Yargı bağımsızlığı, yediğimiz ekmek, içtiğimizi su ve soluduğumuz havadır
Nasıl ki ekmeksiz, susuz ve havasız yaşayamazsak, yargının olmadığı ülkede yaşamak mümkün değildir. Cumhuriyet tarihimize baktığımız zaman, “HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ” göremiyoruz. Hukuk herkese göre değil, siyasi iktidarlara göre şekilleniyor. Bakınız geçmişe. Her seçim döneminden sonra, birinci hastalığımız seçim bittiğinin haftasında, erken seçim senaryoları dillendirilir. Bunun anlamı, cumhuriyeti içimize sindirememiş olmamızdır. İkinci hastalığımız da ister iktidardakiler olsun, ister muhalefettekiler olsun, herkes yargıdan şikâyetçidir. Şikâyet tamam. Her ne sebeple ise, hiç bir dönem de yargının bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü sağlamak konusunda adım atılmaz.
Hem iktidardakiler hem de muhalefettekiler yargıdan şikâyetçiyiz. Birlik olalım. Yargıda gerekli düzenlemeler yapalım. Demezler. Demiyorlar. Ama hep şikâyet ediyorlar. Hele her yıl adli yıl açılışları yapılıyor. Bu törenlerde hem Yargıtay başkanları, hem Baro başkanları bağıra bağıra cumhurbaşkanının, başbakanın, adalet bakanını gözlerinin içine baka baka sorunları anlatıyorlar. Çözüm önerileri sunuyorlar. Her yıl yapılan konuşmalara bakın. Tören bittikten sonra, sanki hiç bir şey söylenmemiş, hiçbir şey olmamış gibi tüm duyduklarını kulak ardı ediyorlar. Vurdumduymazlık sürüp gidiyor.
Yargımızın yanlış işlediğinin çağ dışı işlediğinin en önemli bir tarafı, Amerikan uşaklarının ikide bir yaptığı ihtilâller ve bu ihtilal dönemlerinde yargının askıya alınmasıdır. Atmış ihtilali yapıldı. Sıkıyönetim yasaları uygulandı Normale dönüş en az ülkenin dört beş senesini aldı götürdü. Yetmiş ihtilali yapıldı. Sıkıyönetim yasaları uygulandı. Ülkenin üç dört yılını aldı götürdü. Seksen ihtilali yapıldı. Ülkenin altı yedi yılını aldı götürdü. Doksan sekiz ihtilali yapıldı. Ülkenin canına tükürüldü. Fethullah ihtilali yapıldı. Yaptıkları pislikler, açtıkları yaralar devam ediyor. İçinden çıkılacak gibi değil.
Atmış ihtilali ile Ülkenin başbakanı, içişleri bakanı, dışişleri bakanı ve maliye bakanı asıldı. Ordunun yetişmiş üst düzey komutanlarının beş bini ordudan ihraç edildi. Yetmiş ihtilali yapıldı. Ülkenin gencecik delikanlıları Deniz Gezmiş’i, Mahir Çayanı ve Yusuf İnan’ı astırıldı. Onlarcası dağ köylerinde kurşuna dizildi. PKK nın kökünü kazıyacağım diye Eşref Bitlis komutanın uçağı düşürüldü. Muhsin Yazıcıoğlunun, bildiği yoldan dönmez yiğidinin uçağı düşürüldü. Karlı dağlarda öldürüldü. Amerikan uçaklarının yazılımını çözen ve yerli yazılım yapan Aselsan mühendisleri birer birer öldürüldü. Boryum, uranyum, toryum madenlerinin sahipliğine çalışan mühendislerimizin bindiği uçağı, Manisa dağlarında düşürdüler. On iki Eylül ihtilali yapıldı. 200 bin milliyetçi genci, bir milyon solcu genci hapishanelere dolduruldu. İki yüzü faili meçhul cinayetlere kurban edildi. İki yüzü açlıktan öldürüldü, Ellisi ağır cezalara çarptırıldı. İşkencelere maruz kaldı. Erkelikleri kızlıkları ellerinden alındı. Aileler perişan edildi.
Hele şu Fetullah yüzünden ordumuz darmadağın edildi. Üst düzey generaller düzmece suçlamalarla yargılandı. Ordudan uzaklaştırılan binlerce komutanımız anasından doğduklarına pişman edildi. Ayışığı, Yakamoz gibi uyduruk davalarla ordunun düzeni darmadağınık edildi. Suçsuz yere sansasyon amacıyla, Gazeteci Hırant Dink, Papaz Rahip Santaro, Sivas’ta yakılan 38 ülkenin sanatkarları diri diri yakıldı. Kahraman Maraş ve Çorum olayları yaşandı. Onlarca alevi vatandaşların öldürülmeleri, hamile anneleri karnında çocuklarıyla süngülendi. Ve türlü işkenceleri yaşandı. Kırk yıldan beri de PKK olayları yaşanmakta. Öldürülen, evleri yakılan köylerinden göçe zorlanan, gözlerinin önünde kızlarına eşlerine bacılarına yapılan tecavüzler.
Gündemde anayasanın yeniden yazılması var. Yargı bağımsızlığının adı var. Kendi yok. Mahkemeler kimi yerde mafya kararlarıyla işliyor. Çeteler kanalıyla işliyor. Ülkenin Sayıştayı var. Adı var. Uygulamada yok. Ceza mahkemeleri var. Hukuk mahkemeleri var. Yargılamalarda paranın gücüyle işliyor. Siz söyleyin. Kaç yıl üniversite soruları çalınmış. Parayla satılmış. Hiç ceza alanları var mı? Fetullahçılıktan görevine son verilen hâkim sayısı elli bin mi? beş yüz mü? Sizde biliyorsunuz. Fetullah’tan atılan hâkimlerin adalet üzerine karar verdiklerine inanıyor musunuz? En az beş yüz bin dava Fetullahçıların kararlarıyla sonuçlandırıldı. Yargı doğru dürüst işliyor olsa, bu adliyelerde milyonlarca mahkeme dosyalarının işi ne? Dava dosyası sayılarını çokluğu bile, bu ülkede yargının iyi işlemediğinin göstergesidir. Yargı ayaklar altında değil mi?
Sözü fazla uzatmayım. Bunca sorunumuz varken tek taraflı olarak anayasa yapacağız çalışması, bu ülkenin yargı sorunun kökten çözmeye yetmez. Olması gerekeni bilenler vardır. Onların önerilerine önem verelim. Koç gibi anayasamızı yapalım. Yasalarımız da koç gibi uygulanır yapalım. Benden söylemesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.