Hakkınız olmayanı almayınız
Kaybettiğimiz değerleri neden tekrar sahiplenemiyoruz. Yitiğimizi neden kaybettiğimiz yerden aranmıyoruz. Bu kadar zor mu?
Hasretini duyduğumuz, dürüstlüğü, güvenirliği, eminliği her yerde arıyoruz bir türlü bulamıyoruz. Ya da bulmak istemiyoruz. Bulduğumuzda neyi kaybedeceğimizden korkuyoruz.
Dürüst, güvenilir, emin dediğiniz seçildiğinde, atandığında devlet olduğunda değişiyor. Devletin atanmışı, seçilmiş emanetçileri zenginlik hayalinde. Esnaf İslam’ın ticaret kültürünü unutmuş, kapitalistler gibi ticaret yapma peşinde.
Fabrikatör, üretici çabuk kazanma, köşeyi dönme, peşinde. Tüketici kazık yemekten bir hal olmuş. Halk kime güvensin fırsat eline geçmeye görsün oda aynısı oluyor.
Müslüman toplumlar ne zaman güvenirliği, dürüstlüğü, eminliği yitirmiş işte o zaman emperyalistlere köle olmuş.
Dönemin muvahhit saray görevlilerinden birisi un ihtiyacı için değirmene buğday gönderdiğini, un öğütmeye gidenin çabuk geldiğini görünce.
“Neden çabuk geldin” dediğinde, “Efendim değirmende sıra var ama sıradakiler, buğdayın size ait olduğunu öğrenince hepsi sıralarını size verdiler ve sıra beklemeden öğüttüm geldim” deyince.
“Bu unu al tekrar değirmene dön sana sıra verenlerde özür dile unu sırada olanlara taksim et, sıranı bekle ve unu öğüt gel der.
Bu birçoklarımıza ters gele bilir, fakat bir Müslüman’da olması gerekli olan hassasiyet bu.
Müslüman her konuda vahyin gölgesinde olduğunu unutmamalı. Müslüman’ı gayrimüslimlerden ayıran kuran merkezli yaşamı olmalı. Müslüman her konuda hassasiyetini uyması gerekli olan kitabı Kuran’a göre düzenlemeli.
Müslümanların örneği sevgili peygamberimiz olmalı onun yaşamı Kuran’dı. Sevgili Peygamberimizin hayatından gerçekleş bir olay bizlere ne anlatıyor bakınız. “Peygamber aleyhisselam konusunda uzaman birini Müslümanlara zekât memuru olarak görevlendiriyor.
Vermeleri gerekli olan ölçülerde zekâtları toplayıp getirmesini emrediyor”.
Dönüşte Sevgili Peygamberimize, “Şu mallar size (yani hazineye) bunlar da bana hediye edildi” diyor.
Sevgili Peygamberimiz, sahabelerin önünde: “Bu, babasının veya anasının evinde otursaydı ve hediye bekleseydi hediye gelir mi gelmez miydi diye etrafında olan sahabelere soruyor.
Sen devleti temsil ediyordun. Verilen hediyeleri almayacaktın, çünkü senin konumun farklıydı deyip aldığı hediyeleri tekrar iade etmesi için gönderiyor” ve bu şahsa bir daha böyle bir görev vermiyor.
Dikkat edin, peygamber elçisi bile olsanız ki bu makama denk olabilecek makam bu dünyada mevcut değildir bulunduğunuz makamla, rozetle, rütbeyle, kravatla, cübbeyle, sarıkla, cemaatle, tarikatla, locayla haksız çıkar sağlama tarafına gitmemeye dikkat ediniz.
Size ait olmayan hediyede olsa tenezzül etmeyiniz. Sizlere verilen en güzel hediye seçilmiş ve atanmış olduğunuz makamlar, bu yetmiyor mu?
Ülkede siyasiysen, bakansan, milletin vekiliysen, il, ilçe belediye başkanıysan, iktidarın parti başkanlarıysan adaleti unutmayın. Din gününün, hesap gününün, mahşerin yakın olduğunu hatırlayın. Her gün yanımızda ölen dostlarınızı düşünün.
Yeryüzünde Allah’ın siz seçilmişlere ve atanmışlara yüklediği adaletini koruyun
Ey seçilmiş siyasiler, atanmışlar, Peygamber (s.a.v) sözlerine kulak verin. Hakkınız olmayan şeylere almayın. Haksızlık edip yer güzünde adaleti bozanlar sizler olmayın. Sizleri kullanarak işlerini yaptıra bilmek için devreye girenleri güzelce kovun. “Aslanların yok edildiği ormanlarda çakallar kral oluyor”…