Onursuzluğa Diren ODTÜ
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) yerleşkesinde Kredi Yurtlar Kurumu’nun öğrenciler için yurt yapma kararı ortalığı biranda karıştırdı.
Başta siyasetçisi olmak üzere hemen hemen her kesimden bu karara büyük tepki geldi.
Ağaç keserek yurt yapılmasına elbette herkes karşı durmalı. En başta da o üniversitenin öğrencileri...
Bizler yeşile düşman olursak geleceğimiz, kuraklaşır çoraklaşır. Cennet vatanımızın her köşesini yeşille barışık bir şekilde imar etmek, her vatandaşın temel görevleri arasında olmalıdır.
Öğrencilerin yurt ihtiyacı da malumunuz. Memleketimizin birçok köşesinde yurt hizmetleri ne yazık ki yetersiz. Öğrencilerimizin sistemli bir şekilde özel yurtlara, cemaatlerin yurtlarına yönlendirilmesini önlemek için devlet ihtiyacı duyulan her ilde gerekli tedbirleri mutlaka almalı ve yurt yapmalı.
Peki ODTÜ’de böyle bir ihtiyaç doğduğundan dolayı mı ağaçlar kesiliyor ve yurda karşı çıkılıyor? Düşmanca bir tavırla polise, saldırmak, görevini engellemek, rektörün sırf senin ideolojinden değil diye her adıma karşı çıkmak, rektörü üniversiteden defetmeye kalkmak nedir?
Kamu görevlilerinin ve rektörün de elbet orta yolu bulması, dayatmacı olmaması burada önemlidir. Birbirimize kulak vermeyi, birbirimizi dinlemeyi öğrenmeliyiz.
Ben yapıyorum oldu… Olacak, dayatmalarına artık kimse gelemez.
Karar mercileri öğrencilerin taleplerine kulak vermeyi yeğlemeli, onları dinlemelidir.
Yani; yakmadan, yıkmadan, doğayı katletmeden, kimseyi kırmadan da de bir şeyler yapabiliriz. Uzlaşı kültürümüzü hepten kaybetmeyelim.
Asıl meseleye gelecek olursak olay biraz da ağaçları korumakla falan ilgili değil. Ağaca sahip çıktıkları kadar bazı değerlerimize, evrensel insani değerlere sahip çıksalar ya... Nerede o düşünce...
Yurt yapılmaması için bazı solcu tayfadan öğrenciler, 55 gün önce, yerleşke içinde yurdun yapılacağı alana çadır kurarak, nöbete başlamıştı. O zamandan belliydi bir tantana kopacağı.
Yurt yapımına karşılar, rektöre karşılar, aslında zeki diye her seferinde servis edilen bu “solcu tayfa kafası” anladığı ideolojinin dışında pek çalışmaz.
Kendilerinden olmayan her şeye karşılar, anormal olanı normalleştirmede pek maharet sahibiler, “ne olacak ki” diye ilkesizleştirmeye yatkın, özgürlüğü başıboşluk zanneden, başarılı, okumuş çizmiş; ancak salt ideoloji ile zihnini kemikleştirip kiralamış bu öğrenci profili her olayda başı çekiyor.
1960’lı 70’li yılların komünist sloganlarını her fırsatta savuran bu öğrencilerimiz, aslında marjinalleşmiş ve gerçeklikten kopmuş durumda.
Yurt yapımına karşı çıkan öğrenciler, kendilerinin ihtiyaç ve tercihlerinin dikkate alınmamasına tepkili olabilir, haklılar da.
Yine diyorum, KYK yurdu yapılması için illaki ağaç kesmek gerekmez.
Ankara’nın her yeri kuru, dağ taş. Yer mi yok. Yapılsın çoraklık bir alana...
Mevcut yeşil alanı yok edilmesi vahim, bir durum. Ondan daha vahimi de olay esnasında aslında kendini dışa vuruyor.
Dedim ya mesele ağacı korumak, yeşile sahip çıkmanın ötesinde.
Önlerine çıkan her engeli hayasızca yok etme mücadelesi, birilerinin pervasızca alışkanlığına, yaşam modeline dönüşmüş durumda.
Mesela onurlu olmak nedir diye sorsam, herkesin bir cevabı vardır.
Genel olarak kabul görmüş bir tanımı herkes yapabilir.
Bakın ODTÜ‘lü öğrenci bir kızımız polise onur dersi verdi mesela. “Fuhuş yapın onurlu olun!” Bu kızın hayata bakış açısına bakınca ürpermemek elde değil.
Bu ülkede polis de, asker de dünyanın en onurlu, en şerefli mesleğini icra ediyor. Devleti de vatandaşı da koruyan kolluk kuvvetlerine her fırsatta dil uzatmak, düşmanca tavır takınmanın ağacı korumakla ilgisi yok.
ODTÜ olaylarından bağımsız olarak söylüyorum bunu…
Seviyeye bakın.
Gelecek bu tarz bir neslin elinde tehlikeye düşecektir.
Tüm varlığımızla “bu onursuzlukla” mücadele edeceğiz.
Herkesin özgür olduğu, ama başıboş olmadığı bir toplumu milletçe kuracağız.
Sevgiyle kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.