Tanıtım ve reklam eksikliği Kırşehir’in en büyük sorunu

Şair ve yazar Ali Emrah Şahin, “Geldiğim 2 yıldan bu yana Kırşehir’in en büyük eksiği reklâm ve tanıtım faaliyetlerinin olduğunu gördüm. Koca...

Tanıtım ve reklam eksikliği Kırşehir’in en büyük sorunu
Yayınlanma:
Güncelleme:

Şair ve yazar Ali Emrah Şahin, “Geldiğim 2 yıldan bu yana Kırşehir’in en büyük eksiği reklâm ve tanıtım faaliyetlerinin olduğunu gördüm. Koca şehrin girişinde şehre ait totemler yok. Nereye geldik diyor insan? Kırşehir’e. İyi de bu şehrin neyi meşhur neyle anılır hiç gösteren bir levha, heykel vs. yok. Bu şehri nasıl sevdirebiliriz, neler yapabiliriz gibi sorular masaya yatırılmalıdır. Cafe, lokanta, mağaza açmakla sorunlar çözülmez. Yani anlayacağınız Kırşehir iyi tanıtılmıyor ve pazarlanamıyor” diyor. Anadolu Gazetesi’nin bu haftaki röportajlar köşesine Ankara’da doğan asıl mesleği ziraat mühendisliği olan ve genç sayılabilecek bir şair ve yazar arkadaşımı konuk ettim adı Ali Emrah Şahin. Ben ona genç diyorum bizlerin yaşına bakınca fakat siz onun yaşının genç olduğuna bakmayın söylediği sözlerle insanı hem şaşırtıyor hem de verdiği birbirinden hazır cevaplarla şaşırtıyor. İşte kendisini gerçekten iyi yetiştirmiş bir şairi sizlerle buluşturmak istedim. *Duran Erdoğan: Kimdir Şair Ali Emrah Şahin? Kısa özgeçmiş lütfen! *Ali Emrah Şahin: 1987 yılının Kurban bayramında, 7 Ağustos’ta Ankara’da doğdum. İlköğretim ve lise eğitimini yine Ankara’da tamamladıktan sonra 2004 yılında başladığım Konya Selçuk Üniversitesi Ziraat Mühendisliği Tarım Ekonomisi bölümünü ikincilikle 2008 de bitirdim. Uzmanlık alanım olan bu alanda yine aynı üniversitede yüksek lisansımı birincilikle tamamladım. 2010 yılında Tarım Bakanlığı’nda Ziraat Mühendisi olarak atandım. 4 yıl Uşak ili Eşme ilçesi Güllü Köyü’nde hizmet ettim. 2014 yılında Kırşehir Boztepe İlçe Müdürlüğü’ne tayin oldum. Halen burada çalışmaktayım. Yine 2014 yılında Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldum. Geçen sene de Öznur hanımla evlendim. *Duran Erdoğan: Doğal mısınız? Aynaya bakınca kendinizi nasıl buluyorsunuz? *Ali Emrah Şahin: Doğal olmayı seviyorum. Özenti olmayı hiç sevmem. İnsanlar kendisine yakışmayan gömlekleri giyerek saygın olmaya çalışıyorlar ama saygınlık tarz değiştirmekle kazanılacak bir kavram değil. İnsanlar bir yerlere gelebilmek için fedakârca davranıyorlar. Bir tişört bir ayakkabı bir pantolon giyip elinde milyarlık cep telefonu kullanarak bir yerlere gelinmez. Önemli olan uygulanabilir fikirleri ortaya sunmak ve peşinden koşmaktır… Cahit Sıtkı Tarancı bir şiirinde ne demiş hatırlayalım : Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz? Aynada bakınca her gün biraz daha yaşlandığımı ama yine de temiz bir surat güzel mavi gözlerin Rabbim tarafından bana verildiğini görüyorum ve şükrediyorum. *Duran Erdoğan: Mûsikî zevkiniz? Ali Emrah Şahin: Müzik insanları dinlendiren, rahatlatan bir zevktir. Müzik dinlemek bence bir lüks. Her müzik dinleyen “müzik dinliyorum, müzik seviyorum” dememeli. Sözünü, içinde çalan enstrümanları anlayarak dinlemekle ancak gerçek bir dinleme olur. Halk müziği, sanat müziği, biraz da gençliğin verdiği hızdan dolayı rock müzik hoşuma gider. Belirli aralıklarla dinlediğim türküler vardır ilaç gibi gelir bana. Erkan Oğur ustanın söyleyişiyle “Zahit Bizi Tan Eyleme” deyişi benden bu röportajı okuyanlara gelsin.   *Duran Erdoğan: Türkü söyler misiniz? *Ali Emrah Şahin: Repertuarım geniştir, bir sözümüz var meşhur: “Türk’üz türkü çağırırız.” Yeni yetişen gençliğe,  arkadaşlara, yaşıtlarıma bakıyorum. Türkü bilmez, dinlemez olmuşlar. Çok utanç verici bir durum. Türkü bizim öz değerlerimizden. Değerlere sahip çıkamazsak, beyin göçü de olur kültürel yozlaşma da. Bu topraklarda yetişen çok kıymetli insanlar var. Biz genç nesil bu insanların eserlerini yaşatmalıyız ki kültürümüz yükseklerde olsun. Sesim biraz kötüdür ama bazı türküleri söylemekten çok mutlu olurum. *Duran Erdoğan: Bestelenmiş eserleriniz var mı? *Ali Emrah Şahin: Kendi kendime bestelediğim eserlerim var ama henüz bir sanatçıya veya şarkıcıya ulaşamadım.  Aslında böyle bir gayem de olmadı. Kalıcı olmak gibi bir derdim yok yalnızca hatır şinaslık sınırları içerisinde saygın bir konumum olsa benim için yeter. *Duran Erdoğan: Şiir-edebiyat-güzel sanatlarla ilgili olduğunuz belli. Eserlerinizin isimleri? *Ali Emrah Şahin: Henüz basılmış veya yayınlanmış bir eserim yok. Birkaç dergide şiirlerim yayımlandı. Üzerinde çalıştığım ve çıkarmayı düşündüğüm bir şiir kitabım bir de teknik eserim var. İsimleri bende saklı kalsın. *Duran Erdoğan: Hiç ödül aldınız mı? *Ali Emrah Şahin: Öyle bir plaket, şilt falan almadım ama memurluk yaşamımda aldığım başarı belgeleri var. Ödül bence insanların gönlünde zihninde yer edinerek kazanılır. Belge deseniz çok. *Duran Erdoğan: Bir fıkra anlat dersem ne anlatırsınız? *Ali Emrah Şahin: Bizim meşhur bir Temelimiz vardır. Her fıkranın baş karakteri. Yine bir gün Temel, bir İtalyan bir Amerikalı bir de Fransız ile trende bir araya gelmişler. Temel demiş: Yine mi siz yaaaa!... *Duran Erdoğan: Olmazsa olmaz özel zevkleriniz, prensipleriniz, kurallarınız var mı? *Ali Emrah Şahin: Dürüstlük, sadakat, hatırşinaslık, sevgi, saygı. Bunlar hayat prensiplerim. Kitap okumak. Mutlaka bir insan kitap okumalı, karşısındaki ile diyalogu hep aynı kelimelerden oluşuyorsa o insan az kitap okumuştur. Yeni yerleri de gezmeli öğrenmeli. İnsanın zaten yaşamının sınırı, ömrü belli, bu ömre sığdıracaklarını iyi ayarlamalı. Özel zevklerim çok fazla değil ama mesela bir kahve içerken yanında kitap okumak hele bir de dışarıda yağmur yağıyorsa müthiş. Kurallarım elbette var ama bu kuralları paylaşacak insanlar da olmalı. Bu zor bir zanaat. Herkese her kuralınızı benimsetemezsiniz. *Duran Erdoğan: Hayvan ve tabiat, toprak-ağaç-çiçek sevginiz? *Ali Emrah Şahin: Yüce Yaradan’ın yaratmış olduğu her maddenin ayrı bir güzelliği vardır. Sevmemek mümkün mü? Her canlının kendisine ait bir vazifesi vardır. Mesleğim gereği bitkiler ile devamlı haşır-neşir olduğumdan doğal güzellikleri çok severim. Hayvanlar masum canlılar her birinin kıymetini bilmemiz lazım. *Duran Erdoğan: En sevdiğiniz yemek-şair-yazar-coğrafi bölge. vs.? *Ali Emrah Şahin: Kolayına yemek ayırt etmem. Kuru soğan ekmek bile nimettir. Yaradanın yarattığı yiyecekleri beğenmemek insanın ne haddine! Kuru fasulye ve pilav vazgeçilmezimdir. Bilirsiniz Ulu Önder Atatürk’te en çok bu yemekten hoşlanırmış. Yetişmiş şair çok, hangi birini beğenmeyelim desem daha doğru. Ama Aşık Veysel, Pir Sultan, Yunus Emre, Karacaoğlan, Orhan Veli bunları daha bir başka severim. Yazarlardan ise Yaşar Kemal’i tek geçerim. Ama ufak bir kütüphanem var orada birçok sevdiğim yazar var. Benim en yakın arkadaşlarım onlar. Ülkemiz bir cennet, her bölgesi ayrı bir güzel. Ama ille de bir bölge istiyorsanız söyleyeyim: Ege kıyıları özellikle Ayvalık, Cunda Adası, Kuşadası buraları bir başka severim. Memleketi aksatmayalım Ankara bir başka güzel. *Duran Erdoğan: En son okuduğunuz kitap? *Ali Emrah Şahin: Şu anda okumakta olduğum kitap Afet İnan’ın Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler. *Duran Erdoğan: İçki-sigara, alkol ve sair bağımlılıklar, var mı? Ne dersiniz? *Ali Emrah Şahin: İnsanoğlu helali yapmalı, haramdan kaçmalı. Felsefem budur. Allaha şükür hiçbir kötü alışkanlığım yok, olmasını da istemem. *Duran Erdoğan:  Sizce internet-akıllı telefon-televizyon nedir ne değildir? Faydalı mı? Zararlı mı? *Ali Emrah Şahin: Her makine amacına uygun şekilde kullanıldığında faydalı olur. Biz tüketim toplumuyuz, kullandığımız cihazlar hep yurtdışında üretilir ama biz kısa mesaj atma konusunda dünya birincisi olduk. Bu kötü bir durum. Başarılarla ismimizi duyurmak yerine boş işlerle birinci olmayı daha çok seviyoruz. Gençler, annelerin babalarının kıymetini bilmiyor, 10 yaşına geldi mi telefonu bilgisayarı mutlaka olacak. Ama sormuyorlar bu para nasıl kazanılıyor diye. Çalışan değilse, durumu iyi değilse ailesine bir telefon için 2-3 milyar para ödetmek akıl kârı değil. Alınan cihazlarla topluma fayda sağlayan bir şeyler yapılsa içim yanmaz. Görüyoruz etrafımızda bu tipleri. Ellerinde telefon, bir taraftan yazışıyor bir taraftan konuşuyor yanı başında bomba patlıyor, birisi düşüyor bayılıyor umurları değil. Adam hastalanmış serum yiyor tutmuş fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşıyor. Hastayım serumu yedik diyor. İyi geçmiş olsun. Annesi ameliyat olmuş her yeri dikişli sargılı falan fotoğrafını çekiyor. Yayınlıyor. Yakında herhalde ölülerin yıkanırken gömerken falan da çekeceğiz fotoğraflarını. Böyle bir duruma geldik. *Duran Erdoğan: Sporla aranız nasıl, hangi takıma ilgi duyarsınız? *Ali Emrah Şahin: Futbol, basketbol, voleybol, masa sporları bunlara ilgi duyarım , esasında futbolu daha çok seviyorum. Fenerbahçe favorimdir zaten ama şöyle bir özelliğim de var. Gittiğim, bulunduğum, yaşadığım şehirlerin takımlarına da sahip çıkarım. Mesela eski görev yerim Uşak’ta, Uşak Belediyespor’u, Eşme ilçesinin takımını, Ankara’da Ankaragücü, Osmanlıspor, Gençlerbirliği, Keçiörengücü, Altındağ Belediyespor’u takip ederdim.  Halen de takip ederim. Kırşehir’i pas geçmeyelim, Yeşil Kırşehirspor artık Bölgesel Amatör Ligden kurtulmalı, 3. lige çıkmalı. Burada sponsorların etkisi de önemli. Oyuncular maaşlarını zamanında almalı, refah seviyeleri, psikolojileri iyi olmalı ama maalesef firmalar bu konuda bence yanlış yapıyor. Petlas’ın Karşıyaka’ya sponsor olması ilginç bir durum. *Duran Erdoğan: Samimiyet ve öfke denilince ne anlatırsınız? *Ali Emrah Şahin: Samimiyet, en az iki insanın birbirlerine güvenerek bir takım duyguları, düşünceleri paylaşma yoludur. Fakat ünlü bir sözümüz var: Çok muhabbet tez ayrılık getirir. Samimiyetin de sınırları olması lazım. Öfke ise kişinin bir anlık kendi prensiplerine uymayan bir davranış, söz ile karşılaştığında gösterdiği fiziksel veya sözlü tepkidir, anlıktır ama bazı öfkeler uzun sürebilir bu da küslüklere, ayrılıklara yol açar. *Duran Erdoğan:  Hobisi olmayan insan düşünemiyorum: Sizin de hobiniz vardır mutlaka? *Ali Emrah Şahin: Var elbette. Kitap okumak ve bir şeyler yazmak benim en çok yaptığım ve benimsediğim hobilerimdir. *Duran Erdoğan: “İyi ki”leriniz nelerdir? *Ali Emrah Şahin: İyi ki doğmuşum. İyi ki yaşıyorum. İyi ki evlenmişim.  İyi ki elim ayağım tutuyor, çalışabiliyorum… *Duran Erdoğan: “Keşke” leriniz nelerdir? *Ali Emrah Şahin: Keşke “keşkelerim” olmasaydı. *Duran Erdoğan: Pişmanlığınız var mı? Neler? Birkaç sene önce maddiyat konusunda epeyce savurgandım hesap yapamadım gençliğin verdiği heyecanla. Artıları da oldu bana, eksileri de. Pişmanlıklarım çok azdır. *Duran Erdoğan: Zengin misiniz?  Cimri misiniz? *Ali Emrah Şahin: Gönül zenginiyim. Sevdiğim insana maddiyat ve maneviyat konusunda cimri davranmam. Ortak bir şeyler yürüttüğümüz insanlara ise onların bana davrandığı şekilde davranmak bir prensip gibi oldu. Yani cimri olana cömert olmayı deniyorum ama karşılık göremeyince biraz biz de cimri olabiliyoruz. *Duran Erdoğan: Sizce mutlu ve mükemmel yaşantının formülü nedir? *Ali Emrah Şahin: Sevdiklerinle, sağlıkla, huzurla yaşamak yeterli şartlardır. Bukowski’nin bir sözü bence yaşantının formülü: “Mutlu insanlar, her şeyin en iyisine sahip olanlar değil, elindekileri kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir.” *Duran Erdoğan: Neden korkarsınız? *Ali Emrah Şahin: Her insanın çeşitli korkuları vardır, söylemek de istemezler. Korkuyu biz oluştururuz, insanlar ışığı görmez, ışıkla görür. Işıkla görebilirsek zaten korkularımızın çoğu kalmaz. *Duran Erdoğan: Dindar mısınız? *Ali Emrah Şahin: Allah’a şükür dindarım. Dinci değilim. Dinin kullanılmasından nefret ederim. 7 yaşımdan beri 5 vakit namazımı, orucumu, elimden geldiğince diğer ibadetleri yerine getirmeye çalışıyorum Allah kabul ederse. Kur’an okurum, dinler üzerine araştırmalarım, yazılarım da var. Bir ara sırf meraktan ve araştırma isteğimden dolayı Hristiyanlığı araştırdım. Dinler öyle bir tahrip olmuş ki dinimize sahip çıkmamız gerektiğini gösteriyor. Ben Müslümanım diyen bir insanın rehberi Kur’an olmalı. Herkesin kimliğinde dini: “İslam” yazıyor, ama kaç insan dinin gereklerini yerine getiriyor? Tabi bunu sorgulamak kimsenin haddine değil, ama lâfa gelince %99’u Müslümanız diyen insanlar hiç de bu dinin gereğini yerine getirmiyor. Bu konu ayrı bir sohbet konusudur. Benim gözümde karşımdaki kişi “insan” olsun, incitmesin, kalp kırmasın bu bana yeter. *Duran Erdoğan: Kaza ve kader sizce ne anlama gelir? *Ali Emrah Şahin: Kader, bir insanın yaşamı boyunca kendisine sunulanlardan seçmesi ve onu yaşamasıdır. Tabi bazı unsurlar direkt Yaradan’ın insiyatifinde. Doğum, ölüm gibi.  Adam gidiyor mesela kötü bir işe bulaşıyor , “vay benim kötü kaderim” diyor. Bu alenen Allah’a hakaret etmektir. Yaradan, herkese zekâ vermiş, sen o zekâyı düzgün kullanma, yanlış yap sonra da bundan dolayı Allah’ı suçla. Bu büyük bir günah.  Kimse kendi yaptığı, aldığı kararlardan dolayı Yaradan’ı suçlamasın. Kaza zaten varsa kaderde çıkar karşınıza…. *Duran Erdoğan: Ölüm ve ölümsüzlüğü tarif eder misiniz? *Ali Emrah Şahin: Hayat bir yolculuk, nasıl bir otobüse biniyoruz başlangıcı var bir de bitişi var, işte insanın vardığı en son nokta da ölümdür. Her nefis ölümü mutlaka tadacaktır. Korkmaya gerek yok, bu başımıza gelecek. Ölüm konusunda kimseye torpil geçilemiyor. İnsanın yaşam sınırları belli, eceli geldiği vakit artı geri dönüş yoktur. Ölümsüzlük yalnızca bizi yaratan Yüce Allah’a ait bir özelliktir. Zaten o da ölümlü olsa başka bir tanrı bulmamız gerekirdi “ölümsüz olan”… *Duran Erdoğan: “Mucurluysan geç yukarı!” deyimini irdeler misiniz? *Ali Emrah Şahin: Kırşehir’e has deyimleri, sözleri esasında çok duyuyorum.  Bazısını merak edip araştırıp öğreniyorum. Meselâ bu sözü de irdeledim, hikâyesini kitabınızdan okudum. Bir kızgınlık haliyle söylenen bir söz. Mucur’a verilecek değer fazla olmalı, atıl kalmamalı bu ilçe. *Duran Erdoğan: “Pekmez akıllı Kırşehirli” sözünü duydunuz mu? Ne dersiniz?  *Ali Emrah Şahin: Duydum tabi. Kırşehirli olup da sabah aç karnına 2-3 kaşık pekmez yemeyen-içmeyen yoktur herhalde. Akılları pekmezin verdiği enerjiyle daha iyi çalışıyor galiba. *Duran Erdoğan: Hedefleriniz? *Ali Emrah Şahin: Kendi alanımda saygın bir mühendis, özel hayatımda örnek bir eş ve baba, ebeveynlerime sadık ve dürüst bir insan olmak hedeflerim arasında. Biraz da edebiyat konusunda camiada yer edinebilirsem bundan iyisi Şam’da kayısı… *Duran Erdoğan: “Eğer yetkili birisi olsaydım Kırşehir’e ya da yaşadığım yöreme şunları mutlaka yapardım!” dediğiniz olur mu? Meselâ neler? *Ali Emrah Şahin: Kırşehir’in en büyük eksiği reklâm ve tanıtım faaliyetleri. Koca şehrin girişinde şehre ait totemler yok. Nereye geldik? Kırşehir’e. İyi de bu şehrin neyi meşhur neyle anılır hiç gösteren bir levha, heykel vs. yok. Hadi onu geçtim, Şehir Merkezi, Türbeler, Kent Park gibi önemli yerleri gösteren tabelalar da öyle bir büyüklükte hazırlanmış ki kimse göremiyor. Yahu 2 sene önce yapılan Kent Park’a herkes akın ediyor da dışarıdan gelen bir kimseye yolunu tarif edemiyoruz. Niye tabelası yok? Kırşehir’in o kadar sorunu var ki, yerel yönetim aktörleri birçoğuna çare buluyorlar, ama bazıları hep öteleniyor. Kültür Müdürlüğü’nün çalışmaları takdire şayan, ama sanki birileri bu şehri sevmiyor, tanımıyor. Her gün sosyal medyadan takip ediyorum, özellikle öğrenciler Kırşehir’i sevmiyorlar. Öncelikle bu soruna eğilmeliyiz. Bu şehri nasıl sevdirebiliriz, neler yapabiliriz gibi sorular masaya yatırılmalıdır. Cafe, lokanta, mağaza açmakla sorunlar çözülmez. *Duran Erdoğan:  *Sizce Kırşehir’in eksiği-fazlası neler? *Ali Emrah Şahin: Abi soruların o kadar derin ki, “El vurup yaremi incitme tabip!” diyorum sana. Bir derya bu sorulara cevap vermek. Kitap yazdıracaksın bana. Ben Kırşehirli değilim gelip geçiciyim, ama Kırşehirli olup burada yaşamını sürdürenler eksiklerini fazlalıklarını görüp analizlerini, planlarını ona göre yapmalılar. Bir evin fiyatı 400 milyar olmamalı bence. Başkent ile yarışmak neyin çabası anlamıyorum. Turistler buradan kaçıyor. Kapadokya bölgesinin giriş şehri, ama gelişme konusunda bir yerlerde sorun var. Bunları ayrı bir sohbetimizde sadece sorunlar konusunda konuşabiliriz. Epeyce söylenecek söz var zira. *Duran Erdoğan: Unuttuklarım, soramadıklarım da olabilir. Son mesajınızı alabilir miyim? *Ali Emrah Şahin: Hz. Ali efendimiz, Peygamber Efendimize damat olurken Fatıma Anamıza verdiği çeyiz hediyeleri şunlar olmuş: 1.Üzerinde namaz kılınacak güzel bir seccade. 2. Üç adet üzerine oturulacak minder. 3. İçi hurma kabuğu lifleriyle doldurulmuş yastık. 4. Buğday öğütecek el değirmeni ile su tulumu, su testisi, su bardağı, 5. Değirmende öğütülmüş buğdayın kepeğini ayırmaya yarayacak bir elek... 6. Elle örülmüş bir battaniye, havlu. 7. Sedir, yani divan. 8. Kadife yorgan. 9. Yere serilecek sofra... Yeni evlenen arkadaşlara eşleri bunları çeyiz olarak sunsa acaba kaç tanesi kabul eder? Bir insana 3 şey yetebilir: “Bir lokma, bir hırka, bir de kulübe.” Yunus Emre ne güzel demiş: “Mal da yalan mülk de yalan, gel biraz da Sen oyalan.” Biraz da biz oyalanalım. İfrattan ve tefritten kaçınmak her zaman iyidir. Son mesaj olarak şu kısa dörtlüğü söylemek isterim. İnşallah bu röportaj amacına ulaşır, vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Erenler yoluna gidip varmalı, Sevgi gönüllerde hep olmalı, Garip Emrah aşk ateşinde yanmalı, Bu sözleri Duran Erdoğan’a sormalı… *Duran Erdoğan: Çok keyif aldığım bir röportaj gerçekleştirdiğime inanıyorum Sevgili Ali Emrah. Şahsım ve mensubu olmakla öğündüğüm Gazetem Anadolu adına asıl ben sana çok teşekkür ediyorum.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.