Eflatun Neimetzade

Eflatun Neimetzade

Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin temel taşı, Akademik, Nizami CEFEROV

Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin temel taşı, Akademik, Nizami CEFEROV

“Hocam, yüzülerek söylüyorum, Türkler Türkoloji ilmini Batı Avrupalılardan ve Rus Türkoloji hocaları vasıtasıyla öğrene bildiler. İster Avrupa ve Batılı, ya da Rus Türkoloji ilmiyle uğraşan bilim adamları Türklerin tarihini bizlerden daha iyi biliyorlardı. Bu utanç verici, aşağılayıcı bir durum değil mi? Dünya devletleri Türklerin yeniden oluşmalarına, birlikte hareket etmelerine sadece mani olmuyorlar, bu birliye giden tüm yolları kapatmaya engel oluyorlar. Korkmalarının tek nedeni ise biz Türklerin hala Sümer dönemlerinden var oldukları, en kadim halk olduğunu ve tüm dünyaya hâkim olmaya kalka bilmeleri sebeptir. Eğer birleşmiş olsalardı… Bizler yeniden birleşmiş olsak, Emperyalist güçler zayıflar, çünkü tüm kültür geleneklerimizi, Çağdaşlaşmayı bizlerden almış, götürmüş ve öğrenmişler.”

DÜNYA HALKLARI TÜRKLERDEN KORKUYORLAR

“Ve şunu da itiraf edelim ki, Türkler, denetiminde bulunan küçük halklara hiç zaman zulüm, işkence uygulamamıştır. Aksine bu halklar Türkler kadar her türlü olanaklara sahip olmuşlardır. Örneğin, en son Osmanlı İmparatorluğu dönemini ele alalım. Bütün ırklar eşit olarak barış, sevgi ve hoşgörü ortamında hep beraber yaşamışlar. Bizans döneminde Türklere her türlü zulüm ve işkence verilmiş, evleri yakılmış, ihtiyar, hasta, çocuklar katilce öldürülmüşler. Bunu tarihten okumak mümkündür. Sadece Bizans değil, Çağımızda bile bu vahşilik devam etmektedir.  Ermeniler 20 yıldır işgal ettikleri Garabağ topraklarımızda, özellikle Hocalı’da soydaşlarımıza soykırım yaptıklarını dünya şimdi-şimdi anlamaya başlıyor, değil mi?” “Evet, doğru söylediniz. Gerçekten de tarih boyunca Türkler çok adil, demokratik, hukukun üstünlüğü ortamında hâkimiyeti elinde tutmuşlardır”, Nizami Bey ekledi. “İşte, küçük topluluklar olmuştur ki kıskançlıktan Türklere karşı kıyamlar, isyanlar yapmış, arkadan kalleşçe Türklere indirmeye kalkmışlar. Bizans ve Ermeniler Türkleri tarih boyunca sevmemişler, hep kıskanmışlar. Zayıflar hep kıskanç oluyorlar ne yazık ki. Dünyanın kaderi böyle. Ermeniler ise tarihin bütün kademelerinde hep saf değişmişler. Onlara en büyük olanakları Türkler saklamıştır. Buna rağmen ruhları bozukluktan mı, hiç zaman devletleri olmamalarından mı, hep Türkleri sevememişler. Onları topraklarımıza biz davet ettik, daha sonra Çar Rusya’sı topyekûn Ermenileri XVII-XVIII. yy. topraklarımıza yerleştirdiler”. “Bu seferinde de Türklere olan nefretlerini biz Azerbaycan Türklerine karşı kullanmaya kalktılar.

EZELİ TOPRAKLARIMIZ ERMENİLERE PEŞKEŞ EDİLMİŞTİR

Topraklarımız Sovyetler döneminde de Anastas Mikoyan ve Stalin gaddarın işbirliği sayesinde parsel-parsel elimizden alındı; soydaşlarımız 1905-1909, 1918-1923, 1932-1938, 1948-1951 yıllarında bin yıllarca yaşadıkları dağlık arazilerinden, ovalardan, dede-baba topraklarından ebediyen sürüldüler. Stalin-Mikoyan katillerin Azerbaycanlılara uyguladıkları zulmü hakkında gazete sayfalarımda epeyce yazmışımdır. Özellikle Azerbaycan’ın aran bölgelerine sürgün edildiler. İklim değişikliği sayesinde pek çok soydaşlarımız hastalandılar, öldüler, sakat kaldılar ve başka dağ bölgelerine göç ettiler. Tarihin en büyük katliamı Stalin-Mikoyan’ın işbirliği ile gerçekleşmiştir. Aziz dostum Nizami Bey, bana göre Türklerin Batı Avrupa ve Altaylardan çekilmesiyle Hıristiyan dünyası Müslümanlara karşı tavır sergilemeye başlamıştır. Cezayir’de, Sırbistan’da ve Hocalı ’da resmen soykırım yapılmıştır. Ne Katolik, ne de Hıristiyan Kiliseleri seslerini yükseltmediler. Böylece Müslümanlar hedef olarak öldürüyorlar. Garabağ, Hocalı, Irak, Libya ve Suriye’de hep Müslümanlar öldürülüyor. İngiltere, Almanya ve Amerika bu senaryonun arkasında saklılar. Dünya çok adaletsiz olmuştur, sadece Müslümanlar öldürülüyor… Bu çok acı veriyor…”

“Hocam, söylediklerinize katılmamak mümkün değil. Doğru, ne yazık ki Müslümanlar acımasızca öldürülüyorlar Garabağ ve Hocalı ’da hakiki soykırım yapılmıştır. Çok üzülüyoruz bu kıyama… Şimdi Haydar Aliyev Fondu, özellikle Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, İSESKO ve YUNESCO’nun İyi Niyet Sefiri, hürmetli Mehriban Hanım Aliyeva, Garabağ ve Hocalı’da yapılmış soykırım olayını dünya devletleri masasına taşıyarak, bu devletlerden soykırımı tanımalarını kaynakçalara istinaden talep ediyor. Sadece Amerika’nın 28 eyaleti soykırım tasarısını kabul etmiştir. Bu büyük zaferimiz sayılır. Her birimizi bu teşebbüse içtenlikle katılmalıyız. Sizin “Ankara İl” ve “Anadolu” gazete sayfalarınızda Garabağ ve Hocalı ’da Ermenilerin soykırım yaptıklarıyla ilgili sayfa-sayfa makaleleriniz gerçekten kıymetlidir. Ayrıca Azerbaycan sanat adamlarını, geçmiş tarihimiz ve devletimiz, özellikle Aliyevçilik siyasetini Türkiye ve dünyada tebliğ etmeniz önem taşıyor. En son Cumhurbaşkanı, Sayın İlham Aliyev hakkında yazmış olduğunuz “Siyaset Semasında Parlayan Yıldız İlham Aliyev” nefis kitabınız çok kıymetlidir. Bunun yanında Türkoloji alanında da merkezlerin açılması, geçmiş tarihimizi derinden detaylı olarak araştırmamız önemli olaylardır. Ne yazık ki Türk halkları kendi geçmiş tarihini hala da derinden öğrenmemişlerdir. Buna hep mani olmuşlar. Hatta bu gün bile sıkıntı yaratmaya devam etmekteler”.

BAKÜ ATATÜRK MERKEZİ OLAĞANÜSTÜ ÇALIŞIYOR

“Sizin Başkanı olduğunuz Atatürk Merkezi de çok önemli çalışmalara imza atıyor.  Bu Merkez, iki kardeş Azerbaycan-Türkiye devletleri arasında önemli köprüdür, sizler ise bu köprünün temel taşı sayılıyorsunuz. Burada Türkoloji alanında ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Gururla demeliyim ki, bütün bu büyük Layihalar sizin sayenizde gerçekleşe biliyor. İki ülke bilim adamlarının kitapları sayenizde Bakü’de basılıyor. Bu muhteşem Atatürk Merkezinde aralıksız buluşmalar, anma geceleri, tanıtımlar, sempozyumlar, daha neler, neler gerçekleşiyor… Bakü Atatürk Merkezi iki kardeş ülkeyi kucaklıyor adeta. İşte Türkoloji konularının derinden, ilmi analitik yönden araştırılması çalışmaları hız almıştır. Şunu da açık söylemeliyim ki, Türkiye’de böyle hızlı şekilde, bağımsız olarak derin çalışmalar nedense az yapılıyor. Çünkü Soros ve benzeri yabancı Vakıflar buna her yönüyle engel oluyorlar. Öte yanda Sabancı Üniversitesinde Soykırım olaylarıyla ilgili Sempozyumlar gerçekleşiyor ve Amerika’dan davet olunan tırnak arası “bilim adamları” Türkiye’yi Ermenilere soykırım yaptığından dolayı suçluyorlar. Olmayan bir soykırıma göre Türkiye Sabancı Üniversitesinde hedef haline geliyor. Bunu yapanlar ise Soros’un Türkiye dâhilinde kurmuş olduğu vakıflardır. Batılı devletler, özellikle Almanya, İngiltere ve Amerika’nın bazı sahte bilim adamları Türk devletlerin yaklaşmalarına her yönüyle mani oluyorlar. Öten yıllarda Kırgızistan’da “Ortak Türk Dili” konusu üzerine Sempozyumda Kırgız bilim adamları susarak kaldılar, konuşan olmadı. Tanıdığım akademisyenin üzerine gittim, arkadaşım bakın ne söyledi, şaşırıp kaldım: “Ortak Türk dili hakkında konuşmayım diye şirketler bana ve dil uzmanlarına para ödüyor”. İsmini açıklamamayı benden rica etti, “ailemi, çocuklarımı bile tehdit ediyorlar”, dedi. İşte sana somut örnek. Hayretler içinde kaldım.

Bütün bunlara rağmen, biz Türkler – Kırgız, Kazak, Türkmen, Özbek, Azerbaycan, Tatar, Başkurt, Yakuta, Hakas, Saka ve daha nice Türk toplulukları kendi kadim tarihimizi her yönüyle araştırmalıyız. Dünya halkları kültürümüzden, örf adetlerimizden, bilim ve etno-sosyolojik değerlerimizden behrelenmişler (gıdalanmışlar), çok şeylerimize sahiplenmişler, çalıp götürmüşler. Buna göre de Türkoloji ilmi günümüzün en aktüel, önemli konusu sayılıyor. Ayrıca ortak alfabe, ortak dil çalışmalarına da hız vermeliyiz. Elbette, bu konularda Türkiye, Ağabey olarak bizlere öncülük yapmalıdır…

Devamı var…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Eflatun Neimetzade Arşivi