Edep bir tac imiş Nûr-i Hüdâdan
Edep, güzel terbiyeli ve güzel huylu olmaktır. Edep, insanı utanılacak şeylerden koruyan bir melekedir.
Cüneydi Bağdadi (rah.), Ebu Hafs en-Nisâbûrî’yi (rah.) ziyarete gelmişti. Nisâbûrî’nin talebelerinin yanında edeble ve hürmetle durduklarını görünce “Talebelerini, meliklerin edebiyle yetiştirmişsiniz.” dedi. Nisâbûrî “Hayır, zâhirdeki güzel edeb batındaki güzel edebin alametidir.” buyurdular.
Seriyy-i Sakatî (rah.) anlatıyor:
“Bir gece namazımı kıldıktan sonra ayaklarımı mihraba doğru uzattım. ‘Sen sultanların huzurunda böyle mi oturuyorsun?’ diye bir ses işittim. İzzetin ve celalin hakkı için ben de ayaklarımı asla uzatmam dedim.” Sakatî Hazretleri bundan sonra ne gece, ne gündüz hiçbir zaman ayaklarını uzatmadı.
İbn-i Mübarek (rah.):
“Biz, az bir edebe, çok fazla ilimden daha muhtacız.” buyurmuştur.
Yahya bin Muâz (rah.):
“Allâhü Teâlâ’nın edebiyle edeplenen kimse Allâhü Teâlâ’nın muhabbetine nail olur.” buyurmuştur.
Hz. Ömer (r.a.):
“Önce güzel edeb sahibi olun sonra ilim öğrenin.” buyurmuştur.
Abdullah ibn-i Mübarek (rah.):
“Kendisinde öncekilerin ve sonrakilerin ilmi olan bir kişinin bulunduğu bana söylense, onunla görüşemediğime üzülmem. Ancak güzel edeb sahibi bir kimseyi duysam, onunla görüşmeyi arzu ederim. Görüşemediğim zaman da üzülürüm.” buyurmuştur.
“Fazilet ve üstünlük, asalet ve neseple değil, akıl ve edepledir. Zira edebi güzel olmayanın nesebi de zayi olur. Aklı dalâlette olanın aslı da kaybolur.”
“Ateşin odunla büyüyüp kuvvetlendiği gibi, kalbini edeple temizle, kuvvetlendir. Güzel ahlâk nesebin ayıplarını örter.”
“İlim ancak edeple anlaşılır. Amel ancak ilimle sahih olur. Allâhü Teâlâ’nın rızasına da ancak amelle ulaşılır.”