Devrimciler koltuklarda eridi mi?
CHP’li belediyelerde hiç yolsuzluk, haksızlık olmaz mı? Hani bunlar yolsuzluğa, haksızlığa biz geliyoruz demişlerdi.
Seçmende bir umutla belediyeleri yarı CHP’li, yarı milliyetçi başkanlara teslim etmişti.
Üç yılda ne değişti yiyen eller ve makamların dışında. Bunlar suda yıkanmış ak kaşık mı, yapmıyorlar mı?
Biz devrimciyiz insanların haklarını savunuruz diyenlere ne oldu devrimciliğiniz makamlara mı gömüldü.
Devrimcilik marşla, slogan sözlerle olmuyor. Bulunduğunuz yerde hâk, hukuk, adalet mazlumların haklarını korumakla oluyor.
Hani sizler Atatürk’ün emanetini koruyacaktınız, halkı sevecektiniz, kul hakkını yemeyecektiniz.
Bugün ise bal tutan parmağını yalar dercesine. Büyük şehir, küçük şehir fark etmiyor herkes nüfusuna göre götürüyor deniyor.
Ne diyelim eskiler yetim hakkı, kul hakkı, yiyenler sürüm, sürüm sürünsün derlerdi bizde öyle diyoruz.
Halkın malıyla sefa sürüp de huzurlu yaşayanları gördünüz mü? Basında ve etrafımızda görüyoruz halkın malıyla saltanat sürenler sürünüyorlar. Hesap günü kul hakkıyla gelmeyin sonunuz cehennemlik denmiyor mu?
Birde bu yiyici takımı ne diyor biliyor musunuz, Allah’la kul arasına girmeyin nerden biliyorsunuz diyorlar.
Yahu kitabı Kuran neden geldi, bu güne kadar bozulmadan bizlere haramı, helali, cenneti, cehennemi anlatıyor.
Devletin malı yetimlerin, mazlumların değil mi, yerken bir düşünseniz o zaman o lokma boğazlarınıza çakılır.
Gerçi hırsızın, dini, imanı, milleti olmuyor. Bunların Rabbi para olmuş devrimcilik, İslamcılık takma isimleri olmuş.
Kimi İslamcıyım diyor, yetimin malını cuk alıyor, kimi devrimciyim, Atatürkçüyüm diye hortumluyor. (Yaşanmış bir vakadan alıntıdır.)
12 Eylül darbesinden sonra Amasya Ağır Ceza mahkemesinde görülmekte olan DEV-GENÇ devasında tutuklu sanıklardan birisinin sorgusu yapılmaktadır.
Hâkim: Anlat bakalım sen nerelisin, kimsin, nerede doğdun, ne işler yaptın…?
Sanık:- Efendim ben Sivas’ta doğdum. Çok küçükken babam öldü. Annem yeniden evlendi. Amasya’ya taşındık. Üvey babam beni çok döverdi. Bende çoğu zaman eve gitmezdim, dayak korkusundan evden kaçardım.
Bir kaç kez hırsızlıktan cezaevine girdim. Hiç doğru dürüst bir işim olmadı. Belli bir evimde olmadı, orda burada yaşadım…
Hâkim, bunları dinlerken zaman zaman salona, zaman zamanda yanındaki diğer hâkimlere dönerek:
-Vah vah çocuk neler çekmiş, neler yaşamış.
Diyor.
Sanıkta bunun üzerine dramatik hikâyesini daha da dramatik hale getirmeye çalışarak anlatıyordu.
Hâkim: Eeee sonra bu işlere nasıl bulaştın. Devrimcilikle nasıl tanıştın? Diye sordu.
Sanık: Efendim ben mahallemde devrimcileri görüyordum. Onlarla arkadaşlık yapmaya başladım. Benim durumumu öğrenen devrimciler bana yardımcı oldular.
Dev-Genç’in bir odun kömür deposu vardı. Buradan karaborsacılara karşı halka ucuz odun kömür satılıyordu. Burada çalışmaya başladım.
Hâkim: Maaş, para alıyor muydun?
Sanık: Maaş olarak değil ama ihtiyaçlarım karşılanıyordu.
Hâkim: Nerede yatıp kalkıyordun?
Sanık: Bir ev vardı orada yatıp kalkıyordum.
Hâkim: Nasıl yani örgüt evinde mi?
Sanık: Hayır efendim bana bir ev tutmuşlardı orada kalıyordum.
Hâkim: Eee sonra ne oldu da devrimcilerle aranız açıldı?
Sanık: Satılan odun ve kömür paralarında bir açık vardı.
Hâkim. Sen mi yedin parayı?
Sanık: Yok efendim.
Hâkim: Eeee para nerde?
Sanık: Bilmiyorum efendim.
Hâkim: Oğlum satışı sen yapmıyor muydun? Para, işleri senin kontörlünde değil miydi?
Sanık: Evet efendim.
Hâkim: Eee oğlum para nerde?
Sanık: Bilmiyorum efendim.
Sanığın kaçamak yanıtlar verdiğini anlayan hâkim sesin yükselterek:
-Oğlum, o kadar sıkıntı yaşamışsın. Cezaevine girip çıkmışsın. Sokakta kalmışsın. Devrimciler sana kucak açmış.
Seni yanlarına almışlar. Sana iş vermişler. Seni adam yerine koymuşlar.
Lan g…tünmü kalktı?
Devrimcilerin parası yenir mi?”
Devrimcilerin parası yenmez ama ne yazık ki ‘’koltuğa oturan’’ daha yok mu diyor.