Doğru oturup doğru konuşalım
Ülkemiz 15 Temmuz 1915 ten beri, bir ihtilâl girişimi ve bu girişimin açtığı yaraları sarmaya çalışıyor. Yargılamalar sonuçlanmış değil. Bu çalışma hızıyla ve bu yargılama usulüyle halkı mutlu edecek bir sonuca varılacağı görünmüyor. Efendim sendikaya üye olmuşsun, telefon kullanmışsın, bankaya para yatırmışsın, Ağabeylik- ablalık yapmışsın. Gazetesini, dergisini almışsın. Konferanslarına katılmışsın. Bunların bir kişiyi açığa almayı, meslekten ihraç edilmeyi, Hapis cezası almayı gerektirecek suçlar olmadığı belli değil mi?
İhtilallerin bir hazırlık dönemi olur. Bir ihtilalin yapıldığı gün olur. Bir de bu günden sonra gelişen olaylar olur. Ülkemizde 15 Temmuz da yapılan ihtilâl başarısız oldu. İyi ki başarısız oldu. Ben cumhuriyetçiyim diyen, ben hürriyetçiyim diyen, ben demokratım diyen, ben özgürlükçüyüm diyen hiçbir kişinin, ihtilali onaylaması kabul edilemez. İhtilali yapmak isteyenler, ihtilale destek olanlar, ihtilali onaylayanların demokratlıkla ilgisi yoktur.
Bakın altmış ihtilali yapıldı. Ordumuzun istikrarı bozuldu. Tam 5 bin ordu mensubu subay ve astsubaylarımız ordudan atıldı. Bine yakın siyasi parti üyeleri, çeşitli cezalarla cezalandırıldı. Halkımızın siyasi bilinci alt üst oldu. İdamlar oldu. İntiharlar oldu. Halk on yıl kendine gelemedi. Siyasi istikrarı yakalayamadı.
Yetmiş İhtilali yapıldı. Ülke seksene kadar karışıklıklardan kurtulmadı. Sağ-sol çatışmaları halkı canından bezdirdi. Seksen İhtilali yapıldı. Bir milyon iki yüz bin kişi yargını tezgâhından geçirildi. Faili meçhuller mi dersiniz, işkenceden öldürülenleri mi dersiniz, kaçarken öldürüldü denenlerimi dersiniz, işkencenin her türlüsünün uygulandığı insanları mı dersiniz, ordudan atılan on binlerce subayımızı mı dersiniz, hapse atılanları mı dersiniz! İdam edilenleri mi dersiniz! İşten atılanları mı dersiniz! Sayın sayabildiğiniz kadar.
İhtilâl denemeleri bitmedi. Doksan sekizde de namlular kendini gösterdi. Sincan sokaklarından başlayan ve Ankara’yı yakıp yıkmaya girişilen ve 15 Temmuz’da da katmerlisini yaşadık. Şu söz her zaman söylenmiştir. Her yapılan bir ihtilâl, Ülkeyi bulunduğu konumdan en az on yıl geriye götürür. Yani açılan yaralan en az on yılda sarılabilir.
Sözümün burasında FETOCULUKTAN dolayı yapılan yargılamalar, ADALETİN yerine getirildiği HUKUKUN yerine getirildiği anlamını vermemektedir. Yargıçlar sanki aldıkları talimat doğrultusunda karar veriyor gibiler. Birbirlerinin verdiği kararlara bakarak karar veriyorlar gibiler. Oysa suçlar İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de Gölbaşında, Fethiye’de, Kazanda, TRT de işlenmiş suçlardır. Eli silahlı ihtilalciler buralardadır. Birinci derecede suçlu olanlar buralarda eyleme geçenlerdir. Suç açık açık bellidir.
Adamlar silahlanmışlar. İstanbul’da köprüyü işgal etmişler. Meclisi bombalamışlar. Genel Kurmay başkanlığını teslim almaya girişmişler. Genel Kurmay Başkanını etkisiz hale getirmeye çalışmışlar. TRT’yi işgal etmişler. Cumhurbaşkanını Fethiye’de yakalamaya ve öldürmeye girişmişler. Gölbaşında ÖZEL Harekât Başkanlığını bombalamışlar. Suçlar açık. Ortada. Yargının kararları nerede? Aradan üç yıl geçti. Daha tümünün cezası verilmedi. Doğru mu bu?
Yine soralım. Tüm kurum ve kuruluşlarda FETOCU var. Tümünü tespit edebildiniz mi? Tespiti kurumların başındakiler açığa çıkarmak zorunda. Bakıyorsunuz kurumda on FETOCU varsa, beşini yargıya teslim etmiş. Diğer beşi görevine devam diyor. Açığa alınanlar var. Meslekten ihraç edilenler var. Gözetim altında tutulanlar var. Bakın bu yargılamada iyi gitmeyen durumlar var. Parası olanlar, dayısı olanlar yargılamayı kolay atlatıyor. Kurum amiri olup ta görevini hakkıyla yapmayan var. Efendim. Anasınıfı öğretmeni, kurumda hizmetli, masa başı memuru, FETÖ sempatizanları var. Hatta kurumda kişiler arası husumetten dolayı yargıya itilen insanlar var. Bunların pek çoğu büyük mağduriyetler içinde.
İyi de FETO’nun girmediği kurum kalmamış. Siyasetin içinde olanlar nerede? Siyasetçiler biz art niyetlerini anlamamıştık. Anladıktan sonra onlardan ayrıldık. Dediler ve yargı onları görmüyor. İyi de kardeşim benim Anadolu insanın kolay kolay yalan söyleyemez. Kolay kolay tuttuğu yoldan vaz geçemez. Ben çok dinledim. Hikâye de olsa. Adam yargılanıyor. Saf duygular içinde olduğunu hâkim görüyor. İfadesinde bir değişiklik görmek istiyor. İfadesini düzeltmesi için önünden beri gelmeye çalışıyor. Hâkim ifadesine uysa. Ceza vermeyecek. Ama adam ifadesini değiştiremiyor. Değiştirmiyor. Hâkim de ceza vermek zorunda kalıyor. Ceza veriyor.
Gündem de af konusu var. Bu af konusunda tüm partiler konuyu enine boyuna tartışmalılar. Efendim açığa alınmış olanlar, ihraç edilmiş olanlar, eften püften suçlamalara maruz kalmış olanları, zaman daha çok geçmeden ülke insanları soluklandırılmalıdır. Suçlular sadece bu tabandaki insanlar değil ki! Bu devleti, döneminde iyi yönetemeyen yöneticiler de suçlu. Niyetlerinin ne olduğunu sonradan anladım diyenlerde suçlu. Geçmişte devlet büyükleri de bu olayın içinde olduğu ve size bakarak olayı anlayamamalarına neden olduğunuz için sizde suçlusunuz. İhtilali başarısız oldu. Kurtuldunuz. İstemeden suça düşmüş, mağdur olmuş olanları da siz kurtarınız. Bir an önce af konusu sonuçlandırınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.