Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Yeryüzünün halifeleri olmak

Yeryüzünün halifeleri olmak

Bugün Cuma. Ve bu gün Mü’minler için Bayram ve tebrikleşme günü. Faziletli gün. Günlerin Efendisi Cuma. Sevgili Peygamber Efendimiz (asm), "üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı cuma günüdür. O gün Allah Adem’i yaratmıştır. Adem o gün cennete konulmuş ve yine o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet cuma gününden başka bir gün kopmayacaktır” şeklinde buyurmaktadır.

Bu Cuma günü yazımın başlığını, “Yeryüzünün Halifeleri Olmak” şeklinde belirledim. “Ya Bismillah” diyerek yazıyorum.

Bu yazıyı yazma gerekçem şudur. Çoğu şeyin farkında olmadığımız gibi “yeryüzünde halife olduğumuzun da farkında değiliz.”

Geçen günler içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın Eşi Emine Erdoğan Hanımefendi bir konuşmasında, “yeryüzünde halife olmanın sorumluluğunu taşıyoruz” şeklinde bir tespitte bulundu. Bu sözün manasını bilmeyen nice insandan “hilafet mi ilan edildi, halifelik tekrar tesis mi edildi” diye sözler duyuldu. Hatta, bu Ülkede milletvekilliği yapmış bir kadın, daha da öte bir Partinin Genel Başkanlığını yapmış bir kadın, twitter mesajında, “halifelik de ilan edilmiş, haberimiz yok” diyerek alaycı, müptezel bir yorumda bulundu. O kadının maksadı neydi, neden “halifelikten bu kadar rahatsız oldu, hilafet neden birilerini hep rahatsız eder, hilafetten kim zarar görmüş”, bunların tartışmasına girmeden, “yeryüzünün halifeleri olmak” konusunda görüş ve düşüncelerimi açıklamak istiyorum.

Önce bir ayet-i kerimenin meali ile sizleri düşünmeye davet ediyorum.

“Sizi yeryüzünün halifeleri kıldım.” (Enam Suresi, 165)

Evet, Yüce Rabbim’in beyan ettiği üzere, “hepimiz yeryüzünün halifeleriyiz”. Buraya kadar hiçbir sorun yok ve asıl düşünülmesi gereken bundan sonra başlıyor.

Halifeliğin sorumluluğunu yerine getiriyor muyuz? Yani, yeryüzünde halife olmanın sorumluluğunu yerine getirebiliyor muyuz? Bu sorudan daha öncesi var. Yeryüzünde halife olduğumuzun farkında mıyız?

Hiçbir tefsir, hiçbir Âlim’in bu husustaki yorumunu ve değerlendirmesini okumadan, kendi özel düşüncelerim ve her insanın aklıyla bulacağı tefekkür ile, “yeryüzünde halife olmak” nedir, bu hususu açıklıyorum.

Yeryüzünde halife olmak, sorumluluk taşımaktır. Yeryüzünde tüm varlık ve yaratılmış her şeyin sorumluluğunun bilincinde olmak.

Öyle ki, bu Dünya’da birer vazifeli olduğumuz şuuruyla hareket etmeliyiz. Sorumluluğumuz en dar çevreden başlar ve genişleyerek tüm kâinatı içine alır.

Önce kendimizden, sonra ailemizden, sonra etrafımızdaki yakın fertlerden, sonra Milletimizden, sonra tüm insanlıktan, tüm canlı ve cansız varlıklardan sorumluyuz ve bu husustaki sorumluluklarımızı gücümüz ölçüsünde yerine getirmeliyiz.

Yeryüzünde halife kılındık ve yeryüzünde halife kılınmamız, sorumluluğumuzun sırf bu Dünya ile sınırlı olduğu anlamına da gelmez. Sorumluluğumuz kâinatı da kapsar. Çünkü, bu kainatta, aklı, fikri, izanı ve ilmi olan tek canlı insandır. Ve aklımız, fikrimiz, izanımız ve ilmimiz bize sorumluluk yüklüyor.

Allah-û Teâla Hazretleri “sizi yeryüzünde halife kıldık” diye bir beyanda bulunurken, aklımızdan, izanımızdan, fikrimizden ve ilmimizden dolayı bu sorumluluğu bize tevcih ediyor. Öyleyse, halifelik, akıl işidir, halifelik izan işidir, halifelik fikir işidir ve halifelik ilim işidir. Halifelik de hikmet vardır.

Kim ki, halife olduğunu şuurunda değil, kim ki sorumluluğunun farkında değil, veyl ona, yazık ona.

Ümmet’in halifesi, nasıl ki Ümmet’in işlerinden sorumluysa, yeryüzünün halifesi de yeryüzünün işlerinden sorumludur. Bu insanın öncelikli olarak görevidir. Yeryüzünde halifeliğini gereğince yerine getiren insan, kâinatın dengesini de korumuş olur. Kâinatın merkezinde Dünya, Dünya’nın merkezinde de insanlar vardır.

“İnsanların ellerinin kazandıklarından dolayı karada ve denizde fesat çıktı. Umulur ki dönerler diye, (Allah) yaptıklarının bazılarını böylece onlara tattırmaktadır.” (Rum Suresi, 41) Bu ayet-i kerime bir ikaz mahiyetindedir. Eğer, Dünya’da halife olduğumuzun farkına varmazsak, Dünya’nın dengesini bozarsak, bir felaket Bizi beklemektedir. İnsanın bizzat hatası dolayısıyla yeryüzünde çıkan bozulma (fesat), öyle bir beladır ki, bunun adı kapitalizmdir, materyalizmdir, siyonizmdir ve bunların sonucu olan savaşlar, katliamlar, çevre sorunları ve diğer tüm sorunlar “halife olduğunun farkında olmayan ya da halifelik gereğini yerine getirmeyen insanlardan kaynaklanmaktadır.”

Yüce Rabbim (cc) Bize bir görev tevcih etmiş ve “halifesiniz, Dünya’da koruyucusunuz ve yeryüzü sizden sorulacak” diye bir görev tevdi etmiş, Bizler ise, tutmuş bu göreve ihanet ediyoruz. Emanete hassasiyet göstermiyoruz. Maazallah, bu zulümdür.

Zulüm denildiğinde birisinin birisine eziyet etmesi anlaşılıyor. Bunun yanında, emanete hıyanet ediyorsan, halifeliğinin farkında değilsen de zulmediyorsun demektir.

Ey İnsan! Halife olduğunun şuurunda olsan, “kıldan ince, kılıçtan keskin bir zekaya sahip olursun” ve “emr-i maruf, nehy-i anil münker (iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak) üzere yaşarsın.”

Ey İnsan! Halife olduğunun şuurunda olsan, “kıldan ince, kılıçtan keskin bir zekaya sahip olursun” ve “canlı ve cansız hiçbir varlığı incitmezsin”.

Durum bu kadar açık, durum bu kadar net. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Sandal Arşivi