İfade özgürlüğü
O zaman yirmili yaşlardaydım. İşyerimizde bir gün müşterinin birisiyle tartışırken babam içeri girdi. Doğal olarak ‘‘Müşteri her zaman haklıdır’’ prensibiyle beni azarladı; işyerimizden kovdu. Hatta bir daha gelme dükkâna diye azarladı.
Bende o sinirle çıkıp, cadde sokak dolaştım. Yarım saat geçmesine rağmen henüz sinirim geçmemişti. Müşteriye değil babamın yaptıklarına içerlemiştim, aslında. Bir müddet daha dolaştıktan sonra işyerimize gelip babamın karşısına dikildim. Babama sen beni işyerimizden kovamazsın çünkü bu işyerinin bende sahibiyim diyerek, vergi levhasını gösterip, ben bir yere gitmiyorum. Gitmek istiyorsan sen gidebilirsin deyince; babam bana gülümsedi. Bu arada müşteriye karşı hatalı ben olsaydım, babam eminim yine kızardı. Ve yine ben hatalı olsaydım. Zaten o müşteriyle tartışmazdım.
Çünkü babamın karşısında kendimi ifade edebilmiştim. Benim kendimi ifade etme özgürlüğümü babam bana yıllar önce vermişti; zaten.
Babamın bana anlattığına göre; sanırım 6-7 yaşlarında falandım. Ayakkabım eskidiği için babam beni bir ayakkabı mağazasına götürmüş. Hadi oğlum göster bakalım hangi ayakkabıyı istiyorsun demiş.
Gözüme kestirdiğim beyaz bir ayakkabıyı işaret ederek şu ayakkabıyı istiyorum demişim. Yine rahmetli babamın anlattığına göre büyük adam ayakkabısı 35 lira iken ben 50 liralık ayakkabıyı istemişim. Daha sonra babam oğlum istersen şunu alayım, yok şundan iki tane alayım; dese de benim gönlümü razı edemediğinden o ayakkabıyı almış. Ve anlattığına göre o ayakkabıyı epeyce bir süre giymişim. Malum ayak numarası büyüyene kadar; annemin söylediğine göre de çocukken üstüme başıma çok dikkat edermişim. Üstüme toz bile kondurmazmışım.
Çocukluğumdan itibaren babam beni baskılasaydı, fikirlerimi özgürce söylemezdim. Bunun yanı sıra kendi çocuklarıma da o baskıyı uygulardım. Bu baskılar çocuk gelişimini negatif yönde etkiler. Ayrıca çocuğu tamamen başıboş bırakıp bana ne, ne yaparsa yapsın demekte yanlış tabi ki! Çünkü özgürlük aklına her geleni yapabilirsin demek değildir.
Baskı gören çocuklar, kadınlar veya her kim olursa olsun güvensiz olur. Kişisel gelişiminde ya çok silik yâda tam tersine saldırgan bir tavır sergileyebilir.
Geçen gün trafikte hamile bir kadın ve eşine saldırgan tavırlar sergileyenlerin geçmişinde yatan psikolojik bir sıkıntıları olabilir. Kendini ifade edememe bunlardan birisi, bir diğeri de kendine olan fazla özgüven. Bana kimse bir şey yapamaz, duygusu. Veya alacağımız ceza ne olacak adam; der gibi.
Kısacası ifade özgürlüğü ailede başlar. Çocuklarınızı dinleyin, onların önemli olduğu hissini verin. Ancak başka insanların da kıymetli olduğunu, onlara zarar vermemeleri gerektiğini çok İyi anlatmalı. Okullarda bize öğretilen en önemli şeylerden birisi de bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bizim özgürlüğümüz biter, sözü idi.
O zaman evlatlarımızı kendini ifade edebilen özgür, başkalarının haklarına saygılı, adaletli, kendinin ve de başkalarının hakkını arayabilen, hayatı ve olayları hakkaniyetle sorgulayabilen, haksızlığın karşında dimdik durabilen, hakkını ararken başkalarına zarar vermeyen, Allah’ını, kitabını bilen, vatanımıza, Türk bayrağımıza, kanuna nizama uyan, merhametli insanlar olarak yetiştirmeliyiz.
İşte o zaman ufku açık, hür iradeli birbirine saygılı geleceğe güvenle bakan, Atatürkçü, milliyetçi, demokrasiye inan, Allah’ını kitabını bilen bir gençlik yetiştiririz.
Unutmayınız ki! Bugün duygusal olan bastırılan çocuklar, ileri zamanlarda güç ellerine geçince bu ekonomik, makam mevki gücü ya da fiziksel güç olabilir. O zaman o gücü yanlış bir şekilde kullanıp, öncelikle ailesine ya da başka insanlara zarar verebilirler.
Bırakın çocuklar, kadınlar himayenizdeki bütün insanlar kendilerini ifade etsinler, bir zahmet sizde dinleyiverin. Yanlış düşünceleri varsa bile onları ikna edici gerçek verilerle ikna ediniz. O zaman size verilen değer an be an artacaktır.
Ne dersiniz? Söylediklerimi uygulamaya var mısınız? İnanın pişman olmayacaksınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.