Mahmut Erdemir

Mahmut Erdemir

Ecdadın aziz mirası güzel İstanbul

Ecdadın aziz mirası güzel İstanbul

 

Açıklama: C:\Users\TÜRKİYEYAZARLAR\Desktop\mahmut\cafer\2F6A0225.jpg

İstanbul; Gece-gündüz, yaz-kış her zaman çok güzel bir şehir. (Fotoğraf: Cafer Erdemir)

 

Eyüp Sultan Türbesinde; İnsanlar sıraya girip dua ediyor. Derdine derman, hastalığına şifa, sınavına başarı, ailesine saadet, nimete şükür, günahına tövbe... Herkesin duası, beklentisi, umudu farklı olsa da; Yakardıkları, sığındıkları, af diledikleri makam aynı...

Denizi, doğası, köprüleri, tarihi anıtları, müzeleri, camileri, çarşıları, medreseleri, kaleleri, bedestenleri, hanları, şadırvanları…

Adına şiirler, romanlar, hikâyeler yazılan, uğruna savaşlar yapılan, dünyanın hayranlıkla baktığı, ressamların ilham kaynağı, Yahya Kemal'in “Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer” dediği kadim şehir İstanbul.

Önceleri kart postallarda gördüğümüz, sonraları filmlerde, dizilerde hayranlıkla seyrettiğimiz; Eyüp Sultan Camii, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Kız Kulesi, Yerebatan Sarnıcı, Galata Kulesi, Dolmabahçe Sarayı, Süleymaniye Camii, Pierre Loti Tepesi, Boğaz Köprüsü…

İstanbul’da gezilecek, görülecek o kadar çok yer var ki... Anadolu’nun hangi şehrinde kim nerede yaşıyorsa mutlaka görmesi gereken bir şehir İstanbul.

Bunları söylerken ben erken yaşta mı gördüm, hayır geç gördüm, hem de oldukça geç…

Kardeşim Cafer yıllardır İstanbul’da yaşıyor.

O, iyi bir şair olduğu kadar aynı zamanda fotoğraf sanatçısı. Hem portre hem de manzara fotoğraflarının çekiminde büyük başarılar gösteriyor. İstanbul’a işe başladığında da misafiri olmam için bir çok kez davet etmişti.

İş amaçlı ziyaretlerim oldu.

Bir kamu kurumunun İstanbul İl Müdürlüğü memurlarına kişisel gelişim eğitimi vermek amacıyla gittim. İki gün kaldım, çok yoğun bir programdı. Gezme imkânım hiç olmadı.

Daha sonra benim açımdan iki önemli gelişme oldu; Birincisi, oğlum “Alpaslan iyi bir Beşiktaşlı.” Lise yıllarından başlayarak üniversite dönemlerinde İstanbul’a maçlara gidiyordu. Üniversiteyi bitirince de İstanbul’da işe başladı. Kardeşim Cafer’den sonra İstanbul’da yaşayan aileden ikinci kişi oldu.

Diğeri de, 2014 -2016 – 2018 ve 2021 tarihlerindeki genel kurullarda Türkiye Yazarlar Birliği Yönetim Kuruluna seçildim.

Artık hem ziyaret hem iş amaçlı İstanbul’a gidip gelmeye başladım.

Her gittiğimde, mümkün olduğunca ziyaret ettiğim yerlerle ilgili notlar aldım. İşte o notları birleştirince bu yazı çıktı ortaya.

İki kıtaya yayılmış; 39 ilçesiyle ülkemizin en kalabalık şehrini 10-15 kere gitmeyle elbette tam anlamıyla anlatamam, bu imkansız.

Ama en azından, tarihi ve doğal güzellikleriyle insanları kendine hayran bırakan bu şehrin gördüğüm, ziyaret ettiğim yerleri bir de benden dinleyin istedim.

Çamlıca Tepesi

2014 yılı Haziran ayının ikinci haftası.

Alpaslan İstanbul’a davet etti.

Gitme isteğimizin önemli bir sebebi; Yaşadığı evi, çalıştığı kurumu görmek istiyoruz. Ne de olsa aileden uzak, İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşıyor.

Dört gün kalacağız.

Önce Cafer’e misafir olduk.

Kardeşim Anadolu yakasında ikamet ediyor ve akşam Çamlıca Tepesi’ne götürdü bizi. Selvi ve çınar ağaçlarının arasında; çocuk oyun sahası, seyir terası, piknik ve dinlenme alanlarıyla burası gerçekten harika bir yer.

Kuşbakışı, aziz İstanbul çok güzel görünüyor.

Büyükşehir belediyesi burayı koruma altına almakla kalmamış, vatandaşların yararlanması için sosyal tesisler de kurmuş.

Şehrin kalabalığından uzaklaşıp sessiz, sakin bir ortamda zaman geçirmek isteyenler için Çamlıca Tepesi çok doğru bir seçim.

Eyüp Sultan Camii

Alpaslan’ın yaptığı gezi planın başında Eyüp Sultan Camii var. Ramazan aylarında ve kandil özel televizyon yayınlarından hatırlıyorum Eyüp Sultan Camiini. Açıklama: C:\Users\TÜRKİYEYAZARLAR\Desktop\tamamlanan geziler\istanbul\20200122_113311.jpg Eyüp Sultan Cami, yalnızca bir ibadethane değil aynı zamanda İslam alemince kutsal kabul edilen bir mekan.

“Sabah namazını Eyüp Sultan Camiinde kılalım” dediğimizde, Alpaslan; “bunun için geceden orada olmamız gerek. Yoksa caminin içinde yer bulmak imkansız” dedi.

04.00 de Eyüp’teyiz.

Uzaktan muhteşem görünen camiye Eyüp Meydanından yaklaştıkça manevi atmosferi de hissediyordunuz. Avludan girdiğimde; ortada şadırvanı ve soldaki asırlık çınarın hemen yanında; Hz. Eyüp Sultan”ın türbesini gördüm.

Peygamberimiz Mekke'den Medine'ye göç ettiği zaman evinde misafir eden Hz. Ebu Eyyûb El-Ensarî; Hz. Muhammed’in (S.A.V.) söylemiş olduğu “İstanbul elbette feth olunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” müjdesine nail olabilmek için 90'lı yaşlarında olmasına rağmen günlerce at üstünde yolculuk yaparak Medine’den gelmiş.

Katıldığı İstanbul kuşatmasında hastalanarak vefat etmiş.

Mezarının bulunuşu ise gerçekten olağanüstü bir durum…

Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin, rüyasında görmüş Hz. Eyüp Sultan’ın nereye defnedildiğini. İşaret ettiği yeri kazmışlar, üzerinde Eyüp Sultan yazılı bir mermer bulmuşlar.

Türbe, Fâtih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Bölge de Eyüp Sultan ismiyle anılmaya başlanmış.

Gecenin bu saatinde, kadın-erkek, genç-yaşlı bir çok insan caminin avlusundan tatlı bir heyecanla içeriye giriyor. Bu kadar kalabalık olmasının nedeni çevre illerden gelenlerin de çok olmasından kaynaklanıyormuş.

İnsanlar avludan içeri girince ikiye ayrılıyor. Kimi sol tarafta bulunan türbeye yönelirken kimi de hemen doğrudan, namaz kılmak için karşıdaki camiye giriyor.

Oldukça bakımlı olan türbenin hem dış cephesi hem de iç mekanında lacivert zemin üzerine itina ile yerleştirilmiş çini ve seramikler, Türk süsleme sanatının en güzel örnekleriyle göz kamaştırıyor.

Eller ve gönüller duada

Türbenin ortasında Eyüp Sultan’ın sandukası var.

İnsanlar sıraya girip dua ediyor.

Derdine derman, hastalığına şifa, sınavına başarı, ailesine saadet, nimete şükür, günahına tövbe...

Herkesin duası, beklentisi, umudu farklı olsa da; Yakardıkları, sığındıkları, af diledikleri aynı makam...

Türbede ayrıca peygamberimizin ayak izi ve peygamberimiz döneminden kalma bir de sancak bulunuyor.

Türbenin tam karşısında caminin ana giriş kapısı var.

Önce türbede dua edip sora da camiye girdik. İçerisi gerçekten çok kalabalık ve biz de o kalabalığın arasına karıştık.

Allah dostlarının, padişahların, Osmanlının manevi mimarlarının alınlarını secdeye koydukları böylesi tarihi bir camide huşû ve huzur içinde namaz kılmak, dua etmek insani farklı bir manevi dünyaya götürüyor.

Vefat eden babam, aile büyüklerim, sevdiklerim, dostlarım, tüm Müslümanlar için dua ettim. Allah kabul etsin inşallah.

Sabah namazı, dua, ziyaret; maneviyat dolu ve bir o kadar da duygusal bir sabah oldu.

Camiye çok yakın yerlerde lokantalar var.

Açıklama: C:\Users\TÜRKİYEYAZARLAR\Desktop\tamamlanan geziler\istanbul\ist\20200122_111321 - Kopya.jpg Önce kahvaltı yapıyoruz.

 

Eyüp Mezarlığı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eyüp Mezarlığı’na padişahlar, sadrazamlar, şeyhülislamlar, vezirler, kumandanlar, hanım sultanlar, saray mensupları, din, tasavvuf, ilim, fikir ve sanat adamları defnedilmiş.

Anadolu ve Avrupa yakalarında çok sayıda mezarlık var. Giderek büyüyen şehirde mezar yeri bulmak da günden güne zorlaşıyormuş.

Eyüp Sultan Camisine çok yakın olan Eyüp Mezarlığına gidiyoruz. Mezarlık oldukça büyük bir alana yayılmış.

Burası da ayrı bir dünya...

Küçük, büyük, tarihli-tarihsiz, mani yazılı, imzalı, bakımsız, gösterişli, sade mezar taşları...

Buranın bir özelliği mezarlığın bu bölümüne artık defin yapılmıyormuş. Zaten mezar taşları çok eski.

Önce genel olarak dolaşıp mezarların kimlere ait olduğuna bakıyoruz; komutanlar, yazarlar, politikacılar, din, tasavvuf, ilim adamları, şairler, sporcular...Hemen hemen hepsi dönemlerinin en ünlü insanları.

Mahmud Esat Coşan Hoca

Bazı şahsiyetlerin kabirlerinin yerini bulmak isteyenlere yardımcı olmak için özel işaret levhaları konmuş.

Hemen yanımızda, Mahmud Esat Coşan Hoca Efendi’nin kabri var.

1938 yılında Çanakkale’de doğan, Mehmed Zahid Kotku Efendinin yakınında bulunan ve hatta damadı olan ilahiyat profesörü Coşan Hoca ömrünü irşat hizmetlerine adamış bir âlim.

İlim, kültür, ahlâk alanlarında eserler yazmış, yurt içinde yurt dışında vaazlar vermiş, yüzlerce talebe yetiştirmiş olan Mahmud Esat Coşan Hoca Efendi ne yazık ki 04 Şubat 2001 tarihinde Avustralya’da elim bir trafik kazasında 62 yaşında vefat etti.

Günümüzün önde gelen manevi şahsiyetlerinden, ilim, fikir ve din adamının huzurunda, büyük bir saygı ile dua ettik. Allah (c.c) dualarımızı kabul etsin inşallah.

İmzalı Mezar Taşı

İstanbul’da doğan ve yine bu şehirde vefat eden, Türk edebiyatının önemli ismi, şair, yazar ve düşünce adamı Necip Fazıl Kısakürek’in mezarı da burada.

Cumhuriyet sonrası Türk düşünce ve edebiyat dünyasına yön veren yazıları kadar iyi hatipliği ile bilinen Necip Fazıl’ın eserleri günümüzde hâlâ çok okunuyor.

Özellikle, “Kaldırımlar” ve “Sakarya Türküsü” bir çok kişinin ezbere bildiği şiirleri arasında. Yaşarken hep gündemde olan “üstad”, gösterişiz, sade ve imzalı mezar taşıyla da şimdi burada dikkat çekiyor.

İstanbul'un en büyük mezarlıklarından biri olan Eyüp Mezarlığı'nda padişahlar, sadrazamlar, vezirler, kumandanlar, saray mensupları, din, tasavvuf, ilim, fikir, sanat adamları, şairler defnedilmiş. Hangi yöne baksanız devrin önemli bir şahsiyetinin kabrini görüyorsunuz.

Elbette kabirlerini gördüklerimin hepsi için notlar yazamıyorum. Ama kendileri gibi başarıları da unutulmuş bizlerden dua bekleyen şahsiyetler var.

Yaşarlarken tanımadığım, karşılaşmadığım ama ülkemiz ve insanlarımız için verdikleri hizmetler ve geride bıraktıkları eserler için minnettar olduğumuz çok sayıda şahsiyetin mezarı burada.

Açıklama: C:\Users\TÜRKİYEYAZARLAR\Desktop\tamamlanan geziler\istanbul\ist\20200122_111053.jpg Aslında; kültür, sanat, edebiyat, siyaset, bürokrasi, eğitim, spor ve ekonomik alanlarda ülkemize, milletimize hizmet etmiş insanların, vefatlarından sonra da anılmaları ve hatırlanmaları gerekir. Bunun için de, daha çok biyografi eserleri yazılmalı.

Paşa’nın Pehlivanı ölümden başkasına yenilmemiş

 

 

 

 

 

 

 

 

Ata sporumuz güreşte büyük başarılar elde etmiş olan Cihan Pehlivanı Karaahmet, Bulgaristan’da doğmuş. Çocuk yaşta başladığı güreşi ülkemize geldikten sonra ilerletmiş.

Döneminin ünlü güreşçilerinden ders almış, katıldığı müsabakalardan başarı ile çıkmış. Başpehlivan olmuş.

Abbas Halim Paşa’nın himayesine giren ve “Paşa’nın Pehlivanı ” diye anılan Karaahmet Avrupa’da ve Rusya’da da güreşmiş.

Ülkelerinde nam salmış güreşçileri bir bir yere sermiş.

Paris’te bir saatten fazla süren güreşte rakibini tuş ederek “Cihan Pehlivanı” unvanını almış.

İstanbul'a döndüğünde padişah II. Abdülhamid tarafından “Osmanî Nişanı” ile ödüllendirilmiş olan bu kahraman 32 yaşında İstanbul’da vefat etmiş.

Şimdi de dualarımız; ölümden başkasına yenilmemiş, korkusuz, güçlü, yürekli, ülkemizi başarı ile temsil etmiş olan Karaahmet için. Bu şahsiyetlerin başarıları tarihin tozlu raflarında kalmamalı. Tanıtılmalı okutulmalı, yeni nesle de ilham kaynağı olmalı.

Yanlış mı düşünüyorum...

Eyüpsultan mezarlığında; gösterişten uzak, yer yer yıkılmış, bozulmuş, eskimiş, bakımsız çok sayıda mezar var. Çoğu da devlet adamlarına ait.

İstanbul’a gelip de yolunuz bu taraflara düşerse, tavsiye diyorum...Bu mezarlığı da ziyaret edin...

Devlet adamlarının idamla sonuçlanan hayatları

Eyüp Sultan Camisinin etrafında da Osmanlı döneminde yapılmış çok sayıda türbe var. Çoğunluğu din alimleri ve devlet adamlarına ait.

Birkaç tanesini ziyaret ettim, kitabelerini okudum, hizmetlerine vakıf oldum.

 Bazılarının hayatı dramatik bir şekilde son bulmuş.

Mimiran Mehmed Paşa

Türbe ziyaretlerinde bilgi verecek bir görevli bulunmuyorsa kitabeler daha önem kazanıyor.

Eyüp Sultan Camisinin hemen yanındaki Cami Kebir Sokakta bulunan Mimiran Mehmed Paşa’nın türbesindeyim.

Türbe bir avlunun içinde. Kesme taştan tek kubbeli olarak 1589 yılında yapılmış türbe geniş bir avlunun içinde.

Kitabesi var ve oldukça anlaşılır bir dille yazılmış, paşanın hayatını özetlemiş.

Sultan II. Selim'in döneminde Yeniçeri Ağası, Rumeli Beylerbeyi görevlerine getirilmiş olan Paşa vezirliğe kadar yükselmiş.

Bir ara paranın değeri düşüp alım gücü azalınca, Yeniçeriler ayaklanmış ve bunun sebebi olarak gördükleri Mimiran Mehmed Paşa’nın idamını istemişler.

Padişah 3. Murat dirense de başarılı olamamış, Baş Defterdar Mahmud Efendi ile birlikte Mimiran Mehmed Paşa idam edilmiş. Tarihe Beylerbeyi Vak'ası ismiyle geçmiş.

Türbede iki ahşap sanduka var; ikincisinin paşa ile birlikte öldürülen Mahmud Efendinin olduğu söyleniyor.

Açıklama: C:\Users\TÜRKİYEYAZARLAR\Desktop\tamamlanan geziler\istanbul\siyavuayaypaaya.jpg Siyavuş Paşa Türbesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Siyavuş Paşa; âdil, tok sözlü, mutedil ve muktedir bir sadrazammış.

Bugün olduğu gibi eskiden de devlet yönetimde yer alanların büyük bölümü sıkıntı çekmiş. Kimi kendi dilinden kimi ikbal ve servet hırsından kimi de çekememezlik ve ayak oyunlarından...

Bu yüzden idam edilenlerin sayısı da az değil.

Mimiran Mehmed Paşa türbesinin hemen yanında Siyavuş Paşa’nın türbesi var. Bu Osmanlı Paşasının da kitabesi var.

Abaza asıllı olan Siyavuş Paşa, 1569 yılında Yeniçeri Ağalığından başladığı kariyerinde Sadrazamlığa kadar yükselmiş. İstanbul’un farklı yerlerine hamam, çeşme ve köprüler yaptırmış.

Tarihçiler, onun cesurluğu kadar kibirli ve zalim olduğunu yazıyor.

Farklı görevlerde bulunmuş, saraya hep yakın olmuş. Bu yakınlık bazen de ters tepmiş, hakkında iki kez ölüm fermanı verilmiş, ancak ikisinden kurtulmayı başarmış. 1602 yılında humma hastalığına yakalanarak vefat etmiş.

Siyavuş Paşa’nın yanı sıra eşi ve çocuklarının bulunduğu türbe geçmiş yıllarda zaman zaman restore edilmiş.

 

Şeyhül İslâm Üryanizade Ahmed Esat Efendi

Türbede Şeyhül İslâm Üryanizade Ahmed Esat Efendi ile ilgili kitabe var.

 Babası kadı olan Ahmed Esat Efendi, devrinin en ünlü hocalarından genel kültür, edebiyat ve şer’iyye dersleri almış. Medinei Münevvere’nin tamir ve bakım onarım işlerini başarı ile yapmış.

Hâlim, selim, çalışkan ve ağır başlılığı ile tanınan din ve devlet adamı Ahmed Esat Efendi II. Abdülhamit tarafından getirildiği  Şeyhülislâm makamında 11 yıl Osmanlıya hizmet etmiş. 1889 da vefat etmiş.

Türbesi Siyavuş Paşa’nın da bulunduğu avlunun içine yapılmış. Üç ahşap sandukadan ikisi eşi ve oğluna aitmiş.

Aynı sokağın içinde, Ahmed Esat Efendi Türbesinin hemen karşısında Osmanlı donanmasında Kaptan-ı Deryalık ve 14 yıl sadrazamlık yapmış olan “Sokullu Mehmet Paşa”nın türbesi var.

Kapalı olduğundan içini göremedim, ama türbe dışardan muhteşem görünüyor.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahmut Erdemir Arşivi