Avrupa’da iyi bir hafta
Avrupa kupalarında Türk takımlarının yenilgi yüzü görmediği bir haftayı yaşadık. 4 takımımızdan 3’ü galibiyet 1’i ise beraberlikle 2. haftayı kapadı. Bu ülke puanımız bakımından tam istediğimiz bir durumdu.
Trabzonspor, Abdullah Avcı yönetiminde ilk kez bir Avrupa kupası maçından galibiyet çıkardı. Kızılyıldız Yugoslavya dönemindeki o şaşalı günlerinden çok uzak bir görüntüde tabi. Yine de Trabzonspor’u kutlamak gerek. Çünkü uzun süredir Avrupa kupası maçı kazanamamanın baskısı vardı üzerinde ve bunu bu maçla birlikte attı umarız. Aslında Trabzonspor birkaç önemli iyi isminin sakatlanmasının ardından iyi de transferler yaptı biraz geç de olsa. Cornelius’un aniden takımdan ayrılıp, bir önceki turda kendilerini eleyen Kopenhag takımına gitmesi akılları bulandırmadı da değil.
Grubun ilk maçında deplasmanda Ferençvoroş takımına rakip 10 kişi kalmışken kötü bir şekilde boyun eğen Bordo-Mavililer bu kez zor da olsa kazanmayı başardı. Sonuç daha farklı da olabilirdi, birçok gol pozisyonunu hovardaca harcamasa. Buna rağmen sonlara doğru bocalayıp maçı berabere de bitirebilirdi Trabzon. Yine de 3 puanı almayı bildiler ve ülkemize puan kazandırırken gruptan çıkma olasılığını da yeniden gündeme getirdiler.
Medipol Başakşehir şu anda ligimiz üstü bir futbol oynuyor. Şu ana kadar ligde gol yemeyen, Avrupa maçlarında da sadece 2 gol yiyen Turuncu-lacivertliler ülkemiz açısından en iyi futbolu oynayan ve sonuç alan takım konumunda. Antwerp ve Hearts son olarak da güçlü İtalyan ekibi Fiorentina karşısındaki futbolla adeta tüm Avrupa’yı kendisine hayran bırakıyor. Fiorentina gibi Avrupa’nın 5 büyük liginden biri olan İtalyan liginde mücadele eden ve bir ekol sahibi olan ülkenin takımına karşı 3-0’lık sonuç asla küçümsenemez.
Başakşehir’in de Fenerbahçe’ye benzer geniş bir kadrosu var ve Emre hoca da bu kadroyu çok rotasyonlu oynatıyor. Fakat kim oynarsa oynasın Turuncu-lacivertlilerin oyunu kesinlikle değişmiyor, sabırlı ve bol paslı oyun kurgusu olan Başakşehir takımı da bunu çok iyi uyguluyor ve iyi sonuçlar alıyor dolayısıyla. Şu anda Süper Lig’de pas oyununu en iyi yapan, defans kurgusu en iyi olan takım Başakşehir, bunu kimse inkar edemez. Bu kurgu ve oyun da ister istemez Avrupa maçlarına da yansıyor. Şu ana kadar da ülkemize puan açısından en çok katkı yapan takım Başakşehir oldu. Tüm tebrikleri sonuna kadar hakkediyorlar.
Umarız bu çizgiyi devam ettirir ve ülkemizin UEFA sıralamasında yukarılara çıkmasına vesile olurlar.
Fenerbahçe, Fransız temsilcisi Rennes deplasmanında umduğu puanı buldu. Fakat Sarı Lacivertlilerde bazı sıkıntılar halen devam ediyor. İlk maçta Kiev karşısında son dakikalarda atılan golle 3 puana ulaşan Kanarya, 2-0 geriye düştüğü Rennes’e karşı da yine son saniyelerde bulduğu penaltı golü ile 2-2 berabere kalarak gruba tutundu.
Aslında Jesus’un da dediği gibi grubun favorileri Kiev ile Rennes takımları gibi gözüküyor. Fakat sonuçlar sahalarda alınıyor, o gün kim az hata yapar, kim daha iyi taktik ve mücadele gücünü yüksek tutarsa sahadan o galip ayrılabiliyor, bunlara şans ve hakem faktörleri de etki ediyor tabi.
Jesus takımında hala bazı ikilileri bulamadı diye düşünüyorum, defans bloğunda Szalai’nin yanında sağlam bir isim oturtamadı, bu sakatlıktan yeni kurtulan Serdar Aziz olabilir, Serdar önceki formunu yakalayamazsa Luan Peres veya Gustavo Henrique’den biri olacak ama bu ikili de öyle pek bir güven vermiyor, Sarı Lacivertlilerin defans kurgusu bu yıl başına iş açacak gibi duruyor yine. Jesus’un 3’lü mü, 4’lü mü oynayacağına karar vermesi gerekir artıkk. Yoksa başına iş alacak, takım çok gol yiyor. Defansı oturmayan, çok gol yiyen bir takım asla şampiyon olamaz.
Orta sahada ise geldiği günden beri vazgeçilmeyen ve iyi de oynayan Arao bir anda Rennes maçında kesik yedi, son birkaç maçta yanında oynayan Crespo ile tam iyi bir ikili oldular derken, Jesus aniden ikisini kesti ve İsmail-Mert Hakan yaptı. Buralarla fazla oynamak iyi değil, takımın bir oturmuş iskeleti olması gerekir. Tamam bu maçta İsmail iyi oynadı sözümüz yok ama ön libero ikilin oturmuş olmaz ve süreklilik kazanmazsa sorunların devam eder. Linconl yine bir var bir yok, çoğu zaman vasat oynuyor ve asla sol iç oyuncusu değil, Alioski veya Ferdi burada oynar. (Ferdi her yerde oynuyor) sağ kanadı ise İrfan’dan yapmak tam bir saçmalık. Orada da Rossi veya Emre Mor oynamalı. İrfan ve Arda’ya oyun kurucu rolünü vermeli daha çok. Bazı maçlarda yararlanılabilecek bir ikili. Miha Zajc’ı da harcamamak gerekir. Faydalı bir oyuncu, oynadığı zaman gösterdi kalitesini. Jesus bir anda ondan da vaz geçti.
İleri üç ise tam bir muamma Fenerbahçe’de. King, Pedro, Valencia ve Batshuayi. Allahım hangisi oynasa veya hangi ikili oynasa olmuyor. King-Pedro denedi olmadı, Valencia-King yaptı olmadı, Valencia-Batshuayi yaptı olmadı en son Valencia-Pedro yaptı, fakat yine zor gözüküyor. Bakalım ilerleyen günlerde buradaki ideal ikiliyi yakalayabilecek mi Jesus. Bana zor gözüküyor, yakalasa bile iş işten geçmiş olabilir. Bu arada Serdar Dursun’u harcadılar yanarım da ona yanarım. İnşallah ilerleyen maçlarda pişman olmaz.
Sivasspor ise ülkemiz açısından gecenin sürprizini yaptı. Bu maçta kazanma ihtimalinin düşük olduğu bir anda yüzümüzü güldürdü ve ülke adına altın puanlar kazandı. Rıza hoca ile bir süredir iyi gidemeyen Kırmızı Beyazlılar, hoca değişikliğini düşünüp sonra vazgeçip Rıza Çalımbay ile yola devam dedikten sonra bir anda şansını döndürdü. İnşallah daha iyi bir seviyeye gelir de ülkemize puanlar kazandırmaya devam ederler. İlk maçta kendi evinde Slavia Prag ile 1-1 berabere kalan ve 2. maçında deplasmanda Romen ekibi Cluj’u Gradel’in penaltı golü ile 1-0 geçen Yiğidolar ilk iki maçta 4 puan ile ve averajla 2. Sırada yer aldı. İnşallah böyle devam eder ve gruptan çıkmayı başarırlar.
Son söz olarak, ülkemiz açısından 4 takımımız da iyi bir Avrupa haftası geçirerek puanlar topladılar ve biraz olsun futbolseverlere rahat nefes aldırıp mutlu bir gece yaşattılar.