Eflatun Neimetzade

Eflatun Neimetzade

Hocalı Soykırımı gerçekleri dünyanın dikkatinde

Hocalı Soykırımı gerçekleri dünyanın dikkatinde

Deneyimli devlet adamı, Prof. Dr. Ali Hasanov dünya devletlerinin dikkatini çağımızda Hocalı ve Garabağ’da gerçekleştirilen soykırım olayına çekiyor ve dünyadaki tüm Hukuk ve Kanunları örnek göstererek yaşanmış vahim, akıl almaz dehşeti kaynakçalarıyla ortaya koyuyor. Ve burada Sovyetler döneminin 366. motorize alayını askerlerinin de soykırımda görev aldığını belgeliyor. Okuyoruz:
“… Hocalı Soykırımı’na katıldıkları kesin bir şekilde kanıtlanan, 366. motorize alay mensubu ve diğer şahıslardan toplamda 38 kişinin Azerbaycan Cumhuriyeti Ceza Kanunu’nun soykırımı suçunun cezalandırılmasını öngören 103. Maddesi barış ve insanlık aleyhinde işlenen suçların ve savaş suçlarının cezalandırılmasını öngören 107. Maddesi (halkın mülteci durumuna düşürülmesi ve göçe zorlanması), 113. Maddesi (işkence) ve 115. 4. Maddesi’nde (savaş yasalarının ve kurallarının ihlali) öngöre suçları işledikleri iddiasıyla soruşturulmasına ilişkin karar alınmış, bunların gözaltına alınmalarına dair mahkeme kararları çıkarılmış ve uluslararası arenada aranmaları için gereken evrak İnterpol’ün Azerbaycan Ofisi’ne iletilmiştir (4). 

DÜNYA HUKUKÇULARI SUÇLULARI YAKALAMALILAR
Soruşturma kapsamında Hocalı Soykırımı konusunda 2213 kişinin tanık ve mağdur olarak ifadesine başvurulmuş, 800’i aşkın bilirkişi raporu alınmıştır. 366. motorize alayda görevli askerlerden ölen ve yararlananların listesinin verilmesi, alayın savaş gereçlerinin Ermenilerce zorla alınmasına ya da bunlara verilmiş olmasına, Azerbaycan yerleşim birimlerine 366. motorize alaya ait bulunan savaş gereçleri kullanılmakta ateş edilmesine ilişkin bilgilerin verilmesi gibi hususlarda Rusya Federasyonu, Özbekistan ve Kazakistan Cumhuriyetleri Başsavcılıklarından yardım talebinde bulunulmuş ve ilgili evrak gönderilmiştir (4)”. Elbette ki, Rusya kendi askerlerini savunacaktır, elbette ki kendi askerler de Politbüro Başkanı Gorbaçov’un kararıyla bu soykırım olayına girmişlerdir. Bir araştırmacı yazar olarak ben bu konu üzerine öteki yıllarda sayfa yazılarımda baya yazmışımdır ve bir gün Azerbaycan’ın Ankara Sefirliğindeki etkinlikte Rusya Büyükelçiliğinden Rus Ataşesi İgnatyev’le karşılaştım. “Sayın Nemetzade, siz Rusya’yı çok eleştiriyorsunuz, dedi. Koluma girip beni köşeye götürdü. “Asker emir kuludur, dedi, yukarıdan emir almış olaya karışmıştır. Evet, aşırı ileri gittiklerine ben de katılmıyorum, ama…”, burada onun sözünü kestim. “Sovyet zamanında her kes “eşit” gibi gözüküyordu, ama Sovyetler çökmeden önce, 366. motorize alayının Rus askerlerinin Garabağ’da cellat ermeni askerleri ile birlikte yaptıkları vahşice, gaddarca soykırıma sizin şakayla yaklaşmanıza şaşırdım doğrusu. Özür yerine şakayla konuşmanızı da kınıyorum. İhtiyarlar, çocuklar, hamile kadınlara tecavüz olunmuş, ilker yöntemlerle öldürülmüşler, ama siz gülüyorsunuz. Sizin onlardan farkınız ne? İleride daha sert yazılarımı da okuyacaksınız, muhatabım değilsiniz…”, dedim ve aptal adamdan ayrıldım. Yazılarımın sertliyi pek çoklarını rahatsız etmiştir ki, Rus Elçiliğinin II. Sekreteri randevu istedi ve Gazi Üniversitesindeki ofisime dek geldi… Bu hakta daha sonra.

“BEY’LER, ÜLKEYİ İFLASIN EŞİĞİNE GÖTÜRDÜLER 
Üzülerek söylemeliyim ki, 1993 yılına dek devleti yönetmek yöntemini bilmeyen iktidardaki zavallı sakallı “beyler”(ki bu kişilere “bey” demek doğru olmaz) Hocalı ve Garabağ hadiselerini unuttular; evler, bağlar, marketleri, arabaları, binaları ele geçirmekle meşgul oldular, ülke uçurumun tam kenarına dek gelmiş bulunuyordu. Yazarın olayları iyice tahlili beni hayran bırakıyor: “Dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşen bu korkunç soykırımın gerçek mahiyeti yalnızca Azerbaycan’ın Ulusal Lideri Haydar Aliyev’in 1993 yılında Azerbaycan’da iktidara dönüşünün ardından açıklanmış, 1994 yılının Şubat ayında Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi Hocalı Soykırımı’nın gerçek siyasi ve hukuki tanımını yapmıştır. Öte yandan tarih içinde çeşitli dönemlerde Azerbaycanlılara yapılan soykırımlara ilişkin olarak Ulusal Önder Haydar Aliyev’in 26 Mart 1998 tarihinde imzaladığı bir kararnameyle 31 Mart Dünya Azerbaycanlıların Soykırım Günü olarak ilan edilmiştir. (1; 2, s. 8)”. Yazar, Azerbaycan devletinin dış politikasının önemli noktasına dokunarak şöyle diyor: “Hocalı Soykırımı’nı yapanların ifşa edilmesi ve bu soykırım konusunda dünya kamuoyunun geniş bir şekilde bilgilendirilmesi çalışmaları günümüzde Azerbaycan dış politikasının önceliklerinden biri durumundadır”. 
Deneyimli politikacı Prof. Dr. Ali Hasanov, Hocalı Soykırımının dünya ictimaliyetine tanıtılmasında Haydar Aliyev Fondu’nun olağanüstü faaliyetini de öne çıkarıyor: “…Özellikle Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, Fond’un Başkanı, UNESCO ve ISESCO İyiniyetli Elçisi Mehriban Aliyeva Hanımefendi’nin çalışmalarının takdir edilmesi gerekmektedir. Haydar Aliyev Fondu insanlık tarihinin en büyük facialarından bir tanesi olan Hocalı Soykırımı’na ilişkin gerçeklerin dünya kamuoyuna duyurulmasına yönelik olarak çalışmalarını sistemli bir şekilde sürdürmektedir”. Fond, 26 Şubat 2007 tarihinde Brüksel’de, 2007 yılının 19-26 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da, 14 Şubat 2008 tarihinde Berlin’de Hocalı Soykırımı ve 1915 Olaylarıyla İlgili Gerçekler” konusunda ilmi Konferanslar sergilemiştir.  Sadece 2012 yılında Fond’n desteğiyle Hocalı faciasının 20. yılı konusunda dünya ülkelerinde 100’a aşkın etkinlikler sergilemiştir. Konferansta Türkiye’nin 1915’de soykırım yapmadığı, sadece Türk düşmanlığı yapanların başka bir bölgeye göçürülmesi söz konusudur. 

HAYDAR ALİYEV, AZERBAYCAN’I FELAKETTEN KURTARMIŞTIR
“Hocalı Soykırımı gerçeklerinin dünya kamuoyuna duyurulması amacıyla Haydar Aliyev Fondu’nun çeşitli ülkelerde düzenlediği kapsamlı etkinlikler sırasında olmak üzere Fond’un Rusya Şubesi, Leyla Aliyeva Başkanlığındaki çalışmalarını, özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu çerçevesinde verimli bir şekilde sürdürmektedir”.
Önemli bir konuyu da kamuoyu dikkatine sunmak isterim. Azerbaycan halkı mert, cesur, hayırsever, iyi niyetli kahraman halktır. Tarih boyunca hiçbir devletin toprağına tecavüz etmemiştir, hiçbir halka zulüm uygulamamıştır. Ruhunda İslam Dininin özellikleri ve Hazreti Mevlana’nın saygı, sevgi, hoşgörü felsefesini alkımız kendi yaşam felsefesi olarak kabul etmiştir. Komşu halklara hep iyi davranmış, hatta Ermenileri ilk kendi topraklarına davet etmişiz (örnek, Fatali Hanın davet etmesi…). Bu gün bile Nahcivan’ın Sederek İlçesi köylüleri, komşuları Ermeni köyleri sınırlarına plastik fıçılarda neft bırakıyorlar ki Ermeni köyünde de lambalar yansın. Sade köy insanları Ermenilerle savaş döneminde bile hoşgörü sergiliyor, insanlarımız bu gün de komşularıyla iyi geçiniyorlar. Bu barış, hoşgörü örneğidir. Dünyanın hiçbir köşesinde böyle örnek olamaz. 
İşte size Azerbaycan halkının sevgi, hoşgörü, barışçıl felsefi inancı. Fakat karşı taraftaki devletin siyasi otoriteleri ise kin ve düşmanlık, işgalci ve savaş ruhuyla öne çıkıyorlar. Unutuyorlar ki, Azerbaycan’ın Silahlı Kuvvetlerinin gücü ve kudreti topraklarımızı düşmandan geri almaya gadirdir. Fakat devletimiz barıştan yanadır, savaş istemiyordur. Ama sabrın da bir sonu vardır… Ermeniler bunu iyi anlamalılar ve çekilip topraklarımızdan gitmeliler... 
Devamı var…
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Eflatun Neimetzade Arşivi