Bu biz değiliz!
Yılın ilk ayından bu yana üzücü olaylar yaşıyoruz. Dünyada yaşanan pandemiden ziyade peş peşe depremler, şehit haberleri, çığ düşmesi, uçak kazası, cinayetler, yangınlar, insanda akıl tutulması yaşatan sapıklıklar… Yılın ilk ayından itibaren üzüldüğümüz olaylara tanık olduk, oluyoruz. Birçok ocağa ateş düştü, birçok can yandı kavruldu. Ömür boyu da sönmeyecek onların ateşi. Kimisi evlat acısı, kimisi ana baba acısı, kimisi eş, kimisi kardeş… Üzüldük biz de, hepimizin içi yandı belki… ama bir o kadar da görmeyen, görmezden gelen, umursamayan, yalan dünyanın büyüsüne kendini kaptırmış vur patlasın çal oynasın misali eğlencesinden geri kalmayan, gittiği restoranlardaki yemekleri görgüsüzce sosyal medyada paylaşan yozlaşmış kesim de insanın içini ayrı acıtıyor.
Oysa ne güzel söylemiş Şems-i Tebrizi: “Kainat yekvücut, tek varlıktır. Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.” Çocukluğumda, bir yerde cenaze varsa evde televizyon açılmazdı, şarkı söylenmezdi, yüksek sesle konuşulmazdı. Hatta yakınlık derecesine göre; komşum, akrabam ya da kardeşim bir hafta on gün sakal bıyık kesilmez yas devam ederdi. Sonra da bir akraba gelir herkesin tıraşını yaptırırdı yedisi okunduktan sonra. Bu gelenekler sadece benim ailemde değil bütün Türk ailelerinde vardı. Pekiyi geçen zaman ne yaptı da bizi bugün bu kadar duyarsız hale getirdi? Yılın ilk ayından yaşanan üzücü olaylarla ilgili sosyal medyadan destekler oldu, yardım kampanyaları oldu, insanlar seferber oldu.
Herkes elinden geldiğince yardımda bulunmaya çalıştı. Ama diğer taraftan keyfinden, eğlencesinden, sefasından, saçma sapan sosyal medya postları paylaşımlarından taviz vermeyenler de az değildi. Bu nasıl bir yaklaşımdır, insanın aklı almıyor. Biz aynı gemideyiz. Biz yirmi, otuz sene önce cenaze evine ayıp olmasın diye televizyon açmayan insanlardık. Şimdi sosyal medyada reyting almak her şeyin önüne geçti. Bunu yapmayın! Toplum bunu istemiyor artık. Biz 30 sene önceki Türkiye’ye dönelim. Örf ve adetlerimizi bırakmayalım. Cenaze evine saygı duyalım. İnsanların canı yanmış, çoluğu çocuğu ölmüş, depremde evi yıkılmış sağ çıkmış adam ama aslında ölmüş. Bu insanlara dünyayı bağışlasan, yeni evler bağışlasan ailesini geri getirebilir misin? Ey sosyal medya figürü sen! Senin başına böyle şeyler gelmeyecek mi sanıyorsun? Senin canın hiç yanmayacak mı sanıyorsun? Her gün başka bir acı yaşanırken saçma gündemler yaratmak parazitliktir.
Böyle insanlara şunu söylemek istiyorum. ALLAH AŞKINA TOPLUMUN GENLERİ İLE OYNAMAYIN. Bu toplumun Orta Asya’dan gelen geleneklerini, göreneklerini görmezden gelmeyin. Felaketler peş peşe geliyor. Bizim acilen birbirimize olsan saygı, sevgi ve hoşgörümüzü devreye sokmamız lazım. Mevlana, Hacı Bektaşi Veli ve daha bir sürü alim, bilim adamı yetişti bir memlekette. Bu ülke şarlatanların memleketi değil. Bizim geçmişimiz çok güzel şeylerle dolu. Oğuz Türklerinden itibaren bizi biz yapan değerlerimizdir; büyüğe saygı, küçüğe sevgi… Biz öyle bir kültürden geliyoruz ki komşusu açken sen tok yatamazsın diyen bir peygamberin (sav) ümmetiyiz.
Biz İngiliz’den, Fransız’dan, Amerikalıdan farklıyız. Bizim onlardan üstün olan bazı özelliklerimiz var. Bizim için aile, örf, adet, akraba, millet, halk, vatan çok önemli. Şeyh Edebali ne diyor? “Toprağı suyla karıştırırsan balçık olur, torağı kanla karıştırırsan vatan olur” diyor.
Her gün şehit haberleri geliyor. Normal haber gibi izliyoruz. Yazıklar olsun bize. Ocaklara ateş düşüyor. Vatan için ölüyor bu çocuklar. Bir sorgulayalım bakalım. Biz bu çocuklara layık mıyız?
Değiliz… O çocuklar bizim için ölüyor. Biz eğlencemizden, tatilimizden feragat edemiyoruz. Sosyal medyada bir gün bile giydiğimizi, gezdiğimiz, yediğimizi, içtiğimizi paylaşmadan duramıyoruz. Yazık bize. Bizim acilen fabrika ayarlarımıza dönmemiz lazım. Biz şu anda Çin’de yapılmış Amerikan ürünü Müslüman bir toplum olduk. Bu biz değiliz. Biz neler gördük ne badireler atlattık. Ama kökenlerimiz o kadar sağlamdı ki, biz bu yüzden hiç yılmadık yüzyıllardır. Bu yüzden yıkılmadık, bu yüzden hep yıkılmak istendik. Bunu Türk milletine topla tüfekle yaptıramayacağını yedi düvel öğrendi. Türk’ün geleneği göreneği en büyük zırhı ve gücü.
O yüzden toplum olarak düşünmemiz lazım. Biz Türk’üz öz benliğimize dönmemiz lazım. Gençlere matematikten, fenden, yabancı dilden önce bunları öğretmemiz lazım. Unutanlara yeniden hatırlatmamız lazım. Yandaki komşunun eline kıymık batsa hisseden toplumduk biz. Köklü kültürümüzün, geleneklerimizin çözülemeyeceğini cümle aleme göstermemiz lazım. Acısıyla acıyı, tatlısıyla tatlıyı birlikte yaşar bu toplum. İyi günde de kötü günde de. Bu gerçeği böylece bilmek lazım.
Selâm ve duâ ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.