Eğitimin önemi-1
Herkesin farklı bir eğitim tanımı vardır. Cicero, “Eğitim, çocuğu insan haline getirme sanatıdır” der.
Eğitim konusundaki tek ortak görüş ise eğitim olgusunun insanla var olduğu sanırım.
Eğitim, günümüzü ilgilendirdiği gibi geleceğin insanlığa ve insanın içinde yaşayacağı ortama da çerçeve çizmesi bakımından çift işlevlidir.
Çocuklarımızı yetiştirirken onların beslenmelerine, sağlıklarına, güvenliklerine özen gösteririz.
Bu özenin yanı sıra çocuklarımızın zihinlerini ilimle, irfanla, iyi alışkanlıklarla beslemek eklenirse eğitimin asıl işlevi gerçekleşmiş olur.
Eğitim, ailede, okulda, iş yerinde ve her yerde geçmişten günümüze kadar kesintisiz bir süreçtir.
Her çocuğa bütün melekelerini geliştirecek bir genel öğretimin verilmesiyle elde edeceği bakış açısı, yetiştirildiği ortamın kendisine neleri, nasıl kazandıracağını, kendisinin ne yapması gerektiğini düşünebilecek bir bilinç ve anlayışla daha yüksek kazanımlara doğru ilerleme kararını kendisi verebilmeyi sağlayacaktır.
Burada önemli olan hangi öğrenime karar vermesinden ziyade kendi geleceğine sahip çıkarken seçeceği yoldur.
Çocuğun dış çevrede medeni cesaret kazanması, kendinde egemen olması, iletişimde nezaket, sosyal alçakgönüllülük, toplumda yararlı olma alışkanlığı, kardeşçe ve ötekileştirmeden iletişim kurma becerisi, dayanışma gibi her türlü erdemi özümlemesi eğitimin işidir.
Ailede eğitimin ilk ve ana temelleri atıldıktan sonra çocukluktan itibaren sosyal ve pedagojik gelişim doğrultusunda en düzenli ve işlevsel bilgi kazanmanın yeri kuşkusuz okuldur.
Okul, insanlığın en görkemli buluşudur. Okul, aynı zamanda öğretimin doğurduğu sarmal bir sistemdir.
Okul öğretiminin en belirgin özelliklerinden biri kendi içinde bir intizam taşıması ve programlı olmasıdır.
Çocuk, okulda aldığı bilgileri, çevreden ve aileden gelen etkilerle birleştirerek hayatının değişik safhalarında kullanacaktır.
Cemiyet hayatının başlangıcı olarak aileyi ele aldığımızda güçlü bir dayanışma ile birbirlerine bağlı bireyler görürüz.
Bunun temelinde de bireysel vicdana, sevgiye dayalı dayanışma duyguları, manevi değerlerle yüklenmiş bağlılık, köklü bir yaşamsal forma dönüşür. Bireye ilk eğitimi veren, onu yaşam koşullarına hazırlayan yapı ailedir.
Çocukluk ve ergenlik çağını sağlıklı bir şekilde aşarak büyüme sürecini tamamlayanlar, “yetişkin” olarak eğitim alanında yeni işlevler yüklenirler.
Çoğunlukla yetişkinlerin verdikleriyle gençlerin ve çocukların arzuları, beklentileri arasında büyük farklılıklar belirmeye başlar.
Böyle bir toplumda kuşaklararası farklı yaklaşımlar çatışmalara ve sarsıntıya yol açar. Toplumu derinden sarsan ve gelenekselliği zedeleyen bu çatışmadır. Kazananı olmayan bu çekişmede her birey farklı kazanımlar ve yeni deneyimlerle başkalaşır.
Haftaya yazının 2. bölümünde buluşmak üzere…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.