Kent Tarımı Modeli
Tarım ve Orman Bakanı Sayın Vahit Kirişci, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına yönelik hazırlanan yeni tarım, orman ve hayvancılık modelinin detaylarını hakkında bilgiler verdi.
Salgın hastalıklar, kuraklık, tarım arazilerinin azalması ve parçalı yapısı, köyden kente göç, tarım ve gıdada tekelleşme, tüketim artışı, artan girdi maliyetleri, hesapsızca yapılan ithalatlar, tarımsal girdilerden alınan aşırı vergiler gibi etkenler yeni tarım modellerinin uygulanması gerektiğini ortaya koydu.
Yeni tarım modeli ile birlikte tarımda birçok yenilik hayata geçirilecekmiş. Bunlardan en fazla ilgimi çeken “Kent Tarımı Modeli” olarak ifade edilen yenilik oldu. “Bu sayede üretim ve tüketim merkezleri yakınlaştırılarak şehirde yaşayanların taze ve ucuz sebzeye erişiminin sağlanması hedefleniyormuş”. Sayın Bakanın anlattıklarına göre büyük şehirlere yakın arazilerde sebze üretimi yapılabilecek organize tarım bölgeleri özellikle Sera Organize Sanayi Bölgeleri oluşturulacakmış. Bu modelde sebzeler şehirlere yakın yerlerde yetiştirileceği için nakliye masrafları ve ürün kayıpları azalacakmış.
Kent tarımını önemsediklerini vurgulayan Sayın Bakan Kirişci, şu bilgileri paylaştı. "2021 yılı verilerinde, Türkiye'de tüketilen yaş meyve ve sebzenin yüzde 25'i İstanbul’da tüketiliyormuş. İstanbul’a gelen bu yüzde 25'lik yaş meyve ve sebze 140 milyon kilometre yol kat ederek 77 farklı ilden tam 270.000 kamyon ile taşınıyor. Bu nakliye esnasında egzoz emisyonuyla 117 bin ton karbondioksit havaya salınıyor. 'Tarlada bu kadar sofrada bu fiyat, ikisi arasında uçurum var' diyoruz. Bu zinciri kısaltacak olan kent tarımıdır. Çevreye duyarlılık adına uygulanması gereken uygulamanın adı kent tarımıdır"
Kent tarımını Ankara, İstanbul, İzmir gibi illerin dışında Erzurum, Erzincan gibi üretme yeteneği olan yerlerde, ayrıca jeotermal kaynağın olduğu yerlerde uygulanacakmış. Böyle bir projenin ülke tarımına katkı yapabileceğini düşünüyorum. Şimdiden hayırlı olsun.
Bu proje kapsamında yapılacakları düşünürken biri yakın geçmişte diğeri de çok eskilerde kalan iki hatalı uygulama aklıma geldi. Bu uygulamaları siz değerli okuyucularımla paylaşmak isterim. Bunlardan yakın geçmişte uygulamaya başlayanı Hobi Bahçelerinin 2020 yasaklanmasıdır. Hobi bahçeleri, şehirlerde yaşayanların serbest ve boş zamanlarında genellikle sebze ve meyve üretimi için kullandıkları küçük tarım parselleri olarak tanımlanmaktadır. Genelde Ülkemizde hobi bahçesi olarak seçilen yerler, ucuz, şehir ve köy yerleşimlerinden uzak, arpa ve buğdayın bile iyi yetiştirilemediği, çoğu zaman suyu, yolu ve elektriği olmayan kırsal alanlarda kurulmaktadır. Söz konusu bu alanlara alt yapı hizmetleri yine bahçe sahipleri tarafından getirilmekte, toprak şartları uygun olmasa bile ciddi masaralar yapılarak sebze ve meyve üretimine uygun hale getirilmektedir. Yani tarımsal üretime katkı yapabilecek hale gelmesi sağlanmaktadır. Hobi Bahçeleri şu anda planlamaları yapılmaya çalışılan Kent Tarımı Modelini desteklemekte ve özünü oluşturmaktadır.
Uzak geçmişte olan yanlış uygulama ise: Terörle Mücadele kapsamı içinde 1990 yılının başından 1993 yılı sonuna kadar Olağanüstü Hal Bölgesi ve çevresindeki illerde yaşayan köylülerin şehirlere göç etmek zorunda bırakılmasıdır. İnsan Hakları Derneği'nin yaptığı araştırmalara göre, 923 köy ya da mezra boşaltılmış. Pek çok köydeki ev, ahır, samanlık gibi binalar yakılmış ya da kullanılamaz hale getirilmiş. Baskılar, çoğu zaman köyde yaşayanlar köylerini terk edene kadar sürdürülmüş. İnsanlar göçe zorlanmış. Yıllardır yaşadıkları yerleri terk ederek göç edenlerin bir bölümü çevredeki yerleşim merkezlerine, bir bölümü de İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin, Adana gibi batıdaki şehirlere gitmişler. Daha önce köylerinde üretici konumunda olan hatta fazla ürettikleri ürünlerini şehirlerde satan bu insanlar şehirlerde tüketici durumuna düşürülmüşler. Geçmişte yapılan bu hatalı uygulamaların etkileri yıllar sonra ortaya çıkıyor.
Nasıl çok sayıda irili ufaklı dere birleşip nehirleri oluşturursa, aynen öylede: köylerdeki küçük aile işletmeleri de ilçeleri, ilçelerde kentlerin her türlü tarımsal ürün ihtiyacını karşılar. Eğer siz köyleri boşaltır, hobi bahçelerini yasaklar ve küçük aile işletmelerini pozitif ayrımcılık yaparak korumazsanız güvenli gıda arzı bozulur, tarlada 5 lira olan bir tarım ürününü 25 liraya tüketmek zorunda kalırsınız. Evet, büyük düşünelim gerçekleştirilebilme imkânı olan büyük projeler yapalım fakat bir taraftan da “Damlaya damlaya göl olur” atasözümüzü de unutmayalım.
(10 Nisan 2023 tarihli Anadolu Gazetesi'nden alınmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.