En hayırlı amel
Sultan Birinci Ahmet Han, ibadete ve namazları ilk vaktinde eda etmeye çok düşkün idi. Sünnete uymayan veya bid‘at işleyen bir imam görse ona asla uymazdı.
Bir gün Sultan Ahmet Han yanında bazı hizmetkârlarıyla Üsküdar’dan Fenerbahçe tarafına doğru gidiyorlardı. Deniz sahiline geldiklerinde saate bakıp öğle namazının girdiğini gördüler. Namazı, vaktin evvelinde eda etmek üzere attan indiler. Maiyyetindekiler:
“Padişahım, ibrik ve matara yok, tuzlu su ile niçin abdest alırsınız ve seccade de yok ve toprak üstünde namazı nasıl kılarsınız. Biz de abdest için insek bizim atları kim tutar ve tutmayıp salıversek her biri bir tarafa kaçar gider” gibi özürlerle namazı Fenerbahçesine değin tehir etmesini istediler.
Padişah bu sözlere asla iltifat buyurmayıp attan indi, deniz kenarına varıp tuzlu su ile abdest aldı. Yanındakiler de abdest aldılar.
Atlar sanki birileri onları tutuyor gibi abdest alınıp, namaz kılınıncaya kadar yerinden hiç kımıldamadı. Hizmetkarlardan biri sultanın namaz kılması için bir örtü serdi. Padişah onu kenara çekip tevazu ile öğle namazını toprak üzerinde kıldı.
Namazı faziletli vaktinde eda ettikten sonra binip Fenerbahçesi tarafına gittiler. (Zübdetü’t-Tevarih)