Siber saldırılar
Siber terimi sibernetik kökeninden gelmektedir. İlk olarak 1958 yılında, canlılar veya makineler arasındaki iletişim disiplinini inceleyen Sibernetik biliminin babası sayılan Louis Couffignal tarafından kullanılmıştır.
Geçenlerde bu yazıyı yazmama vesile olan, siber saldırılar konulu bir konferansa katıldım. Konuşmacı, Prof. Dr. Mustafa Alkan hocamız oldukça önemli bir o kadar da ilginç bilgiler vermişti. Konferans sonunda müthiş duygular içindeydim. Kulaktan dolma bildiğim şeyleri, yetkili bir ağızdan duymak beni heyecanlandırdığı kadar, ürkütmüştü de aslına bakarsanız.
Öyleyse; gelişmeye niyeti olmayan ülkemizi ve dünyayı müthiş bir siber saldırı krizi beklemektedir.
Hemen yakınlarda ülkemizin iletişim ve finans ağlarına yönelik siber saldırıların olduğunu da düşününce korku ve endişem daha da artmıştı.
Teknolojinin hayatımıza kattığı imkânların yanında bizden alıp götürdüğü olgulardan dem vurmamak mümkün değildi açıkçası.
O anda cep telefonlarının ülkemizde mütemadiyen ve bilinçsizce kullanılmasının bile bir sebebi olduğunu düşündüm. Hocamız hiçbir şekilde güvenliğimizin olmadığından bahsettikçe yüreğimin sıkıştığını hissetmiştim.
Durum o ki; bir ülkeyi tarihten silmek için topa tüfeğe, nükleer saldırıya hiçte gerek yoktu artık. En büyük ve en tehlikeli savaşın siber savaş saldırıları olduğunu söylemek hiçte yanlış olmazdı.
Bu arada, dünyadaki en büyük casus yazılımın ise Google denen arama motorunun olduğunu biliyor muydunuz? İşte bu arama motoru sayesinde 7/24 izlenmekteyiz. Hani bir zamanlar dışarıdan ithal BBG evi adlı bir yarışma programı vardı. Aynen onun gibi yani. Bu sayede hangi müziği sevip, dinlediğimizin bile bilinmekte olduğunu söylemezsem olmazdı. Varın gerisi siz düşünün artık. Elimizin altında her saniye bir casusla yaşıyoruz diyebiliriz…
Değerli hocamın anlattığı konunun arasında dikkatimi çeken iki başlık olmuştu. Birincisi ne kadar bilgiye sahip olduğumuz, ikincisi ise ne kadar bilgili insana sahip olduğumuz.
Bilindiği üzere, çağımız bilgi teknolojileri çağı. Türkiye olarak bu teknolojinin tam olarak neresindeyiz dersiniz? Bence hiçbir yerindeyiz! Bilirsiniz ki ülkemiz hep gelişmekte olan ülke konumunda idi. Yukarıda da değindiğim üzere, artık bunun değiştiğini ve asla gelişmeye niyeti olmayan ülke konumuna gerilediğini üzülerek söyleyebilirim.
……
Siber saldırılar, nükleer saldırılardan daha çok tehlike arz etmektedir. Siber saldırıların hedefi belli olmadığı gibi tedbir almak da mümkün değildir. Bir gecede ülkenin savunma sanayi de dahil olmak üzere, tüm ekonomisini dümdüz edebilecek kadar tehlikelidir.
“Utah Data Center”, İstihbarat Topluluğu Kapsamlı Ulusal Siber Güvenlik Girişimi Veri Merkezi olarak da bilinen Utah Veri Merkezi, ABD İstihbarat Topluluğu için exabyte veya daha büyük olduğu tahmin edilen verileri depolamak üzere tasarlanmış bir veri depolama tesisidir. Bir dağın eteklerine kurulmuş, her tür saldırı ve depreme dayanıklı bir koruma alanı oluşturmuşlar kendilerine.
En büyük siber savaşlar Çin ve ABD arasındaki savaştır. Çin’in Arge’ye sızıp tüm verileri çalması sonucu ilerlediğini biliyor muydunuz?
Bu arada şu bilgiyi de vermeden geçmek istemiyorum. Başta ABD olmak üzere diğer ülkeler İran’ın siber gücünden korktuklarından dolayı ona bulaşamıyorlar. İran yılda beş bin tane siber ordu yetiştiriyor. Sevgili dostlar, İran bu işi çoktan çözmüş görünüyor öyle değil mi?
Peki ABD ile aramızda yüz yıl kadar teknolojik yönden açığımızın olduğundan haberiniz var mıydı? Ülkemizden çok sonra kurulan Amerika’nın gelişimine bakar mısınız? Biz ülke olarak her ne kadar “Atam izindeyiz” desek de ne zaman Atatürk’ün izinden ayrıldı isek işte o günden itibaren gelişmemiz durmuştur. Zira O’nun izinde olunsaydı, şimdi her şey bambaşka olurdu.
20. yüzyılda bilgisayarın ve internetin ortaya çıkışı ile ülkelerin savaş, saldırı ve savunma teknikleri değişiklik göstermiştir. İnternetin gelişimi tarihi seyrinde öncelikle askeriyede kullanılmıştır. Daha sonraları ticarette kullanılmış ve kişisel kullanıma kadar yaygınlaşmıştır.
Şimdi her evde bir veya birkaç bilgisayar bulunmaktadır. Kamu ve özel kuruluşları, tüm faaliyetlerini kolaylaştırmak, hızlandırmak ve etkinleştirmek için mümkün olduğunca hızlı bir şekilde bilişim teknolojilerini özümseyip uyarlayarak yaygınlaştırılmalarını sağlamaktadır. Hayatımızın her alanında bilişim sistemlerine dair kolaylıklardan faydalanılmaktadır. İnternetin kişisel kullanımda faydalanılmasına başlanmasıyla, kendi içinde yeni bir lisan oluşturmuştur.
Hacker olarak bilinen bilgisayar korsanları, bilgisayar programlarına vakıf, yetenekli kişiler olarak internetin gizemli dünyasını aralamış ve internet aracılıyla neler yapılabileceğini göstermişlerdir. Bilgisayar korsanlarının, kırma işlemlerinde hedef kimi zaman tekil bir internet kullanıcısı, kimi zaman ise şirketler veya ülkelerin önemli kurum ve kuruluşları olmuştur. 1990’lı yıllarda ilk hacking (kırma) işlemleri kişisel menfaatler için yapılırken şimdi ise ülkeleri tehdit eden bir siber silah haline gelmiştir
Değişen dünya değerleri arasında ilk sırayı alan bilgiyi, koruma ve muhafaza etme biçimi de değişiklik göstermiştir. Elektronik ortama entegre olan bilgiyi korumak için de elektronik ortam muhafazası gerekmektedir. Gizlilik arz eden şirket sırlarının sanayi casusları aracılığıyla rakip şirketlerce ele geçirilmesi maddi zarara sebep olmaktadır.
Gizli sistemlere, sistem açıklarından faydalanarak sızan ve önemli sırları ele geçiren hackerler artık birer siber savaşçı olarak devlet adına çalışmaktadır. Siber saldırılarla devlet sırları ve devlet savunma sisteminin diğer ülkelerce ele geçirilmesi ise devlet savunma sisteminin birer parçası haline gelmiştir.
Bilgi Toplumuna dönüşümün 2020 yılına gelindiğinde Türkiye Hindistan’ı yakalayacak deniyordu. Bu tez de ham hayalden öteye geçememiştir. Zira Hindistan kimi zaman teknolojide ilk sıralarda olmakla birlikte bazen Çin ve Japonya’nın gerisinde kalmıştır.
Ülkemiz her zaman olduğu gibi bu fırsatı da kaçırmıştır. Ama bu işin şaka kaldıracak hiçbir tarafı yoktur. Siber saldırılar ülkemiz için büyük bir tehlike arz etmektedir. Bu yüzden bir an önce toparlanıp, bilgi ve teknolojik atılımlar yapmak, onları da korumaya almak ve bu konuda yüksek donanımlı insan yetiştirerek siber bir ordu kurmaktan başka çaremiz yoktur.
Yoksa tehlike çanları bizim için çoktan çalmaya başladı bile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.