Dönülmez akşamın ufkunda
Yazılarımızı okumak için değerli vaktini ayıranlar; bir akademisyen gibi, ‘dayanacak duvar’ aramadığımızı bilirler. Kendini riske atmama kurnazlığındaki temkinli yazar edasıyla yuvarlak laflar etmenin, bizim yazı üslubumuz olmadığını da…
Siyasî yorum yapan kalem sahipleri, kendini riske de atabilmeli. Bunun için, gerektiğinde somut ve keskin kanaatler de ortaya koyabilmeli. Yani sakin sularda yüzme rahatlığı bize göre değil.
Bu girizgâhtan sonra esas meselemize gelelim.
Etme bulma dünyası derler ya… İP Başkanı Meral Akşener, şimdilerde tam da bunu yaşıyor.
Onu da anlamak lazım… Kolay değil yani… Şunun şurasında bir sene önce alnında ‘Rabbiyessir’ gördüğünüz… Hızınızı alamayıp, İstanbul’u ikinci kez fetheden ‘Fatih Sultan Ekrem’ sıfatını layık gördüğünüz… YSK üyelerine hakaretten dolayı aldığı hapis cezasını, Saraçhane Tiyatrosunda sarmaş dolaş kutlarken… Üstüne üstlük, o şahsın Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’yu da istiskal etiğiniz…
Hatta kendisini, ‘Cumhurbaşkanı olmaya en layık aday’ ilan ettiğiniz politik figür, sizin desteğinizle elde ettiği kamu gücü ve kaynaklarını, sizin partinizi parçalamak için tepe tepe kullanıyor.
ÖKÜZ ÖLÜP ORTAKLIK BOZULUNCA
İçinize oturmuş… Müflis Çıfıt gibi, geçmiş defterleri karıştırmaya başlıyorsunuz.
- Cumhurbaşkanı adayı olamayan korkaklar…
- Belediyeleri yönetemeyenler…
- Beceriksizler…
- Partimizin içini karıştıranlar…
- Bize karşı operasyon çekenler
‘Operasyon’ mu dediniz, Meral Hanım? Tam orada durun.
2010 Mayıs ayında, Deniz Baykal’a FETÖ tarafından bir kaset tuzağıyla yapılan neydi?
MHP üst düzey yöneticilerinden 11’ine kurulan ahlâksız kaset tezgâhı neydi?
AK Parti’yi bölmek için, ‘Akepeli’ fırıldaklara kurdurulan küsurat partileri de birer operasyonun unsurları değildir miydi?
Ya senin, ‘dört dörtlük bir devlet adamı’ olan Devlet Bahçeli’nin Ülkücülüğünü yetersiz bulup, MHP içinden ayrı bir parti çıkarman, başlı başına bir operasyon değil miydi?
Hadi o kadar uzağa gitmeyelim… “Kılıçdaroğlu’na bir şey olursa ailesi bana emanet…” demişliğinin üzerinden henüz bir yıl geçmedi.
Şimdi öküz öldü, ortaklık bozuldu.
Evet, sana ve partine operasyon çekiyorlar. Partinin içişlerine karışıyorlar. Hem de bunu, ‘ablası’ rolüne soyunduğun… İstanbul’u kimden alarak ikinci kez fethettiyse, kendisini büyük bir hadsizlikle ‘İkinci Fatih’ ilan ettiğin zat eliyle yapıyorlar.
ETME BULMA DÜNYASI
Operasyona uğradığın iddianda haklısın. Fakat sen de CHP’ye karşı epeyce operasyon çektin. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı indirmek amacıyla yapılan başarısız operasyonlarda da başrollerde oynadın.
Ülke siyasetini doğal mecrasından saptırmak için kurulan masaya, seni ev sahibi sıfatıyla oturtan kişiyi ‘seçilemeyecek aday’ ilan ettin.
Onun Genel Başkanı olduğu partinin iki belediye başkanını ‘seçilecek aday’ diye ayartmaya çalıştın.
Genel Başkanlarını atlatarak, o iki kişiyi Cumhurbaşkanı adayı yapmaya kalkıştın.
Çıkıntılık yapınca, (kendi deyiminle) masadan kovuldun.
Kovulunca, noter-kumar masası dedin. Halkın iradesine dayanmıyor dedin.
Lakin kimlerle dans ettiğini bilmiyordun. Masayı kuran irade, tasmasını tuttuğu iliştirilmiş köpeklerini üzerine salarak, seni doğduğuna pişman etti.
Daha 72 saat dolmadan, süklüm püklüm ve süngüsü düşmüş vaziyette, masaya geri döndün. Dönerken, senin ‘aday olun’ çağrısıyla dışa vurduğun kaprislerine bir yerleriyle gülen iki ‘kazanacak cumhurbaşkanı adayını’, mevcut bir düzine Cumhurbaşkanı adayına ilave ettirme başarısını (!) da sana bahşettiler.
Masa ortaklarının sana layık gördüğü aşağılanmayı, partine ‘en sağlam Ülkücülük’ kontenjanından iliştirilen, kalıbıyla kişiliği ters orantılı bir adamın, ‘hikmet alameti’ yapıverdi. Şöyle buyurdu: “Genel Başkanımızın, masayı dağıtıp tekrar dönmesi, rakip ittifakın algoritmasını bozmak içindi. Bu da Genel Başkanımızın siyasî dehâsını gösterir…”
Acaba o gün hatada hikmet arayan yalaka yardımcın, “Beni masadan kovdular…” ifşaatından sonra, seni gördükçe saklanacak delik arıyor mudur?
DEĞDİ Mİ?
Her şey bir yana… Masa ortakların, masa altındaki esas ortak olan PKK’yla, Türkiye’nin bölünmesi pahasına, gayriresmî fakat alenî pazarlık ederken, başını öte yana çevirip görmezden gelmen, bir ‘tarz-ı siyaset’ miydi?
Peki, milletvekili adayı bile olamadığın seçimde, onca yırtınmanın tek gayesi, Erdoğan’a kaybettirmek miydi?
Ve buna değdi mi?
Meral Hanım!..
Siyaset, ‘kazanma ülküsü’ üzerine yürütülür.
Ülkesine düşman olanların safında kümelenenler için, toplumlar genellikle ‘ihanet’ veya türevi tanımlamalar kullanır.
Siyaset, hiçbir beceriksiz ve başarısız politikacıya bu kadar kredi açmaz.
Sermayeniz ve krediniz tükeneli çok oldu.
Dönülmez akşamın ufkundasınız… Vakit çok geç… Artık veda vaktidir…
Bari bir yol bulup, siyasî jübilenizi sırat-ı müstakim üzere yapın.
Değilse, adınız siyaset tarihinde, Damat Ferit’in bulunduğu bölüme yazılabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.