Anadolu sallanıyor
Deprem oluyor yakınlarımız aramızda olmuyor. Deprem yaşlı, genç, çocuk ayırmıyor. Gecenin bir vaktinde yıkıp geçiyor. Yer sallanıyor yüksek çürük binalar çöküyor. İnsanların umutları, hayalleri yok oluyor.
Ülke günlerce bu yarayı sarmak için tek vücut oluyor. Depremlerin acısı hep yaşayanların içinde bir sızı oluyor.
Şehirler enkaz oluyor, kasabalar, beldeler, köyler yerle bir oluyor. Bunlar deprem bölgesinde yaşayan bizim Anadolu’da sık oluyor. Bu coğrafya deprem kuşağı deniyor.
Bilim insanları yer kabuğunu araştırıyor olacak depremleri günler öncesinde haberdar ediyor.
Tedbir alınması için uyarılara kulak verilmiyor. Anadolu toprağının altı deprem kuşlağı her ana depremler olabilir deniyor.
Depremler ola bilir deniyor da biz halk olarak ne yapıyoruz. Kaderimiz diyoruz.
Halk bu nasıl kader dese de büyüklerin vaizleri öyle söylüyor. Deprem kaderse depremden korunmak da kader değil mi?
Hırsızları haklı çıkarmak için suçu kaderciliğe vuranlara Allah lanet etsin. Hırsızların inşa etiği konutları güvenli sanıyoruz. Yüksek rakamlara mezarlıklarımızı alıyoruz.
İnşaatın her türlü malzemesini çalan ahlaksız, imansızları müteahhit sanıyoruz. Çünkü bu ülkede eline kesere alan kendini müteahhit sanıyor.
Bugün inşaat ustalarında tutun müteahhitlik yapanlarda yapılarla ne bilgileri var. Müteahhit param var, yaparım da, satarım işçiliğinde, malzemesinde çalarım diyor.
Usta ben işimi yaparım diyor. Sonunda binalar çöküyor. Ülkede temeli eşen “Herkes müteahhit olabiliyor” (muş). Sanki herkes siyasetçi olmuyor bu ülkede..!
Bu ülkede bir “Demirci, Tamirci, Kaportacı, Marangoz, işyeri dükkânı” açmak için bile yığınla prosedür var. Diploma, ustalık, kalfalık, çıraklık belgesi olmadan açamıyorsun iş yerini…!
Mesela bu ülkede bir “spor salonu ” açmak için prosedürler bellidir. Diploma lazım, eğitim lazım, yani liyakatin olması lazım…
Can mal güvenliğimizin teminatı mekânlarımızı yapanlarda hiçbir şey aranmıyor. Yine bizleri yöneteceklerde ne gibi bir liyakat, eğitim, tecrübe, belge aranıyor?
Şehirler yön verecek belediye başkanı olmak isteyenlerde ne gibi bir liyakat, eğitim, tecrübe, belge isteniyor.
Bir milletvekili olmak isteyenlerde ne gibi bir liyakat, eğitim, tecrübe, belge aranıyor? Yeni devlet yönetimimizde bakan olabilmek için ne gerekiyor?
Ve bir demirci, tamirci, kaportacı, marangoz müşterisine. Bir lokantacı iş yeri müşterisine. Bir spor salonunda müşteriye duyulan özen(!), korumacılık(!), siyasetçilere(!) neden gösterilmiyor?
Milletin malını, mülkünü, sağlığını, eğitimini, geleceğini, teknolojisini, ormanını, suyunu, dağını, taşını, her türlü yer altı ve yer üstü zenginliklerini, geleceğe dair tüm hayallerimizi, varlıklarımızı idare etmesi için seçtiğimiz(!) siyasetçiler, görevliler, neden bu kadar lakayıt bir şekilde seçiliyor(!)..!
Ondan sonra gayet rahatça, enkaz altında kalan vatandaşları riskli binalarda oturmakla itham ediyorlar!
Bunda kaderleri oluyor. O bina oluşana ve insanlar o binalarda yaşamaya başlayana kadar görev ve sorumlukları olanlar nerede?
Ruhsat verenler, kontrol edenler, denetim yapanlar nerede? Denetimlerden sorumlu ve yetkili olan kurumlar ne iş yapar!
Ne yaptıklarını faturası işte moloz yığınların altında inleyen canlar…