Alıştırdınız, lütfen devam edin!
Avrupa Kupası gruplarında son hafta maçları oynandı ve takımlarımız yine iyi sonuçlar aldı. Son haftalarda Perşembe gecelerini iple çeker olduk. Kupada yoluna devam 4 takımımız da ülkemize mutlu perşembeler yaşattılar. Oynayan tüm futbolcularımızın ayaklarına sağlık.
Sivasspor’u, oyuncularını ve Rıza hoca ile birlikte tüm teknik heyetini özellikle tebrik ederek başlamak istiyorum. Kısıtlı kadrosuna, süper ligde son sıralarda bulunmasına rağmen Avrupa’da yoluna, grubunda lider çıkarak devam etmek kolay iş değildi. Grubunda Cluj gibi Romen futbolunun ekolü ve geçen yıl Avrupa kupalarında iyi işler yapan Çekya ekibi Slavia Prag bulunmasına rağmen her iki ekibe de yenilmeden ve ikisinin de önünde lider çıkmak hakikaten özellikle tebrik etmeye değer bir olaydır. Ülke puanına katkılar sağlayarak ve yeterli Avrupa tecrübesine sahip olmadan bunu başarmak, üstelik de transfer yapamadan bu işin üstesinden gelmek Sivasspor gibi mütevazi bir Anadolu takımını gönülden alkışlayarak daha da ileri turlara gitmesini temenni ediyoruz.
Avrupa macerasına Şampiyonlar Ligi ön elemesi oynayarak başlayan ve Kopenhag’a çok şanssız bir şekilde elenip Avrupa Ligine gruplardan devam eden Trabzonspor, yine şanssız bir şekilde burada da tutunamayarak grubunu 3. bitirdi ve Konferans liginde yoluna devam etme şansı yakaladı. Bu grupta, futbolunda yükselişe geçen Macaristan ekibi Frençvaroş’u başlangıçta pek ciddiye almayan grubun diğer takımları ve futbol kamuoyu, maçlar oynandıkça ne kadar yanıldıklarını anladılar. Aslında Trabzonspor daha ilk maçta Frençvaroş’a şanssız bir şekilde yenilmese belki de ilk 2 sıra içerisinde bitirecekti. Daha doğrusu Trabzonspor deplasman başarısızlığı yüzünden biraz da gruptan çıkamadı. Halbuki hem ilk maçta Frençvaroş, hem de Kızılyıldız evlerinde oynadıkları maçlarda kırmızı kartlarla 10’ar kişi kalmışlardı. Bu artı durumu Trabzonspor lehine çeviremedi. Ayrıca Teknik Direktör Abdullah Avcı’nın da kadro seçimi ve oyun anlamındaki yanlışları da etkili oldu. Bordo-Mavililer aslında grupta evindeki maçlarda üzerine düşen her şeyi yaptı. Tüm maçlarını kazandı ve üstelik Monaco gibi grubun favorisini 4-0 yenerek. Fakat deplasmanda 1 puan bile çıkaramaması ancak 3. olarak Konferans ligine kalmasını sağlayabildi. Yine de Trabzonspor’u ülke puanlarına katkıda bulunduğu ve yoluna devam ettiği için tebrik eder, inşallah bundan sonraki turlarda başarılı olmasını dileriz.
İstanbul Başakşehir, Emre Belözoğlu ile hem Süper Ligde hem de Avrupa’da doludizgin gidiyor. Grubunda Fierontina gibi favori bir İtalyan takımının olması sadece bu takıma yenilmesine yetti. Grubun diğer takımları aslında ne Başakşehir ve de Fiorentina ile baş edebilecek düzeyde değillerdi. Başakşehir ve Fenerbahçe’nin geniş kadroları iki takımada iki kulvarda yarışmalarında bir rahatlık sağlıyor. Üstelik Başakşehir takımı Emre Belözoğlu’nun müthiş pas oyunu organizasyonunu iyi yaparak oynuyor. Bu başarıdan dolayı Emre Hocayı kutluyoruz.
Fenerbahçe’nin oyunu ise Jorge Jesus ile tamamen farklı bir boyutta. Fenerbahçe, Başakşehir gibi geniş ve bol paslı oyun, defans bloğunda daha az risk alarak oynama rolünü üstlenmiyor. Jesus hoca tabi daha tecrübeli fakat takımına oynattığı oyun tam bir risk faktörü içeriyor. Fenerbahçe geniş kadrosunu rotasyonda çok iyi kullanıyor. 3-4 tane çok formda forvet oyuncusu mevcut kadroda. Valensia, Batshuayi, Rossi, Emre Mor ve İrfan Can çok formdalar. Bunlara oynadığı süre içerisinde genç yetenek Arda Güler de müthiş katkı sağlıyor. Böyle olunca Fenerbahçe için bol bol gol atmak hiç de zor olmuyor.
Fenerbahçe yeni bir takım ve yeni bir hoca ile hiç de Türk futbolunun alışık olmadığı bir sistemle bu sezona başladı ve aynı sistemi değişik versiyonları ile devam ettiriyor, hem Türk Liginde hem de Avrupa Liginde. Bu sistem bazen 3 stoper ile bazen de 2 stoper 1 sağ bek, 1 sol bek ile orta çizgiye kadar defans bloğunu ileride tutup, hem rakipleri ofsayta düşürmek, hem de sürekli rakip defansa baskı yapan forvet elemanlarına yakın oynatarak fazla pasla eveleyip gevelemeden kısa yoldan gol atmak ve kazanmak.
Bu sistemin gerektirdiği forvet elemanları yeterince var Fenerbahçe’de, üstelik Crespo gibi bir dinamo, Arda Güler gibi olağanüstü genç bir yetenek, İrfan Can gibi oyun zekası yüksek ve iyi şut atabilen ve Valencia gibi yıpratıcı bir gücü de var. Bu futbolcular bir takım için büyük güç. Bu artıları Fenerbahçe’yi iki kulvarda da şu ana kadar çok iyi götürdü.
Fakat madalyonun bir de öbür yüzü var. Henüz madalyonun öbür yüzünü göstermedi F.Bahçe bir iki maç dışında. O da şu: Şimdi Jesus’un oynattığı bu sistemde defans oyuncuları nasıl özellikle olmalıdır.
1) Orta çizgiye kadar gelen stoperler öncelikle çok hızlı olmalı, oyun zekası ve teknik kapasitesi gelişmiş ve ayak hakimiyeti son derece iyi olmalı ki, arkaya ve araya atılan toplarda çaresiz olmasınlar. Bu sisteme uyabilecek bir tek stoperi vardı F.Bahçe’nin, o da Kim Min Jea idi. Onu da iyi paraya sattılar. Fakat yerine aldıkları 2 stoper de ağır. Geçen yıldan kalan stoperler Szalai çok koşuyor, iyi mücadele ediyor, savaşıyor ama kısa mesafede hızlı değil, geri dönmelerde ağır kalıyor ve telaş yapıyor, ayak hakimiyeti de zayıf. Serdar Aziz ise biraz daha hızlı ama o da çok yerini kaybediyor ve ikili mücadelelerde çok faul yapıyor. Kart görmeye çok müsait ve ayak hakimiyeti onun da zayıf.
2) Dörtlü defans anlayışında oynayan sağ ve sol bekler hücum aksiyonlarında fena değil, ama defans anlayışları ve oyun zekaları onlarda da problem. Ne Osayi Samuel, ne de Ferdi Kadıoğlu ile Alioski defansif kurguda sakin olamıyor, telaş yapıyor ve oyun zekası bakımından zayıf kalıyorlar. Osayi Samuel’in teknik kapasitesi çok zayıf, son pas kararları ve vuruşları hala gelişmedi. Alioski’nin uluslararası tecrübesi yeteri derecede iyi ama onun da eski formu yok. 2021’de Kuzey Makedonya ile Avrupa Şampiyonasında çok daha formda idi. O zaman ben bu oyuncuya hayran kalmıştım, eski formundan çok uzak.
3) Bu sistemde gelelim kaleciye. Defans blokunun orta çizgiye yakın oynayıp, forvete destek vermesi güzel ama araya ve arkaya atılan toplarda kaleci rakip forvetleri ile baş başa kalıyor. Altay’ın bu yıl başarısız ve hatalı goller yemesi bu yüzden. Altay tam bir çizgi kalecisi. Önündeki forvet hattı kendisine ne kadar yakın oynarsa Altay o kadar başarılı olur. Bu sistemde kaleci bir libero gibi olmalı, ayak hakimiyeti son derece iyi, oyun zekası gelişmiş ve sakin kalabilme becerisi olmalı ki rakip forvetlerle karşı karşıya kaldığında veya kendisine gönderilen geri paslarda olumlu hareket yapabilsin, telaş yapmasın ve ne zaman çıkıp çıkmayacağına doğru karar verebilsin, ne zaman yatıp, ne zaman yatmayacağını anlayabilsin. Son Dinamo Kiev maçında bu konuda biraz gelişme gösterdiğini gözlemledim. İnşallah bundan sonra bu konuda kendini biraz daha geliştirir.
Fenerbahçe yoğun maç trafiğinde şu ana kadar bazı maçlar dışında bu sistemi başarı ile oynadı, fakat bunun hep böyle gitmeyeceğinin sinyallerini de verdi. Örneğin, Rennes maçları, Ümraniye, Karagümrük ve son İstanbulspor maçları. Bu sinyalleri Jesus hoca iyi analiz edip kısa süre içerisinde önlem almalı, sanki sisteme uyacak kaleci ve stoper transferi açıkça gözüküyor gibi.
Son söz olarak Fenerbahçe’nin de bu yıl ülkemize UEFA sıralamasında en çok puan toplayan takım olarak yapmış olduğu katkılardan dolayı teşekkür ederek ve tüm takımlarımıza ileriki turlarda başarılar dileyerek noktayı koyalım.