Süleyman Göksu

Süleyman Göksu

Ashab-ı kiram

Ashab-ı kiram

Peygamber efendimizi hayatta iken ve Peygamber olarak bir an gören, eğer âmâ ise bir an konuşan mü’mine “Sahabi” denir. Birkaç tanesine “Eshab” veya “Sahabe” denir. Hürmet olarak Eshab-ı kiram denir.

Ashab-ı Kiram Efendilerimiz, Arap lisanının bütün inceliklerini bildikleri gibi Kur’an Ayetlerinin indiriliş sebeplerini, Hadislerin nerede, hangi hadise üzerine buyurulduğunu ve dini hükümlerin dayandığı delilleri herkesten daha iyi bilirlerdi. İçtihadın şartlarına tamamen sahiptiler.

Allahü Teala, Kur’an-ı Kerim’de onları methetmiş, Resulullah Efendimiz (s.a.v.), Hadis-i Şeriflerinde onların dinin eminleri ve hidayet yıldızları olduklarını bildirmiştir. Kur’ân-ı Kerim’i ve Hadis-i Şerifleri Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) “Burada bulunan, bulunmayana tebliğ etsin” emrine uyarak onlara hayırlı halef olan tabiine tebliğ etmişlerdir.

Allahü Teala, Ashab-ı Kiram’ı dinin yayılması hususunda Habib-i Ekrem’ine dost ve refik kılmıştır. Onlar da bu büyük nimetin kadrini bilerek i‘la-i kelimatullah (dini yayma) uğrunda mal ve canlarını fedâ etmişlerdir. Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’in de beyân buyurdukları üzere Ashab’ın hepsinin Allahü Teala’nın rızasına nail oldukları kati deliller ile sabittir. 

Ashab-ı Kiram’ın ve Tabiin’in faziletini ve dine olan hizmetlerini inkar etmek kadar cehalet ve nankörlük düşünülemez. İslam Dininin koruyucusu ve yayıcısı olan o zatları hata ile itham eden sapık fırkalar acaba din ve mezheblerini ne vâsıta ile dinin sahibi Resul-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v.) isnat edebileceklerdir?

İşte bu hakikatlere binaen Resulullâh Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır…” buyurmuşlar ve kurtuluşa erecek yegâne fırkayı da “Onlar benim ve Ashabım’ın yolu üzere olanlardır” diye beyan etmişlerdir. (Mevahibü’r-Rahmân fi-Menakıb-ı İmam-ı A‘zam) 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Göksu Arşivi

Cennet

17 Kasım 2021 Çarşamba 00:03