zengin sanatın varlığından ve bu kıymetli hazineyi Neşet’ın sanat yaşamındaki yerini, güzelliğiyle ifade ettiğini gösteriyor: “Anadolu’nun belki de en gösterişsiz ve sade halk kesimi sayılabilecek bu topluluğun bağrında yetişip dehası ile geleneğin zirvesine ulaşan Neşet Ertaş’ta can bulan, kendi özüm, kendi sözüm diye tanımladığı müzik sanatı ve birbirinden değerli eserleri; bu doğal oluşumun, gelişim çizgisinin ve aktarım yönteminin birebir yansıması olup birinci sınıf halk yaratılarıdır”.
Erol Parlak, usta sanat adamının yaşamını, sanatın zirvelerine yükselişini ayrı-ayrı bölümlerle tanıtıyor: Geçiş dönemi; Kendini Bulma ve Olgunlaşma Dönemi; Olgunluk (Kamalat) Dönemi; Sanatına etki eden kişilik özellikleri; İnancı, Yaşamsal-Sanatsal Felsefesi; Kültürel-Sanatsal Profili; Neşet Ertaş’ın Kültürel Profili; Kültür Taşıyıcısı, Kültür Aktarıcısı Neşet Ertaş; Kaynak Kişi Nejat Ertaş…. Ve saire ve ilahır. Yani Parlak, sadece usta sanatçının sesi, deyim özellikleriyle kifayetleşmiyor, basama-basama, nokta-nokta yükselerek deha sanatçının sesinin özellikleri, ifade üslubu üzerinde durmuyor; üstadın sesiyle, sözüyle ifade etmek istediği fikir ve amaçlarını incelikleriyle kademe-kademe araştırıyor. Kitabın dili edebi üsluptadır, ama bilim adına araştırma niteliğindedir. Yukarıda söyledim, Parlak Neşet Ertaş’ın sadece sesinin özelliklerini incelemekle yetinmiyor; Başlıklara bakalım: Saz Ustası, Virtüöz Neşet Ertaş, Kullandığı Saz Tipi; Kullandığı Düzen; Akotr ve Çalış Pozisyonu; Parmak Tekniği; Mızrap Tekniği Ses, Vokal Ustası, Dil Kullanımı, Ağız ve Hançere Özellikleri; Çalıp-Söyleme… Böylece elmas taşları gibi sıralanıyor başlıklar peş-peşe. Ayrıca şiirlerindeki dil ve ağız özellikleri, şiirlerinin konuları, öyküleri de derinliğiyle araştırılır.
TOPLUMU DERİNDEN ETKİLEYEN ŞAHESER
Kitabı inceledikçe yeni bulgularla karşılaşıyorsun; araştırma yöntemi, konunun özelikleri, dil ve üslup özellikleri terimleri tıpatıp bilim araştırması niteliğinde olduğu aşikârdır. Ben böyle araştırmayı Azerbaycan Müziğinin Babası sayılan, Büyük besteci-yazar-dramaturg, deha Üzeyir Hacıbeyli’nin kitaplarında görmüşüm. Türkiye’de ilk defa böyle Fundamentals araştırmayla karşılaştığımı kıvançla ifade ediyorum. Eğer bizler her bir Türk sanat dehaları; müzisyenler, ses sanatçıları, saz çalan Aşıklar (Ozanlar), edebiyatçı, ressam, aktörler hakkında da buna benzer araştırmalar yapmamız gerekiyor. Kadim tarihimizde ozanlar, halk Âşıkları, müzisyenler var olmuştur ve onlar hakkında Erol Parlak gözüyle buna benzer araştırmalar yapmamız lazım. Bana göre Parlak’ı Neşet Ertaş yaratıcılığına çeken, ona bağlayan, iten çekici fikirler önceliklidir: “Ertaş’ta can bulan böylesine güçlü yaşamsal ve sanatsal tavrın kaynağında ise; kişilik yapısındaki ısrarcılığa ve hatta inatçılığa varan kararlığı ve dehanın verdiği güven duygusunun bulunduğu görülür”, kendi diliyle ifade ediyor. İşte bu duygu ufkunda Parlak tarafından yaratılan iki ciltten oluşan bu muhteşem araştırma, Üniversitelerdeki Enstitüler için canlı kaynakça ve örnektir. Kitaplar hakkında ileride de seri yazılar yazacağım. Şimdi büyük ozan Neşet Ertaş’ın şiirlerinden bir örnek sunalım:
Nerde, ne arayan divane gönlüm?
Dinle bir kendini, anlamak için.
Sen bir ruhsun, kalbin, ruhuna bağlı
İrade elinde, yönlemek için.
Tanıyabildin mi, sendeki seni?
Bütün vucutunu, bu nazik teni
Allah şahit etmiş ruha, bedeni
Kimseyi kimseden sormamak için.
Sana akıl, fikir bir mantık vermiş
Senin gözün ile dünyayı görmüş
O Hak sevenlerin gönlüne girmiş
Kulundan uzakta durmamak için.
Sevip sevilmesi gayet tatlıdır
Garib’im, sevgiler farklı farklıdır
O Hak ruhumuzla irtibatlıdır
Sır etmiş kendini, bilmemek için.
DEVAMI VARDIR:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.