Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Yalnızca Merkez Bankası Başkanının değil tüm milletimizin dikkatine!

Yalnızca Merkez Bankası Başkanının değil tüm milletimizin dikkatine!

Yazımızın konusu ekonomik gidişat hakkında olduğu için yazımızın başlığında Merkez Bankası Başkanı diye bir ibare var. Ayrıca ekonomik sorunlarda tüm Milletimizi sorumlu tuttuğum için yazımızın başlığında onlara yer verdim.

Evet, bu kısa açıklamadan sonra “bismillah” diyerek başlayalım.

Ekonomik gidişat berbat. Ülkede ekonomik sorunlar had safhada.

Bunu herkes biliyor ve görüyor.

Bir sorunu bilmek ve görmek yetmez. Temellerine inmek gerekir.

Bu yazı ekonomik sorunların temellerine inmeyi hedefleyen bir yazıdır.

Evet, bir Ülkede ekonomik sorun varsa, o soruna dair öncelikli olarak bazı sorular akla gelir.

Daha açık ifade edeyim, yani piyasada ürünler pahalı ise, üretim düşük ise, ülkede bürokrasi ekonomiye gaz değil fren ise, fiyatları piyasadaki arz ve talep dengesi belirlemiyorsa, başka güçler belirliyorsa, kapitalist sistem duvara tosladıysa, şu sorular akla gelir.

1-Piyasadaki fiyatlar gerçekçilikten koptu mu? Bir kısır döngüye mi girdi? “O fiyat artırıyor ben de artırayım” diye diye hep aynı döngü devam mı edecek?

2-Fiyatlara müdahale mi var? Dışarıda ve içeriden dönen hile, entrika ve dolaplar mı var?

3-Üretimin 4 faktörü, emek, toprak (doğal kaynaklar), teşebbüs ve sermaye yönünden engeller mi var? Serbest piyasa üretim faktörleri açısından tam serbest değil mi?

4-Adaletsizlikler, ekonomik sorunlar olarak mı geri dönüyor? İnsanlar adaletsizliklerden korktukları için ekonomik faaliyetlerden çekiniyorlar mı? Adaletsizlikler yanında yolsuzlukların ekonomik gidişatın berbat olmasında etkisi ne kadardır? Girişimciler, sermayedarlar yolsuzluklardan gına geldikleri için yatırımlardan vaz geçiyorlar mı?

5-İsraflar, ekonomik sorunlar olarak mı geri dönüyor? Kamu ve özel sektörde ciddi israflar mı var? (Kamudaki araç, gereç, lüks makam odaları, ölçüsüz iç ve dış seyahatlere kim son verecek? Kamuda proje çöplüğünün önüne kim geçecek? Sırf birileri para kazansın diye proje üretilir mi?)

6-Seçimlerden önceki vatandaşların erken emeklilik, asgari ücret, işçi maaşları ve benzeri alanlardaki taleplerinin karşılanması ekonomik dengeyi bozdu mu? Ekonomi, siyasete mi kurban edildi?

7-Parasalcı (monetarist) politikalar, faiz döviz ve borsa şeytan üçgeninde halk yoksulluğa itiliyor, parası olan daha çok zengin olurken, kapitalist sistemin topuzunun ayarı mı kaçtı? Bu soruyu biraz daha net sorayım. Kapitalist sistem aç gözlülükte sınırsızlaştı mı? Faiz, döviz ve borsa hayali sektör, reel sektörü (gerçek üretim sektörünü) bir Frankeştayn gibi yok mu etti?

8-Kapitalist sistemde oyunu kurallarına göre oynamadık mı? Sahada maç yaparken, tam maç sırasında futbol topuyla değil de kurallarla mı oynadık?

9-Rekabeti engelleyen kartelleşmeyle idari, yasal ve ekonomik yönden gerekli mücadeleyi sağlayamadık mı? Kritik üretim alanlarında, tarımda, enerjide, gıda ve konut sektöründe inisiyatifi vicdansızlara mı bıraktık? Piyasası dengeleyici argümanları (kamu ve özel ekonomik yani karma ekonomik sistemi) hiç mi düşünmedik?

10-Allah’ın yolundan ayrıldık, doğru yoldan şaştık, kibir ve enaniyet ile azgınlaştık mı? Vicdansızlaştık mı? Ahlak ve maneviyatı yitirdik ve herşeyi maddede arayıp kanaati yitirdik mı? Açgözlülük bizi bu hale mi getirdi? “Altta kalanın canı çıksın” anlayışsızlığı bu toplumu ekonomik yönden uçuruma mı getirdi?

Evet, bu sorular on soru. Elbette son soru değil.

Yani daha onlarca soru sorulabilir ekinin gidişat hakkında.

Şimdilik bu 10 soru yeter.

Evet, bu soruların işaret ettiği bir gerçek var. O gerçek şu: “Bu Ülkede ekonomi normal değil.”

Ben yukarıdaki 10 sorunun hepsinin de günümüzdeki ekonominin bu berbat gidişinde etkili olduğunu düşünüyorum.

Şahsi görüşüme göre yukarıdaki 10 etken yani 10 soruda ifade ettiğim onlarca neden ekonomik sorunların kaynağında yer alır. İşte o sorunları ortadan kaldırmazsanız boş yere ekonomik refah ve ekonomik yönden normalleşme beklersiniz.

Yukarıda 10 başlıktaki sorunların çözümü olmadan ekonomide normalleşme olmaz.

Kimse çözümü başka yerde aramasın.

Bu Ülkede ekonomik sorunlara çözüm için yukarıda belirtiğim hususlarda kafa yormak gerekir.

Bugün görevine başlayan ve ekonomiyi kurtaracak diye umut bağlanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının yeni Başkanının dikkatine sunulur.

Gerçi yukarıdaki soruları yalnız Merkez Bankası Başkanına sormak doğru olmaz.

Benim yukarıdaki sorularımın bir kısmı Diyanet İşleri Başkanını da ilgilendiriyor.

Gerçi sırf Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı ile Diyanet İşleri Başkanını sorumlu tutmak olmaz. Milli Eğitim Bakanı da bu noktada sorumluluk taşır.

Gerçi sırf Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, Milli Eğitim Bakanı yetmez, Kültür Bakanı da elbette sorumluluk taşır.

Hayır, hayır, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, Milli Eğitim Bakanı ve Kültür Bakanı da yetmez. Ticaret ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı da sorumluluk sahibidir ekonomik gidişattan.

Latife bir yana, bu ekonomik gidişattan Cumhurbaşkanı’ndan Bakanlarına kadar herkes sorumludur. Hatta bir bütün olarak tüm hepimiz ve vatandaşlar olarak herkes ekonomik gidişattan sorumluluk hissetmelidir.

Birçok yerde ifade ettiğim hususu burada da ifade edeyim: “Devlet’ten ve bu toplumdan ne alacağız diye arayış içinde olanların büyük çoğunluk oluşturduğu bu Ülkede, Devlet’e ve bu topluma ne verebilirim diye bir kaygısı olanlar iki elin on parmağını geçmez.”

Yukarıda 10 soruda ekonomik gidişatın berbat olmasında etkili olan hususları sıraladım.

Bir de 11 soru olarak şu sual işte gündeme gelir: “Toplumun fertlerinde beleşçiliğin ve hazır yiyiciliğin, çalışmadan ve üretmeden geçinmenin yaygınlaşması ekonomik gidişatta ne kadar etkilidir?”

Neyse, daha fazla soru ile sizleri daha fazla yormayayım.

Durun, durun biraz daha yorulalım. Bir soru daha sorayım. Bu da 12. soru olsun.

“Bizim ekonomimiz niye böyle kırılgan ve niye bu kadar hassas? Kurumlar mı güçlü değil, kurallar mı güçlü değil? Ekonomik yapı başta olmak üzere yönetim, sosyal ve kültürel yapımız hasta mı? Bünyemiz mi güçlü değil? Zafiyet mi geçiriyoruz? Ekonomik sistemimiz, yani üretim yapımız, fabrika, tesis, tarım, ticaret, sanayi ve hizmetler alt yapımız mı zayıf? Güçlü bir ekonomik yapıyı nasıl kurarız?

Bu da bu yazının zirve sorusu olsun.

Aşağıdaki son söz ile huzurlarınızdan ayrılıyorum.

"Siyasetin ekonomiyle, ekonominin siyasetle bu kadar içiçe olduğu Ülkelerde ekonominin normal olmaması normaldir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Sandal Arşivi