Buna şapkadan tavşan çıkarmak denir
Hokus-pokus diyerek örtülü faiz artışının ve kur riskinden doğacak tüm yükü hazinenin sırtına yani halkın vereceği vergilere yükledik. Artık sokak ortasında halay çekebilirsiniz. Garibanın, döviz sahibini fonladığı saçma sapan bir yola girdik. Hazine artık yönetenlerin uyguladığı yanlış siyasi ve ekonomik çıkmazlardan doğacak kur farkını vatandaşlardan topladığı vergilerle ödeyecek. Bu da mevcut vergilere yeniden yapılacak zam demek.
Merhum Özal bu uygulanmaya başlanan, yeni diye yutturulan ekonomik modeli daha 1980’li yıllarda reddederek “Kendini uyanık zannedenlerin bulduğu bir dalavere yöntemidir” diyerek reddetmişti. Ekonomistler bu yolun adını koydular bile “Örtülü faiz artışı” yani faizi doların artışına bağladılar. Arada oluşacak farkı da Hazineden yani halın verdiği vergilerden ödeyecekler. Dövize sıkıştıkları dönemde tekrar gündeme getirilen bu sistem sonuçları ağır olur diye yine kendi Hazine Bakanlarından Lütfü Elvan tarafından reddedilmiş ancak istifa ettirilerek buna onay verecek Sayın NEBATİ getirilmişti. Sayın Bakan da yaptığı yönetim değişikliği ile bu sisteme imza atanları getirerek bu sonucun oluşmasına onay vermiş oldular.
Faiz enflasyonun nedenidir diye inatla yüksek perdeden konuşanlar bu sistemle örtülü olarak artacak olan faizin önünde diz çökmüş oldular. Böylece hem faiz oranları artacak hem de faizi yükseltmemiş görünüp adeta seçmene selam verilmiş olacaklar. Bu sistemin adını koyanlar önce NAS diyerek sonrada kılıfına uydurup “Kur korumalı vadeli TL mevduatı” dediler. Bu günü kurtarmaya yönelik geçici bir aldatmacadır. Bu yolla Türkiye Cumhuriyeti kendi hazinesini yabancı paralar karşısında dövize endeksli borçlandıracağını ortaya koymuştur. Üretemeyen toplumlar bu tür oyunlarla kendi yetersizliklerini ortaya koyarak toplumu yönetmeye çalışırlar.
Ekonomi ve siyasette tıkanmışlığı aşmak günü kurtarmak için başka da bir savunma konusu bulamadıkları için ve de seçim rüzgârlarının fırtınaya dönüştüğü günümüzde uygulanan sistem liyakatsizliğin- üretmeden tüketmeye çalışan bir zihniyetin kılıfı olmuştur. Mevcut yönetimin ne denli sıkıştığının içerde ve dışarda hazinenin açığını kapatacak borç para bulamaması, halkın yastık altına el uzatarak seçim tamtamlarının çalınmasına neden oluşturmuştur. Sadece parasal sorunlar değil, el altından sürdürülen Suriye’den asker çekme, Emekli- memur-işçi aylıklarında ki artış vaatleri-3600 ek göstergenin düzenleneceğine dair verilen sözler, her konuştuğunda döviz artıyor sözlerine uyguladıkları sistemle “Bakın konuşunca dövizi düşürdü yaygarası, seçimin ani bir şekilde gündeme getirileceği kuşkusunu yaratmıştır.”
Halk döviz artışıyla yükselen ve halkın alım gücünü aşan enflasyon karşısında ezilmektedir. Madem döviz kurlarında dalavereli yöntemlerle sonuç alabiliyorsanız enflasyonu da düşürün. Aşırı artış gösteren temel gıda ürünlerini-konut ve otomobil de ki artışları-yaşam koşullarında ki enflasyonu da düşürün. Öğle küçük ortak talimatıyla holiganlarınızı esnafın üzerine salarak parmak sallamaları ile de enflasyon düşmez. Bu Güvenli ortam yaratmakla-hukuka adalete Özgürlüklere saygılı olmakla-tarımda sanayide üreterek planlayarak sağlanabilir. Bunların tersini yapıp hazineyi boşaltırsanız, israfa- yolsuzluğa meydan verirseniz işte böyle avuç açar duruma gelirsiniz.
Hazine de ve Bütçede karşılığı olmayan hukuksuz-yasasız garantilerin verilmesi Türkiye’nin risklerini artırır. Enflasyonun daha da yükselmesine neden olur. Güven yitirmiş bir iktidarın yeniden güven oluşturması çok zordur. Artık seçim şart olmuştur. Bu gün iktidarın gittiği yol DOSTOYEVSKİ’nin şu sözlerini anımsatıyor. “Yanlış trene bindiğinizde ilk istasyonda inmeye çalışın. Çünkü mesafe ne kadar uzarsa dönüşün maliyeti de o kadar artar”…