Toplum hızla yoksullaşırken
Türkiye giderek fakirleşiyor. Hem kur artışlarıyla fakirleşiyoruz, hem de Enflasyon artışıyla fakirleşiyoruz. Bunda yönetenlerin sahip olduğu zihniyetin, israfın, iş bilmezliğin, liyakatsiz atanan kişilerin öngörüsüz alınan kararların büyük dahli var. Son aylarda bilerek ya da bilmeyerek inatla düşürülen TCMB faizlerinin indirilmesiyle yükselen kurlar değil, değer kaybına uğrayan asıl Türk lirası olmuştur. Türkiye enflasyon kapalı bir devalüasyon kıskacına girmiş vaziyettedir. Güvenilir bir siyasi değişim ile ortaya konabilecek planlı ve bilimsel bir ekonomik program ancak bu yangını söndürebilecektir.
Bir toplumu toplum yapan en önemli unsurların başında üretim ve adalet gelir. Devlet olabilmenin en temel amacı da bunun devamlılığını sağlayabilmek, eşit sıçramalı yasalarla da bunu halkına dağıtabilmekle olur. Durmadan dış güçler bahanesinin arkasına sığınarak, batağa saplanan ekonomiye gerekçe yaratılmamalıdır. Saki dış güçlerin umurundaymış gibi senin ekonomin. Onların var olan tek düşüncesi sana mal satabilmek, sana verdiği borcun dönüşünü garanti altına almak, seni kendi güvenliği için ileri karakol, ülkesine göç yoluyla gelenlerin toplanabileceği ülke yapmak. Senden ucuz yollarla emek, ucuza mal alabilmek.
Dış güçler işte bu yüzden senin ekonomini kullanıyor. Dış güçler seni öldürmez, seni kendine muhtaç bırakır zihniyetin ve politikaların bu durumda olunca. Bu gün cumhuriyetin fabrikalarını satıp üretimini bile durma noktasına getirdiğin, Bunun sonucunda da ithal kapısını açman gibi. Bütün sorunların başında senin sahip olduğun zihniyet, liyakatsiz atamaların, öngörüsüz kararların cumhuriyet ve demokrasi düşmanlığın geliyor. Dış güçler değil! Öncelikle çözüm değil, sorun yaratan figür olmaktan vazgeçmelisin! Bakın Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ilanından sonra aklın ve bilimin yolunu izleyerek çağdaş bir gelecek için on beş yılda kendi kendine yeten bir ülke yarattı. Siz ne yaptınız? Miras yedi gibi varlıklarımızı israfa, yandaşa yedirdiniz. Yol-köprü-ulaşılamayan randevusu bile aylar sonrasına verilen beton yığını hastanelerle yandaş müteahhitlerinizi doyurdunuz. Ülkenin doğmuş ve doğacak olan çocuklarını bile borç altına soktunuz.
Halkımızın kafasına çay fırlatana kadar, halkın arasına katılıp yaşadığı zorlukları görebildiniz mi? Hiç ekonominin geleceğine dair raporlar-planlamalar oluşturabildiniz mi? Hani nerede sizin kalkınma planlarınız? Var olan Devlet Planlama kurulunu bile kapattınız. Hangi istihdam yaratacak fabrikayı kurdunuz? Var olan cumhuriyetin kazanımlarını bile sattınız. Bu günden sonra istediğiniz çabayı gösterin, istediğiniz hokus-pokus yöntemini ekonomide uygulamaya çalışarak toplumda güveni oluşturamazsınız. Bütün bunlara sebep, uzun bir zamandır biriken risklerin hak-hukuk-adalet-özgürlükler-üretim gibi faktörlerin bir anda fiyatlandırılmasının sonucudur.
Var olan bu riskler iktidarlara, varlık fonuna aktardıkları değerleri, yer altı ve yer üstü zenginliklerini de satışa zorlar. Bu zorda kalış ise zihniyet yandaşlığı yaşadığı iktidara da tercih olarak Arap dünyasına doğru itekler. Daha işin başından beri bütün dünyada bile benzeri olmayan zihniyet “Faiz sebep, enflasyon neticedir.” Söylemi de sonuç getirmediği gibi aksine enflasyonda kontrol edilemeyen bir yükselişe geçmiştir. Ülkede yaşanan enflasyon, artık dikkatleri başka yöne çekme stratejisine dönüşmüştür. Topluma verecek demeci kalmayan yönetim, toplumu etkilemek, kendi yandaşlarını bir arada tutup yön verebilmek için akla hayale gelmeyecek yollara başvurarak “Sezen Aksu-Sedef Kabaş” gibi sanatçı ve gazetecileri, İstanbul halkı için çabalayan Başkan Ekrem İmamoğlu nu bile gündem yaparak, toplumun kabullenemeyeceği mesajları vermeye çalışmışlardır. Bütün bunlar ülkenin teslim olduğu cehaletin bedelidir.
İnşallahla- Maşallahla-el yordamıyla ülke ekonomisine yön verenler, elektriğe-doğalgaza-akaryakıta yapılan zamlarla ülke insanını feryat edecek duruma getirmişlerdir. Toplum hızla yoksullaşıp fakirleşirken eski refah günlerini bile arar olmuştur. Yıllık enflasyon TÜİK verilerine göre %48. 7 - ENA grup verileri ise %114. 9 olarak açıklanmıştır. Bu rakamlar bile 1942 yılında patlak veren dünya savaşında Türkiye’nin savaşa girmemesine rağmen ekonomisinin etkilenmesiyle tarihinin en yüksek enflasyonu olan %115 rakamı ancak o yıllarda görülmüştü. Bu gün geldiğimiz noktada enflasyon benzeri durumdadır.
Ülkede bu kadar büyük oranda enflasyon yaşanırken insanlarımız, işsizliklerini-güvencesizliklerini gidermek için, tıpkı ülkemize gelen göçmenler gibi yurt dışına gidiş yollarını aramaya başlamışlardır. Gri pasaport yolu ile çıkış sağlamak bunlardan sadece biridir. Bu çıkış arayışının içerisinde ülkenin yetiştirip uzmanlaştırdığı doktorlar-mühendisler- üniversite öğrencileri gibi ülkenin geleceği olan değerlerde vardır. Ve ülkemize de insanlarımıza da yazık olmaktadır.