Dilin kemiği olsaydı!
Ağzı olan konuşunca sapla saman biri birine karışıyor. Hele bir de bilgi sahibi olmadan söz sahibi olarak pat diye ortaya laf koymak var ya! İşte o zaman gülünç duruma düşüyor insan. Ortada fol yok yumurta yok sırf gündem oluşturup geçmişe atıfta bulunarak “Gazi Mustafa Kemal bu ülkeyi parlamenter sistemle mi yönetti” diyerek laf etmek gülünç olmanın da ötesinde bilgisizlik örneği oluşturmaktan öte başka bir şey olamaz. Böyle bir bilgi yoksunluğu söyleyene de ait olduğu makama da zarar verir. Bu güne kadar iyi kötü yürüyen parlamenter sistemi işlevsiz hale getir her şey benden sorulur makamını oluştur. Sonra da sistem tökezlemeye eleştiri almaya başlayınca kendince haklılık payı yaratırcasına Gazi Mustafa Kemal’e dil uzatmayı, bu toplum kabullenmez.
Mustafa Kemal daha ilk günden beri parlamenter sistemle yönetmiştir. Halkın iradesi ile oluşmuş olan Milli Mecliste alınan her karara Cumhur reisi olarak ta Mustafa Kemal uymuştur. O dönemde muhalefet yoktu diyenler yanılırlar. Milli Meclis te muhalefet çok etkindi. Mustafa Kemal Atatürk bile çok yoğun bir şekilde eleştiriliyordu. Daha Cumhuriyet’in ilanı öncesinde bile Rauf Orbay-Ali Fuat Cebesoy- Refet Bele-Kazım Karabekir gibi şahıslar Mustafa Kemal’in yakın dostları olmasına rağmen kendisine muhalefet etmişler yoğun bir şekilde eleştirmişlerdir. Mustafa Kemal’in haklı ve doğru duruşu onlarında kabulü ile son bulmuştur.
Yukarda adı geçen değerler Mustafa Kemal’in Cumhuriyeti ilan edip hilafeti kaldırmasını eleştirmişler ve daha sonra haklı bulup ona katılmışlardır. Milli Mecliste gerek İstiklal Mahkemelerinin üyelerini gerek Bakanlar Kurulu üyelerini TBMM de seçilirdi. Her kanunun bir komisyonu olduğu gibi Anayasa uyarınca Mustafa Kemal’in bile çıkan yasaları veto etme gibi bir yetkisi yoktu. Böylesi yakın tarihimize ait bilgiler bile ilköğretim yıllarında öğretilir iken bile bunu bilmemek gibi bir tavırla kendince haklılık payı çıkarırcasına laflar etmek etik olamaz kabul de edilemez.
“Gözleri var görmezler, dilleri var söylemezler, kulakları var duymazlar” demek böyleleri için söylenmiş olsa gerek. Makamları böyle Tiraj-ı komik durumlara düşürmek ve çözümsüzlüğe düşürmenin kendilerine haklılık kazandırmayacağı gibi siyasete alet edilmesi yanlış olur. Bu gibi çıkışların ülkenin var olduğu ekonomik-politik varlığına ne katkısı olabilir? Halk ekonomik açıdan dizleri üstünde sürünürken eğitim-sağlık işsizlik ortalığı yakarken sırf laf olsun torba dolsun gündem değişsin diye çıkışlar yapmak yanlış bir yoldur.
Bülbülün çilesi dilindendir derler. Önüne gelene Ey Çekerek gerekmeyen yerde ve ortamda kin ve nefret söylemlerinde bulunmanın zamanı çok eskilerde cahiliye döneminde kaldı. Artık günümüze ve çağımıza dönüp sevgi dilini, diplomasi dilini, demokrasi ve hukuk dilini kullanmanın zamanıdır. Geçmişi bu güne taşıyamazsınız, geleceği aydınlatmak için çaba sergilenmelidir. Cumhuriyetin mayası tutmuştur. Bunu nefretinizle bile boğamazsınız.
Türkiye bilimsel olarak kişiler üzerinde ki güvenin dünyada en düşük olduğu ülkeler arasında yüzde 24 güven oranıyla sondan ikinci durumdadır. Bilime yatırım yapmazsan, eğitimi sadece kendi arka bahçeni oluşturmak için kullanırsan, olur olmaz yerde kabul görmeyecek tepki alacak açıklamalarda bulunursan, toplumda ne güven ortamı oluşur ne de ekonomide iyileşme sağlanabilir. Bu tür söylemlerin yarattığı sonuçta kültürde dilde yara alır. Kendi yakın tarihini kendi kurtarıcısını ülkeyi kuran liderini ve onun değerlerini, görmezden bilmezden gelmek, bilimin olmadığı kültürün gelişmediği, eğitimin bilimselliğini kaybettiği toplumlarda görmek mümkündür. Ben her konuyu dine bağlarım her konuyu dinle çözerim diyenler hukukun var olduğu demokratik laik “Cumhuriyet” ilkelerine insanlık tarihi boyunca karşı olmuşlardır. Bilgi sahibi olmadan söz sahibi olanlar da bu zat-ı muhteremlerdir.