Türksoy-Nazarbayev’in himayesinde yaratılmıştır (2)
Sovyetlerin çöküşü beraberinde kaosu, çatışmaları getirmiş olsa bile, beş Türk Devletlerinin Bağımsızlıklarını elde etmelerine engel olamadı. Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan Bağımsız Devlet statüsünü elde ettiler. Ve dünya devletleri yeni Bağımsız Türk devletlerini tanımaya başladılar. Fakat müstakil Devlet kurmak o kadar da kolay olmadı kardeş beş devlet için. Yeni gruplaşmalar, Halk Cepheleri, büyük karışıkların, anarşinin, kaos ortamının karşısını alamadı. Devlet deneyimi olmayan “sakallılar” ortaya çıkıyor, çaresiz halkı boş vaatlerle aldatıyor, vahim olaylara sebep oluyorlardı. Tam bu sırada dünya siyasetinin Taçları sayılan Haydar Aliyev Azerbaycan Devletini, Nursultan Nazarbayev de Kazakistan’ın Bağımsızlığını pekiştirmiş oldular. Her iki lider dünya siyasetinde büyük tecrübe ve deneyim kazanmışlardı; Haydar Aliyev Politbüro’ya dek yükselmiş, dünya devletleri ile iç-içe siyaset yürütüyordu. Nazarbayev de Politbüro’ya gidiyor, dostu ve meslektaşı Aliyev ile istişarelerde bulunuyordu. Zamanla pekiyi dost olmuşlardı, buna göre çok başarılı oldular. Fakat kardeşlik ilişkilerini, Türklük bağlarını sımsıkı ele almak için yeni bir kuruma ihtiyaç vardı.
HAYDAR ALİYEV VE NURSULTAN NAZARBAYEV KARDEŞLİĞİ
İşte Nazarbayev’in iti zekâsı, ileriye dönük yitici ve olumlu ideaları sayesinde yeni bir Uluslararası kurumun yaratılışı gerçekleşiyor. TÜRKSOY adı altında mutlak bir Kurumun yaratılışını lüzumlu görüyordu. Hemen Almatı’ya Türkiye başta olmakla Türk Devlet Başkanlarını davet ediyor, hayal ürünü yeni kurumun yaratılışına bilhassa ev sahipliği yapıyor. Başarıyla sonuçlanan toplantıda altı Türk Devlet Başkanları ortaklaşa TÜRKSOY Uluslararası Kurumu yaratıyorlar. Tarih 12 Temmuz 1993.
İlk yıllarda çalışmalar ağır gidiyordu. Eh, kolay değildi. Batı ve komşu ülkeler bu Kuruma şüpheyle yanaştılar. Kadim devirlerde olduğu gibi Türkler yeniden toparlanıyorlar mı acaba? Böyle düşünenler Batı’da hala da vardır. Fakat TÜRKSOY özellikle son yıllarda dünya devletlerinde Türk kültürü ve sanatını, edebiyatını, kadim geleneklerini, örf ve adetlerini başarıyla tebliğ ve terennüm etmeye devam ediyor. Bu gelişim ve Rönesans’ın teşebbüs kârı ve deneyimli organizatörü elbette ki Profesör Düsen Kaseinov’dur. Uzun yıllar ufak-tefek etkinliklerle hakiki amacını ifade edemeyen, bu önemli kurumun faaliyetinden hiç de memnun olmayan Nazarbayev, ikinci hamlesinde gerçek bir Kıpçak delikanlıyı TÜRKSOY’un başına getirilmesini öneriyor.
Kim bu şahıs dersiniz? Nazarbayev siyasi ekolünün bariz öncülerinden ve ekibinde pekişmiş, Türklük kürküne bürünmüş gerçek bozkır delikanlısı, gerçek Türk ruhunu kalbinde taşıyan bir asker evladıydı. Babası Karabay, Altay savaşlarının Gazisiydi ve evladına Türklük ruhunu aşılamış hakiki cesur kahraman Kazaktı. Başka bir ayrıcalığı da vardı Kaseinov’un. Neydi derseniz?
BOZKIRDAN YÜKSEK MAKAMLARA TIRMANIŞ
Bakanlık makamına dek çeşitli devlet görevlerinde bulunmuştu; Konservatuarda keman eğitimi almış, yurt dışında uzun zaman görev yapmış, pekişmiş müzisyendi. Sonra Konservatuar müdürlüğü, Dış İşlerinde diplomasi görevleri, Kültür Bakan Yardımcısı ve sonunda Kültür Bakanı görevlerinde o, bilhassa Nazarbayev siyasi ekolünün en başarılı Kültür Bakanı görevini icra etmiş hakiki bozkır Türküydü. Ve Nazarbayev düşüncesi, bu siyaset dehasının mantalitesi onu hiç zaman yanıltmadı. Bu seferinde de başarıdan başarıya yürüyen Kaseinov’un gerçek başarılarından ilham almak için TÜRKSOY kurumun bilhassa ziyaret etti, onun başarılarından keyifle ilham aldı, Türk kültür ve sanatını dünyanın yeni kutuplarına taşımasını tavsiye etti. Siyaset dehasının TÜRKSOY’a gelişinde ben de iştirak ettim. Nazarbayev’in neşeli, kıvanç duyduğu anları onunla birlikte yaşadım. Özellikle “Köroğlu” temsilinin beş ülke başkentlerinde sergilenmiş olması ile bağlı resim sergisini izlerken yüzündeki sevinç havasını her kes duyuyordu…
Bana göre TÜRKSOY’un en prestijli, şahane “Köroğlu” Operasının Sergilenmesi” Projesi Kaseinov’un olağanüstü organizasyonu ile Türk devletlerinin şan, bale, koro sanatçılarının ortaklaşa ifa ettikleri muazzam temsil, TÜRKSOY’u Türk Devlet Başkanlarının Nahçıvan zirvesindeki gündemine taşıdı ve Kaseinov, Türk Devlet Başkanlarının övgü dolu tezahüratını almıştır.
“Köroğlu” temsili Kaseinov’un yüksek organizatör, başarılı rehber, muhteşem teşkilatçı ve dünya insanı yönünü bariz şekilde göstermiş oldu. Nazarbayev hemen toplantıda övgü dolu sözleriyle Kaseinov’un bu harika başarısını bir daha seslendirdi.
Kaseinovla ilk tanışlığım şöyle başladı. Ağrı Dağı (Ağrı, Doğubayazıt) İshak Paşa Sarayı avlusunda “Ağrı Dağı” operasının sergileyecektim (besteci Ç. Işıközlü). Yıl 1999. Temsil için Türk devletlerinden sanatçıları davet edecektim, çok zorlandım. Bana bu sihirli adamın telefonunu verdiler. Aradım kendisini. Telefonda çok nazik konuştu, aynen şöyle dedi: “Kırgızistan ve Kazakistan sanatçılarını sana göndereceğim”. Ve gerçek Kıpçak sözünü tuttu, Bişkek operasından Hüseyin Muhtarov ve soprano eşi; Abay operasından ünlü bariton Şahmardan Adılovu davetimiz üzerine göndermiş oldu. İlk temsilimizi başarıyla sergiledik.
“KÖROĞLU” OPERASI DEV PROJEDİR
2000 yılında yine aynı ekiple temsili sergiledik. Telefonda bir-birimizi tanıdık. Sonra 2008 yılında sevgili Fırat Purtaş bizi tanıştırdı. Onu ilk defa görüyordum, aynı kişi olduğunu bilmiyordum. Ağrı Dağı Projesini anlattığımda telefondaki kişi olduğumu anladı, kalktı ve kucaklaştık. Şimdi de kendisine “Köroğlu” Projemi anlattım, şöyle dedi: “Bizim paramız yok, sen para meselesini hâl et, ben ise bütün organizasyonu üzerime alırım, bu dev Projeyi birlikte gerçekleştireceğiz, dedi. Hemen TBMM’ne dostum Mevlüt Çavuşoğlu’na gittim. Aldı yanına beni ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıçı’ya götürdü. Her ikisi Projeyi destekledi ve Başbakanın onayına sunuldu. Zaman içinde Tanıtma Fonundan gereken para TÜRKSOY’a aktarıldı. Böylece Bişkek Operasının yolunu tuttum. Altı Türk Devleti, Başkurdistan, Tataristan’dan toplam 225 kişilik sanatçıyla temsili sergiledik ve Almatı, Ankara, Bakü’ye turneye yola çıktık… II. “Köroğlu” Projemi ise Astana Opera sahnesinde sergiledim ve 2010 yılında I. İstanbul Dünya Opera Festivalinde Haliç Kongre Sarayında sergilemiş oldum… Dünya basınında temsil hakkında çok yazıldı… Bitti mi derseniz? Yok elbette.
2010 yılında aziz dostum Kaseinov bana: “JUNESCO sahnesinde Avrupa’da ilk defa Nevruzu göstermeliyiz. Azerbaycan’ın JUNESCO’daki Büyükelçisi Eleonara Hüseynova bunu özellikle talep ediyor. Bana iyi bir senaryo yaz”, dedi. Zaten Nevruzla ilgili pek çok makalelerim vardı. Önüne getirdim. “Güzel, bu temsili sana veriyorum, istediğin sanatçıları getireceğim, gerekeni yap”, dedi ve böylece Paris’te ve Strasburg’da, tarihte ilk defa sözlü, şarkılı, danslı, muhteşem iki “Nevruz Şöleni” temsilini sergiledik.
NEVRUZ İLK DEFA AVRUPA’DA TANITILDI
Parislileri Büyüledik. Tarih 2010, 28-30 Mart. Bütün Türk devletlerinden ünlü şan ustaları, dans ekibi ile Ankara’da provalar yaptık ve Paris’e yola düştük. Muhteşem etkinlikte Parisliler sanatçıları ayakta alkışladılar. Sefir Eleonara Hanım çok-çok memnun kaldı ve beni Paris’i iyi gezmem için bir hafta mükâfatlandırdı. Sanatçılar gittiler, bir hafta tüm Paris’i, Müzeleri gezdim… Yine bitmedi.
2016 yılında TÜRKSOY’un teşkilatçılığı ile Mersin Opera sahnesinde “Koroğlu” opera temsilini sahneye koydum. Temsilin DVD’i hazırlandı.
Sayın Kaseinov’un sayesinde TÜRKSOY Türk sanatı ve kültürünü dünya devletlerinde tanıtılır. Amerika kıtasından tutmuş, Asya, Orta Doğu, Rusya ve dünyanın çeşitli kutuplarında Türk müziği, şarkıları, dansları, gelenekleri, özellikle müziği, resim ve heykel sanatı, tiyatrosu, balesi her yönüyle tanıtılır ve tanınır. Kaseinov ve Yardımcısı, Prof. Dr. Fırat Purtaş uçaktan-uçağa atlıyor, gece ve gündüz demeden Türk kültürünü kıtalardan kıtalara götürüyor; TÜRKSOY – kemer gibi yer kıtasını sarmıştır. Kıtamızın her köşesinde Türk kültürü ve sanatı tanıtılır ve tanınır. Bu çok büyük bir zaferdir, büyük bir başarıdır, diye bilirim.
İlkyazımda şöyle demiştim; Astana ve TÜRKSOY-Nazarbayev’in şah eserleri sayılır. Bu yıl Astana kentinin yaratılışının 20. Yılında Sayın Nazarbayev, TÜRKSOY Genel Sekreteri Prof. Düsen Kaseinov’u Astana kentinin 20. Yılı Ödülüne Layık görmesi çok doğaldır. Deha zekâ adamının kefil olduğu namzediyle övünmesine hakkı vardır. Ayriyeten öğrencisi de siyaset devi Hocasının şerefini yüceltmesi de bir ayrıcalıktır. Çünkü Düsen Kaseinov özel bir şahsiyettir ve onunla övünmeye Hocası kadar bizlerin de hakkımız vardır. O gerçekten de övünmeye layık insandır.
Ne mutlu ki, Türk Dünyasında Nursultan Nazarbayev gibi ender siyaset dehaları vardır. Yakınlarda TV’de kendisini dinledim. Aynen şöyle dedi: “Biz Türk’üz ve Müslümanız, aynı zamanda Bağımsız ve uygar devletiz…”. Kıvanç ve ferah duydum bu sözlerden. Kendisine bir daha hayran kaldım ve Ulu Atatürk’ü düşündüm.
“Ne Mutlu Türküm Diyene”…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.