Gerçekten de dünya 5’ten büyükmüş
Sömürgeci Avrupa, birkaç yüzyıldır yaşadığı ‘hak edilmemiş refahın’ sonuna yaklaşmış gibi görünüyor.
Son 300 yıldır Türk Devleti'nin güç kaybetmiş olmasını da fırsat bilerek, Afrika ve Asya’yı yağmalayan ‘Batı Anti-medeniyeti’, dramatik bir çöküş süreci yaşıyor.
Afrika’daki 50 küsur ülkenin neredeyse tamamını aralarında sömürge olarak paylaşmış olan Fransa, İngiltere, Almanya ve diğerleri, gariban Afrikalıları sadece sömürmekle yetinmediler. Bir de o insanları sosyal-kültürel-ekonomik bakımdan bellerini doğrultamayacak hale getirdiler.
Düşünün… Beyaz adam ‘Efendi’ sıfatıyla gelmiş çökmüş kara bahtlı Afrika’ya… Yeraltında, yerüstünde ne varsa çalınabilecek, hepsini çalıp götürmüş. Yetinmemiş… Genç, sağlıklı, güçlü insanlarını da çalmış, köle olarak alıp gitmiş.
Daha da vahim olan, kanını iliğini sömürdüğü bu insanlara, hiç değilse karınlarını doyuracak kadar üretim kültürü vermeyi bile gereksiz görmüş. Sadece, imanını çelebildiklerinin eline birer İncil tutuşturmuş. Bir da bazı kentlerde kiliseler inşa etmiş.
Afrika ülkeleri güya bağımsızlık kazanırken de, başta Fransa olmak üzere, sömürgeciler işi sağlama almış; ‘sömürge vergisi’ diyebileceğimiz bir tür haraç kesmişler. Ortalıkta dolaşan ve yalanlanmayan bilgilere göre, Fransa, Afrika’daki eski sömürgelerinden yıllık 500 milyar Avro sömürge vergisi, yani haraç topluyor. Türkiye’nin yıllık toplam millî gelirinin 800-900 milyar dolar civarında olduğunu düşünürsek, Afrika’dan her yıl çalınan 500 milyar Avronun ne anlama geldiğini daha iyi anlarız.
Kibirli Avrupalılar, zannetmişler ki bu devran hep böyle gider, Afrika’nın kara derili insanları hiçbir zaman uyanmaz. İşte, Afrika’nın Batı Anti-medeniyetine karşı kafa tuttuğu çağlara tanıklık ediyoruz.
DÜNYA 5’TEN BÜYÜK
Hiç kuşkunuz olmasın, Afrika ülkelerindeki bu uyanmada, silkinmede, yekinmede, Türk Devleti'nin, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında ortaya koyduğu iradenin büyük bir etkisi olmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler kürsüsünden, sömürgecilerin ve Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin temsilcilerinin gözlerinin içine bakarak, “Dünya 5’ten büyüktür… Bu adaletsiz yapı değişmelidir…” diye çağrı yaptığında, yalnızca o ‘sömürgen-kemirgenler’ değil, içimizdeki devşirmeleri de işi dalgaya vurmuştu. Öyle ya; Necip Fazıl üstadın deyimiyle, ‘Domuzlar Diktatoryası’ karşısında, Türkiye’nin eti ne budu neydi ki, o düzeni değiştirecek adımları atabilsin…
Ama oldu işte… ‘Dünya 5’ten büyüktür’ söyleminin ilk haykırılışının üzerinden belki tam olarak 10 yıl bile geçmemişken, dünyaya yaşatılan zulüm düzeninin kabuğunun çatladığını gözlemliyoruz.
Bir yandan, sömürgen-kemirgenler tarafından açlık ve sefalete mahkûm edilmiş Afrika’nın mazlum insanları, hayatları pahasına Akdeniz’i geçip Avrupa’ya ulaşmaya çalışıyor. Diğer yandan da Afrika halkları, güya bağımsızlık verirken sömürgeciler tarafından başlarına dikilen yönetici sınıfı tasfiye etmeye çalışıyor.
Kendi egemenliklerine zarar verebilecek her türlü meşru veya darbeci yönetimi destekleyen ve onları ayakta tutmak için her yolu deneyen Batılı sömürgenler, son zamanlarda kendilerinin Afrika ülkelerinin başına gardiyan olarak diktiği yönetici elitlere karşı yapılan darbelerle yüzleşmek zorunda kalıyor.
Başta Fransa olmak üzere, Afrika’yı yüzyıllardır sömüren açgözlü ülkeler, artık tası tarağı toplayıp Afrika’yı terk etmek zorunda olduklarının da farkındadır herhalde. Elbette bu süreci uzatmak, mevcut avantalarını gittiği yere kadar götürmek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklar.
Lakin bu noktada da namussuzluğu elden bırakmıyorlar. Haksızca çöktükleri menfaatlerini devam ettirme işini doğrudan kendi askeri güçleriyle yapmak yerine, yönetiminde kendi devşirmelerinin yer aldığı diğer Afrika ülkelerini maşa olarak kullanmanın arayışı içine girdiler. Eğer bunda başarılı olurlarsa, Afrikalıyı yine Afrikalıya kırdırmak suretiyle, Karakıta’daki hırsızlıklarında bir süre daha uzatmaları oynayabilirler. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, onlar için artık deniz bitti.
Evet, Dünya gerçekten de 5’ten büyükmüş. Son 10 yıldır Cumhurbaşkanımızın şahsında Türk Devletinin dile getirdiği adalet çağrıları karşılığını bulmuş; mazlum milletler uyanmaya ve üzerlerine çullanan sömürgen-kemirgenleri silkelemeye başlamıştır. Yalanın kabuğu çatladı; gerisi gelecektir.
Önümüzdeki 10-20 yılda çok büyük gelişmelere, sarsılmalara, silkinmelere ve dahi çöküşlere tanıklık edeceğiz. Esasen bir ‘medeniyet’ değil ‘anti-medeniyet’ olan Avrupa’nın çöküşünden kaynaklı çatırtılar, giderek daha güçlü şekilde kendini hissettiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.