Bu on yere hazır mıyız?
Peygamber\'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: : -”Bâzı kavimler haşr olunurlar. Amelleri Tihâme (kızıl deniz sahilinde basık bir çöl)gibidir. Onlara cehennem ateşine atılmaları emredilir. Sordular: -”Ya Resûlallah (s.a.v.)î Onlar namaz kılıyorlar mıydı?” Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular: -”Evet! Onlar namaz kılıyor, oruç tutuyor ve gece sünnetini (teheccud namazını) eda ediyorlardı! (Onların cehenneme atılmalarına sebeb:) Dünyalıktan bir şey kendilerine arz edilse, onu kapmak için (hırslarından dolayı) hemen üzerine sıçrarlardı.”
Dünyadaki her insanın önünde, şerler kötü alışkanlıklar kötü huylar bir de Şeytan düşmanı vardır.
Bunların terbiyesiyle uğraşacak kötü ahlâkı anlatacak yerine güzel ahlâkın neler olduğunu bildirecek, onu yetiştirecek rehbere ihtiyacı vardır. Terbiye, mahsulünün olgun ve güzel olması için tarlasındaki dikenleri ve yabancı otları söküp atan çiftçinin işine benzer. Kişinin Şeytanın sevdiği halleri olan yapılarını tek tek gösterip dikenleri atması gibi kötü huy, alışkanlıklarını tutkularını bağımlılıklarını, yediklerinde içtiklerinde haram ve şüphelilerin gösterecek ve her Doğru yola girmek isteyen için, onun başında, kendisine Allah'a (c.c) giden yolları gösterecek bir hidayet rehberiyle birlikte yol alması gerekir. Allahu Teâlâ, kullarını kendi yoluna ulaştırması için peygamberler göndermiştir. Risâlet halkasının en sonuncusu olan Peygamber Efendimiz de (s.a.v) bu dünyadan âhirete irtihal edince, yerine insanlara yol gösterici halifeler bırakmıştır. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v) halife (vekil) olabilmenin şartı öncelikle âlim olmaktır; fakat her âlim, vekil olmaya uygun değildir. Kâmil Rehber, dünya ve makam sevgisinden yüzünü çevirendir. Menfaat gözetmeyendir Onun duygularını su istimal etmeyendir.. Nefsini terbiye etmiştir. Güzel ahlâk sahibidir. Az yer, az konuşur, az uyur. Çok namaz kılar, oruç tutar, sadaka verir. Ayrıca o, basiret sahibi olarak sabır, dua, şükür, tevekkül, yakîn, kanaat, nefis huzuru, ağırbaşlılık, tevazu, ilim, sadakat, haya, vefa, vakar, sükûnet ve temkinli olmak gibi güzel ahlâkları kendinde bulundurur. Bu yolda olan her kişi hac suresindeki;( 19-İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o küfre sapanlar, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür. 20- Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.21- Onlar için demirden kamçılar vardır. 22- Ne zaman oradan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) "Yakıcı azabı tadın" (denir) ) Ayetlerdeki akıbetten korktuğu için her ne konuda olsun tartışmaya girmemelidir. Haramlar Günahlar bu organlardan çeşitli şekilde işlenir. Elle, dille, gözle, kulakla, ayakla, kalble, mideyle ve elbiseyle kazanç da ki haramlarla olabilir.
Elle: Haramlara uzanıyorsa,Hak etmedik kazançları alıyorsa..
Dille: Yalan, gıybet dedikodu gibi şirk gibi dil belalarını işliyorsa,
Gözle: Harama ayete uymayan resimlere yapılara bakılıyorsa, kâinata ibretle bakmıyorsa,
Kulakla: Çalgı veya Yalan, gıybet fitne ,fesad , ideoloji etnik yapı takım fırka ,şirk,malayani dedikodu gibi günahlar dinleniyorsa,
Ayakla: Günah işlenen yerlere gidiliyorsa,
Mideyle: Haram şeyler yenilip içilmişse, [Bir hadis-i şerifte, (Bir lokma haram yiyenin kırk günlük güzel ameli kabul olmaz) buyuruldu. (Taberani)]
Elbiseyle: Bir elbisenin sadece bir düğmesi veya bir ipliği haram olsa, bu elbiseyle kılınan namaz kabul olmaz.
Kalbde: Kin, haset, kibir, suizan, cimrilik, tutkular, hırs gibi kötü huy ve alışkanlıklar varsa,
Akıl: ideoloji (sağcılık solculuk kominizim Türkçülük Kürtçülük Irkçılık ve etnik yapı malayanilik boş faydasız işler ile meşgul etmek) İSRAF, oyun, film resimleri şarkı türkü sözleri şirk ilahiler gibi kötü duygular kalpte kara leke oluşturur, Mutaffifin suresinde kalplerin paslanması ayeti var. Mealen şöyledir: “… Hayır hayır! Doğrusu yapıp ettiklerinden dolayı kalplerinin üzeri pas tutmuştur.” Allah Rasulü şöyle buyurdu: “Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tövbe ve istiğfar ettiği zaman kalbi parlar. Günahtan dönmez ve bunu yapmaya devam ederse siyah nokta arttırılır ve sonunda tüm kalbini işgal eder. İşte Allah’ın kitabında “Hayır hayır doğrusu yapıp ettiklerinden dolayı onların kalpleri pas tutmuştur.” diye anlatılan pas budur.
Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh- da duânın kabûlündedinde şöyle buyurur: “Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle ve nemli gözlerle duâ ve tevbe et! Zîrâ çiçekler, güneşli ve ıslak yerlerde açar!” Dolayısıyla duânın kabûlü için talebin sırf lafzen ifâde edilmesi kâfî gelmez. Duâları, “havf ve recâ” yâni korku ile ümid duygularıyla yapmaya gayret etmelidir. Kalb, duânın yüklendiği mânâya âit arzularla titremelidir. Ayrıca duâ, bir günahın affedilmesi istikâmetinde ise, o günahın bir daha işlenmemesi husûsunda kat’î bir azim ve kararlılıklaîfâ edilmelidir.
Gücünün yettiği kadar kendi yapısındaki negatif şeyleri yapmamaya gayret göstermelidir. Dinleyip kabul ettiği şeyleri, iç âleminde de kabul etmeli; fiili ve sözüyle inkâra gitmemelidir. Nifaktan korkarak böyle bir durumdan sakınmalıdır. Eğer buna güç yetiremiyorsa içi ile dışı bir olana kadar kötü arkadaşların yanından ayrılmalı, kötü kişilerle de arkadaşlık etmekten sakınmalıdır ki, insanların ve şeytanî cinlerin üzerindeki tesiri azalsın. Bunu, kalbinin ıslah olması ve şeytanî lekenin üzerinden kalkması için yapmalıdır. Ve o her hâl-ü kârda fakirliği zenginliğe tercih etmelidir. Tasavvufun iki temel özelliği vardır: 1-İstikamet. 2-İnsanlara karşı sükûnetle güzel muamele. Kim dinde istikamet üzerine olur, insanlara karşı da ahlâkını güzelleştirip onlara karşı hilim ile muamele ederse o, gerçek bir sûfîdir. İstikamet, nefsinin arzu ve isteklerini, yine nefsinin kurtulması için feda etmek, yani onun kötü arzularını terke dip hakka tâbi olmaktır. İnsanlara karşı iyi huylu olmak ise, nefsinin isteklerini insanlara yüklemek değil; bilakis dine ters düşmediği müddetçe, onların arzu ve isteklerini kendi nefsine yüklemektir. Kulluğun temeli üç şeydir: 1- Dinî hükümleri korumak. 2- Allahu Teâlâ'nın taksimine ve kazâ kadere razı olmak. 3- Allahu Teâlâ'nın rızâsı uğruna nefsinin rızâsını terketmek. Tevekkül, Allahu Allah c.c. vaad ettiği şeyler hakkında inancının sağlam olmasıdır. Yani, şuna yakînen inanmandır: Bütün âlem, yüce Allah'ın sana takdir ettiği bir şeyi senden engellemeye çalışsalar, buna güçleri yetmez. Yine bütün âlem, senin için takdir edilmeyen bir şeyi sana ulaştırmak isteseler, buna güçleri yetmez. Fayda ve zarar, yüce Allah'ın takdir ve kudretindedir. İhlâs, bütün işlerini Allah (c.c) için yapman, kalbinin insanların övgüsüne sevinmemesi ve onların yermelerine aldırış etmemesidir. Bil ki riya, insanların seni övmesinden ve yüceltmesinden kaynaklanır. Bunun tedavisi, insanları Allah'ın kudreti altında boyun eğmiş olarak görmen ve onların sana bir rahatlık ve sıkıntı ulaştırma konusunda cansız varlıklar gibi olduğunu düşünmendir. İnsanları mutlak irade ve kudret sahibi zannettiğin sürece, riyadan kurtulamazsın. Bildiklerinle amel et ki, bilmediklerin sana açıklansın!
Hızır'ın (a.s) Hz. Musa'ya (a.s) yaptığı şu nasihati de aklında tut: "Eğer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi." Bir iş sana kadar ulaşana veya açıklanıp onun ne olduğunu görene kadar acele etme! "Size âyetlerimi göstereceğim, benden acele istemeyin" âyetini hatırla! Vakti gelmeden önce bir şey sorma. 38 Kehf 18/70. 39 Enbiyâ 21/37.
Behlül Dânâ Hazretleri, çarşıda, pazarda halk içinde dolaşırken insanlara nasihat eder, yanlış hareketlerden sakındırmak için onları ikaz ederdi. İkazları bazı insanların damarlarına dokunuyor, gururları inciniyordu. Bir gün, halka, doğru yolu göstermek için söylediği sözlerden rahatsız olanlar, Hârûn Reşîd’e gidip Behlül Dânâ Hazretlerini şikâyet ettiler: “Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi hâlimize bıraksın. Bizi ikaz edip durmasın. Sonra her koyun kendi bacağından asılır.” Bu şikâyetler üzerine Hârûn Reşîd, Behlül Dânâ’yı çağırtıp halkın istediğini bildirdi. Behlül Dânâ hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etti. Birkaç koyun alıp kesti, bacaklarından mahallenin köşe başlarına astı.
Câhil insanlar, hikmetini anlayamadıkları, sırrını çözemedikleri söz ve hareketleri gördüğü birine hemen “deli” damgası vururlar. Behlül Dânâ’nın bu hareketini de anlayamayan halk gülerek şöyle dedi:
“Deliden başka ne beklenir, yaptığı işler hep böyle zaten!”
Aradan günler geçtikçe, asılan hayvanlar kokuyor, bundan ise bütün mahalle zarar görüyordu. Bozulan etlerin kokusundan durulmaz hâle gelince, aynı şahıslar, Hârûn Reşîd’e gidip durumu anlattılar:
“Yâ Emîrü’lMü’minîn! Behlül’ün astığı koyunların kokusundan duramıyoruz. Bizi çok rahatsız ediyor. Şuna söyleyin de, onları astığı yerden kaldırsın!”
Hârûn Reşîd, Behlül’ün böyle bir hareketi neden yaptığını merak ediyordu. Hem halkın şikâyetini bildirmek, hem de böyle yapmasının sebebini öğrenmek için Behlül Dânâ’yı saraya çağırttı. Behlül gelince, Hârûn Reşîd sordu: “Yâ Behlül! Mahalleye astığın koyunların kokusundan halk çok rahatsız oluyor. Böyle bir şeyi neden yaptın?”
Behlül Dânâ Hazretleri şu cevabı verdi: “Ey mü’minlerin emîri! Ben bir şey yapmadım! Sadece her koyunu kendi bacağından astım. Fakat görülüyor ki, her koyun kendi bacağından asılsa da bütün çevreyi rahatsız ediyor, herkese zarar veriyor. Bir kötünün zararı sadece kendine olmuyor, herkese zarar veriyor. İnsanların bunu anlaması için böyle yaptım. Herhalde anlamışlardır!”
“Bir kimse, Peygamber Efendimize (S.A.V.) gelerek: -İzin ver yâ Resulallah, ölümümü temenni edeyim. Peygamber Efendimiz (S.A.V.):-Ölüm öyle bir şeydir ki onun için hazırlıklı ol! Yol uzun, azık ister. Ölümü temenni edenin on hediye hazırlaması lazım.
O kimse sordu: Hediyeler kime yâ Resulallah?
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyurdu:
1- Azrail’in hediyesi.2- Kabrin hediyesi3- Münker ve Nekir’in hediyesi.4- Mizanın hediyesi.5- Sırat köprüsünün hediyesi6- Malik’in hediyesi.7- Rıdvan’ın hediyesi.8- Rûhun hediyesi.9- Peygamberinin hediyesi.10- Rabbinin hediyesi.
Bu hediyeler nelerdir, ya Resulallah?
Azrâil’in hediyeleri dörttür:
1- İyi huylu olmak.2- Geçirdiğin ibadetleri kaza etmek.3- Ölüme hazırlanmak, sefere çıkacak yolcu gibi.4- Kalbinde Allah aşkını taşımak.
Kabrin hediyeleri de dörttür.
1- Söz taşımayı terk.2- Elbiseye idrar sıçratmamak.3- Kur’an-ı Kerimi okumak.4- Salevât-ı şerifeyi çok okumak.
Münker ve Nekir’in hediyeleri:
1- Doğru konuşmak.2- Gıybeti terk etmek.3- Hakkı kabul etmek.4- Tevazu sahibi olmak.
Mizanın hediyesi:
1- Amelini ihlâs ile yapmak.2- Başkasına eza yapmaktan sakınmak.3- Güzel ahlak sahibi olmak.4- Allah’ı (c.c.) çok zikretmek.
Sırat Köprüsü’nün hediyesi:
1- Gadabını yutmak, kızmamak.2- Takva sahibi olmak.3- Cemaate devam etmek.4- İbâdetlere ara vermeden devam etmek.
Malikin hediyesi:
1- Allah korkusundan ağlamak.2- Gizli sadaka vermek.3- İsyanı terk etmek.4- Anne ve babaya iyilik etmek.
Cennet meleği Rıdvan’ın hediyesi:
1- Kötülüklerden kaçınmak.2- Ni’metlere şükretmek.3- Malını Allah yolunda infak etmek.4- Emaneti muhafaza etmek.
Rûhun hediyesi:
1- Az yemek.2- Az konuşmak.3- Az uyumak.4- İstiğfara devam etmek.
Peygamberin hediyesi:
1- Ehl-i beyti sevmek.2- Sünnete uymak.3- Peygamberin sevdiklerini sevmek.4- Sahabe-i kiramı sevmek.
Allah zülcelalin hediyeleri:
1- Allah’ın emirlerini yapmak.2- Nehyettiği, yasak ettiği şeylerden kaçınmak.3- İnsanlara nasihat etmek.4- Bütün mahlûkata karşı merhametli olmak.
Bunlara hazırsan ölümü temenni et!
Allah’ım!
Cümlemizi tevbe ateşinde yanarak, Cehennem ateşinde yanmaktan muhafaza buyur, Ya Rabbi!
Allah’ım!
Namazlarımızın, merasime dönüşmesinden,
Camilerimizin, gıybethane ve tembelhaneye dönüşmesinden,
Cemaatimizin, merasim kıtasına dönüşmesinden,
Oruçlarımızın, açlığa dönüşmesinden,
Haccımızın, seyahate dönüşmesinden,
Kandillerimizin, bayramlarımızın, festivale dönüşmesinden, ibadetlerimizin, adete dönüşmesinden,
Alimlerimizin, bilgisayara dönüşmesinden,
Evlerimizin, lokanta ve pansiyona dönüşmesinden,
Evliliklerimizin, evcilik oyununa dönüşmesinden sana sığınırız, bizleri muhafaza eyle Ya Rabbi!
Selam ve duayla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.