“Erkekseniz kaldırın”
Ülke yolgeçen hanı gibi… Pakistanlısı da, Bangladeşlisi de, Afganistanlısı da, İranlısı da rahat ülke sınırlarından giriyor. Afrika ülkelerinde gelenlere de alışmaya başladık.
Iraklılar, Suriyeliler artık içimizde birleri gibi oldu. Nerede bir iç savaş var, kaçan ülkenin şehirlerinde. Bunlar gerçekten savaş mağdurları mı?
Daha rahat ülke peşinde olanlar, ülkenin içinde cirit atıyor. Elini, kolunu sallayan ülkeye gelince sorunlarda artıyor. Kontrolsüz bir göç alan ülke şimdi çare arıyor.
Mazluma, garibana, çocuklara, yaşlılara kapılarımı açmalıyız. Mağdurlara sahip çıkmalıyız derken katile, sapığa, hırsıza, ahlaksıza da sahip çıkmamalıyız.
Milyonların içinde bunlarda gelmiş “alışmış kudurmuştan beter” derler. Ülkesinde alışmış olduğunu burada yapmak istiyor. Katil aynı katilliğini şehirlerimizde göstermeye çalışıyor.
Hırsız, “arsız” derler, arsız durmuyor ülkemizde çalmak için zemin arıyor. Sapık gelmiş şehirlerde sapıklığına devam ediyor.
Gelenlerin içerisinde ilim adamı, bilim adamı, teknoloji devi gelmiyor ne geliyor nerde beleşçi var onlar geliyor.
Ülkesinde kalıp mücadele verenler değil korkup kaçanlar Anadolu toprakların da. Ülke ekonomisine katma değer katanlar değil, ülkede beleş yaşamak isteyenler burada.
Bugün milyonları aşmış göçmen bu ülkenin her yerinde gettolaşıyor. Geldiği yerin kültürünü burada inşa ediyor.
Avrupa devletleri göçmenlere nasıl yaklaşıyor. Alacağı kadar göçmene kapısını açıyor. Bizde öyle mi?
Kim nerde, hangi kapıda ülkeye giriyor bilen var mı? Göç idarelerin önü ana, baba günü gibi doluyor. Her gün basında yabancılarla ilgili olumsuz haberler yayınlanıyor.
İşlemler yavaşmış işliyormuş, yok hizmet gecikiyormuş deyip göç müdürlüğünün camını kıran göçmen beyefendiler beklemeyeceklermiş. Devletin kurumlarına zarar verenler hala bu ülke sınırlarında duruyorlarsa işimiz zor.
Suç işleyenlerin gözyaşına bakılmamalı derhal geldikleri ülkeye gönderilmeli bir daha bu ülke sıralarında görülmemeli. İstanbul’da geçen gün Suriyeli bir azman tehditler savuruyor.
İstanbul Bağcılarda Suriyeli bir esnaf, dükkânının önüne attığı sandalyeyle trafiği tıkamış. Orada geçenler hava atıyor. Birde esnafmış bu külhan bey. Suriye’de Esat rejimine yapamadığını burada yapmak istemiş.
Öyle yüreğin vardı da niye ülkende kalıp savaşmadın korkunda bu ülkeye sığındın. Çünkü Esat’ta acıma yoktu, seni insan yerine koymuyordu. Kırşehirli Osman Bölükbaşı vatanını satıp kaçanlara “Bu memlekette avradını satana deyyus, vatanını satana deyyus oğlu deyyus derler” demişti.
İstanbul çöplüğünde ötene “Yapma böyle” falan denilince de daha da azgınlaşıyor. Gücü yeten gelsin de kaldırsın diye tehditler savuruyor. Sığınmacı olmuş ev sahibi.
O kadar cesaretlenmiş ki sandalyesini yolun ortasına atmış. Ve “Kalkmıyorum buradan. Erkekseniz kaldırın” diye dayılanıyor. Buna yine Osman Bölükbaşının şu güzel sözü ne güzel yakışıyor.
"Erkekliğimin zekâtını versem, sen bile erkek olursun" demiş. Emniyet güçlerine dahi kafa tutan bu misafir dediğimiz nereden alıyor bu cesareti dersiniz.
Tekrar söylüyorum bu ve buna benzer misafirlik adabına uymayanlar önce cezalarını çekmeli, sonra geldiği yereler gönderilmeli.