Kur’ân-ı Kerim’de bildirilen ahlak
Kur'ân-ı Mübin'in birçok ayetleri ahlaki esasların, düsturların en mükemmelidir. İnsanlara vazifenin kutsiyetini, hakkın korunmasının lüzumunu, hayatın gayesini, en yüce hayrın neden ibaret olduğunu en güzel ve hakiki bir tarzda gösteren Kur'ân-ı Kerim'dir. Bu mukaddes kitabın gösterdiği ahlâk yollarından daha mükemmel hiçbir müessese yoktur.
Binaenaleyh ahlâk ilminin de birinci dayanacağı yer, şüphe yok ki, Kur'ân-ı Kerim'dir. Acaba “Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara vermeyi emreder; fuhşiyat (çirkinlikler, zina gibi günahlar)dan, münker (dinde ve sünnette tanınmayan şeyler)den ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.” mealindeki (Nahl suresi, 90.) Ayet-i celilesinden daha derli toplu bir ahlâk düsturu bulunabilir mi?
Acaba “Sen af yolunu tut, maruf ile emret ve kendilerini bilmezlerden yüz çevir” mealindeki (A'raf sûresi, 199.) Ayet-i kerimesindeki yüce ahlak tavsiyelerinden daha faydalı ne tasavvur olunabilir?
Yaratılışın abes yere olmadığını gösteren “İnsan sanır mı ki: Başı boş bırakılacaktır?” mealindeki (Kıyamet suresi, 36.) Ayet-i kerimesi ne kadar düşünülse az değil midir?
Doğru sözlü, doğru özlü olmanın lüzumunu, yalancılığın, seciyesizliğin kötülüğünü gösteren, “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyi söylersiniz. Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında çok mebguzdur (Allâhü Teâlâ'nın sevmediği, şiddetle buğz ettiği menfur ver iğrenç günahtır).” mealindeki (Saff suresi, 2 ve 3.) Ayet-i celilesinin dehşetli ihtarı karşısında insan titremeli değil midir?
İşte Kur'ân-ı Azim'de daha böyle nice ahlâk esasları, kaideleri, tavsiyeleri ve emirleri bulunmaktadır.