Dr. Mevlüt Şahin

Dr. Mevlüt Şahin

Termik santraller ve asit yağmurları

Termik santraller ve asit yağmurları

Türkiye’de faal olarak çalışan yaklaşık 15 termik santralin baca filtrelerinin takılmasını 2,5 yıl daha erteleyen kanun teklifi AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmişti. Ancak teklif edilen bu kanun değişikliği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından reddedildi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtiğimiz 24 Haziran 2018 tarihinden beri ilk defa AKP ve MHP milletvekili oyları ile kabul edilen bir kanun değişikliği teklifi Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmedi.  Sayın Cumhurbaşkanına çevre bilinci ve duyarlılığından dolayı teşekkür ediyorum. Ancak Ömer Çelik ’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın veto kararını açıklarken kullandığı “Yeni süre 2,5 yıla benzer bir süre olmamalı” ifadesinin nasıl yorumlanması gerektiğini doğrusu anlayamadım. Acaba bu termik santrallere filitre takmak için yine 2,5 yıldan daha az veya daha fazlamı süre verilecek ya da hiç mi süre verilmeyecek?  İnşallah süre uzatımı olmadan bu filtreler takılır, bu santraller çalışmaya devam eder. Hem enerji üretimi azalmaz hem de çevre ve insan sağlığı korunmuş olur.                                                                                                                                                  Termik santrallerin bacalarından çıkan gazların tarımsal açıdan özellikle meyvecilik açısından zararları hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum.                                                               Atmosfere yayılan sülfür dioksit ve nitrik asit gazları asit yağmurlarının oluşmasına diğer gazlara göre daha fazla sebep olmaktadır. Bacalardan atılan bu gazlar, rüzgarlarla ortalama 2 - 7 gün içerisinde atmosfere taşınırlar. Bu zaman süresi içinde bu kirleticiler, atmosferdeki su partikülleri ve diğer bileşenlerle tepkimeye girerek sülfürik asit ve nitrik asit oluştururlar. Bunlar da yeryüzüne yağmur ve kar ile ulaşır. Böylece baca gazları ikinci kez ve daha geniş bir bölgeye yayılmış olurlar. Bölgenin arazi yapısı ve hava koşullarına bağlı olarak, etki yüzlerce kilometreye kadar yayılabilmektedir. Asit yağmuru denilen bu olgu yalnızca canlılar için değil, taş yapıtlar ve eski sanat eserleri için de önemli bir tehlike oluşturmaktadırlar.                                                            Asit yağmurları, yaprakların stomalarına (yapraklar üzerinde gözle görülemeyecek kadar küçük delikler) girerek yaprağın su dengesini sağlayan stoplazmanın asitleşmesine neden olurlar. Bunun sonucunda sıvı kaybeden yaprak, kısa sürede ölür ve ağaç kurur.                  Asit yağmurlarının toprakla buluşması sonucu toprağın ph’sı düşer ve bu kuvvetli asidik çözeltiler oluşur. Toprak pH’sı düşünce kalsiyum, magnezyum ve potasyum gibi de bitkiler için besin elementi olan minerallerin azalmasına sebep olur. Bu mineraller ağaçların büyümesi ve kendilerini yenilemeleri için yaşamsal öneme sahiptirler. Toprakta PH %5’ in altına düşerse yani asitlik artarsa toprak sıvısı içinde alüminyum ve ağır metallerin konsantrasyonu artar. Kurak mevsimlerde topraktaki nemin azalması sonucu bu maddeler iyice yoğunlaşır ve bitki kökleri için öldürücü etki yapabilirler. Ayrıca kloroplastlarda biriken kükürt dioksit yaprağın fotosentez yapmasını engeller ve bu yolla da ağaca zarar verir. Tüm bunların sonucunda ağaçların yeşil sürgünleri gelişmeyip kurumakta, yaprakları dökülmekte, çiçek ve meyve vermemektedir.                                                                                                                                            Asit yağmurlarının sorumlusu tek başına elbette termik santraller değildir. Filtresi takılı olmayan tüm sanayi tesisleri, araçların egzozlarından çıkan gazlar, kalitesiz linyit kullanımı ve volkanik patlamalar sonucu yayılan kül ve benzeri maddeler asit yağmurlarına sebep olmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Dr. Mevlüt Şahin Arşivi