Hoşgeldin şehri-ramazan
11 ayın sultanı kutlu mevsim Ramazan-ı şerif, yaklaşmış gölgesi üzerimize düşmüş bulunmaktadır. Bir buçuk milyar civarındaki İslam âlemini manevî...
11 ayın sultanı kutlu mevsim Ramazan-ı şerif, yaklaşmış gölgesi üzerimize düşmüş bulunmaktadır. Bir buçuk milyar civarındaki İslam âlemini manevî hazza ve heyecana gark eden bu tanrı misafirinin gelişiyle farklı bir atmosfere girilir, hayatın normal akışı değişir. Bu sene 5 Haziran Pazar günü akşamı ilk teravih ve sahurla başlayacak olan evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu azaptan kurtuluş olarak müjdelenen Ramazan-ı şerifinizi kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim. Bilindiği gibi, Recep ayı Allah’ın ayı, Şâban Hz. Peygamberimizin ayı, Ramazan-ı şerif ise ümmetin ayıdır. Çünkü içimizi ferahlatan bu tanrı misafirinin gelişiyle birlikte şeytanlar ve azgın cinler bağlanır, cehennem kapanır, cennet kapıları açılır ve müminlere rahmet, bereket saçılır. Ramazanın mânevî atmosferinde herkesi kuşatan sevgi, barış ve yardımlaşma duygusu, insanları yüceltip sanki melek haline getirdiği ve pek çok kötülüğün sona erdiği düşünülürse, büyük bir fırsat ve ganimet olarak yılın her ayının Ramazan olmasını arzu ederiz. İslamiyet’in beş temel esasından biri ve Ramazan-ı şerif içinde tutulan oruç; geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, hicretten bir buçuk yıl sonra Medine’de bizlere de farz kılınmıştır. Riya ve gösterişe yer olmayan ve sırf Allah rızası için tutulabilen oruç vecibesinin hikmeti ve sevabı çok büyüktür. Nitekim, Cenab-ı Hak kutsî hadiste: “Oruç sadece benim içindir. Onun mükâfâtı da bana aittir” Buyurmuştur. İlahi emir ve yasaklarda sayısız hikmetler, faydalar vardır. Bu hikmetler hiç şüphesiz oruçta da çoktur. Başlı başına bir sabır, mahviyet ve teslimiyet örneği olan oruç’un dînî, ahlâkî, sıhhî ve içtimaî faydaları saymakla bitmez. Kısaca özetlemek istersek şunları söyleyebiliriz: 1- Dinî yönden kişinin takva mertebesini kazanması, aczini ve zayıflığını anlayıp kulluğunu idrak etmesi oruç sayesinde mümkün olur. Böylece nefsini dizginleyerek Allah’a teslim olur, ona tevekkül eder ve huzur bulur. 2- Ahlâkî yönden irade disiplini ile güzel ahlakın meziyetlerini özümsemiş olur. Helal olan şeyleri dahi belli zaman dilimi içinde, kendine Allah için yasaklayarak, her istediğini serbestçe yapabileceğini sanan mağrur nefsini terbiye eder ve ahlâkî sınırlamalara uyum sağlar. 3- Sosyal yönden yoksulun durumunu bizzat yaşayarak anlayan kişiler, Allah’ın kendisine bahşettiği nimetlerin kıymetini bilir, şükreder ve muhtaçlara karşı daha şefkatli ve cömert davranmayı öğrenir. Tabiatıyla malî vecibelerini yerine getirmeye alışan yardımsever kişiler sayesinde, sosyal adalet sağlanmış olacağı için, toplumdaki sosyal uçurumlar kalkar, barış ve kardeşlik iklimi hâsıl olur. 4- Sıhhî yönden orucun sağlığa faydaları kabul edilmiştir. Bir yıl boyu sürekli çalışan sindirim siteminin dinlendirilmesiyle bünye rektifiye edilmiş olur. Oruç ile kalp, karaciğer, akciğer, mide ve diğer dolaşım sistemi bakımdan geçirilir. Hz. Peygamberimizin:”Oruç tutun, sıhhat bulursunuz.” Mealindeki mübarek vecizesi, bu hususu gayet güzel ifade etmektedir. Kısaca özetlediğim orucun faydaları ve hikmetleri, sadece bu kadar değildir. Özellikle oruç sayesinde melek haline bürünen insandaki ruhî temizlik ve arınma ile birlikte kalbi ve diğer letâifi füyûzatla dolar. Makbul ve muteber oruç; yeme, içme ve cinsi yakınlaşmayı terk etmekten ibaret değildir. Bu tür avam orucu belki farzın yerine getirilmesine yetebilir. Ancak ideal olan; bütün uzuvlarımızla günahlardan sakınarak erenlerin orucunu tutabilmektir. Hatta kalbimizi Allah’tan gayri düşüncelerden arındırarak evliya ve enbiyanın orucu gibi tutabilmeye çalışmalıdır. Bu arada orucun mazeretlerini de kısaca sıralamak isterim: 1- Yolculuk: Ramazan ayında en fazla 15 günlüğüne, en az 90 km. mesafeye gidecek olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bu durumda yola çıkınca oruçlu değildir. Ancak kişi geceden oruca niyet ettikten sonra, gündüzün yola çıkarsa orucunu tamamlar. Bozarsa sadece kaza gerekir. 2- Hastalık: Hasta kişi oruç yüzünden hastalığının artması veya uzaması söz konusu ise, Müslüman bir hekim tutmamasını tavsiye etmişse oruç tutmayabilir, başladığı orucu bozabilir. Sonra iyileşince kaza eder. 3- Yaşlılık: Vücudu artık oruç tutamayacak kadar güçsüz olan yaşlılar, oruç tuttuklarında sağlığı bozuluyorsa oruç tutmayabilir. Hatta tutmakta ısrar etmeleri doğru değildir. Bu kişiler her gün orucuna bedel olarak fakirlere fidye verirler. 4- Şiddetli açlık-susuzluk: Oruçlu bir kimse yaptığı iş ve coğrafi bölge itibariyle açlık ve susuzluk yüzünden ölüm tehlikesi veya bunalıma girme riski varsa ve bunu Müslüman bir hekim bildirmiş ise, orucunu bozar, sonra kaza eder. 5- Adet görme ve doğum: Bir kadın ramazan günü adet görmeye başlarsa veya doğum yaparsa orucu bozulmuş olur. Adet günlerinde ve lohusalık müddetince oruç tutamaz. Tutamadığı bu oruçları sonra kaza eder. 6- Gebelik ve süt anneliği: Ramazan ayında gebe bulunan, ya da kendisinin veya başkasının çocuğuna süt veren bir kadın, oruç yüzünden kendisine veya çocuğa zarar gelmesinden korkarsa oruç tutmayabilir. Sonra kaza eder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.