İslam’da gereksiz hoşgörü
Allah, dinini kimliklerde kalsın diye değil, hayat nizamımız olsun diye indirdi. Hayatın her alnında olmayan din sadece kimliklerde duruyorsa hiçbir anlamı yok.
Din Müslümanım diyenlerin siyasetinde, ticaretinde, ahlakında, yaşamında olmalı. Yaşarken dine saldıranlar ölünce dine bürünüyor.
Adettendir; biri öldüğü zaman namazı kılınır. Gelenektir Allah rahmet eylesin denir. Namaz ve rahmet cenazeler için Türk halkının vaz geçilmezlerinden olmuş.
Sağlığında Allah’ı kitabı, peygamberi bilmeyenler. Yaşar iken ben bilirim Allah’ta kim oluyor diyenler. Makamlarda, koltuklarda güç alıp Allah’ı tanımayanlar.
Yeryüzünde kendini ölümsüz görenler. Rahmeti, namazı, camiyi sevmeyenler. Namaz kılana, rahmet okuyana gerici diyenler.
Ölüm geldiğinde camiye namaza rahmete muhtaç neden olurlar. Allah’ın adaleti ne güzel, ölüm seçilmiş, makam, zengin, fakir ayırmıyor.
Saat geldiğinde, Azrail başına durduğunda, hadi yolcu seni almaya geldim değinde. Gözlerin yerinde fırlıyor, konuşan dil duruyor, aldığı nefes tükeniyor, yürüyen ayaklar, tutan elleri soluyor.
Etrafında kimsenin olmadığını görünce Allah tanımazlar çaresiz kalıyor. Geçen gün ben Allah tanımam diyenin ömrü son buldu.
Ömrü boyunca Allah’a, kitaba, peygambere karşı oluyor. Ölünce Allah’ın mabedine, müminlerin mescidine geliyor. Hayatı boyunca camiye gelmeyen, başı secdeye koymayanlar bugün kılınacak namazına yatay geliyor.
Sağlığında dikey gelmediği camiye bugün tabutuyla geliyor. Çaresiz çünkü inanmadığı hesap gününe doğru imamın kayığına biniyor. Sağlığında Allah’ın dinine tabi olup ben müminlerdenim diyenleri gerici diye horlayanlar.
Ölmeden önce vasiyetlerinde şunu demiyorlar. Ben öldüğümde beni camide kaldırmayın, Müslümanların kabrine koymayın diyemiyorlar.
Gerçekten diyen var mı milyonda bir. Bu tür dinsizleri seviyorum çünkü en azında mertler. Allah’sız yaşayıp ta ölünce Müslümanlar gibi kalkanlara diyorum. Nasıl yaşıyorsanız öyle ölüyorsunuz öyle gömülün.
Peki kimliğinde İslam yazdığı halde İslam'ın safında yer almayan, İslam’ı değerlerle alay eden, örneğin namazı ilkellik, tesettürü karanlık çağlara ait gören, hayatında İslam’dan hiç bir iz bulunmayan kişi ölünce onunu cenaze namazı kılınıp rahmet dilenir mi?
Eğer bir kişi gerek sözleri, gerek fiilleri ile küfre girecek işler yapmışsa, açıktan tövbe ettiğine dair şahit de yoksa o kişiye rahmet okunur mu?
Elbette hesabı Allah'a kalmıştır fakat bizim o kişiye rahmet dilememiz, Rabbimizin kat'i emrine karşı gelmektir.
Bir mümin bilerek Allah tanımazların namazına durmaz rahmet ise hiç okumaz. ‘Onlar için ister bağışlama dile ister dileme!
Yetmiş defa bağışlama dilesen de Allah onları asla bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah ve Resul’ünü inkâr etmelerinden ötürüdür.” (Tevbe Suresi: 80)
Müminlerin kitabı Kuran’ı kerimde onlarla ilgili ne güzel diyor. “Onlardan ölen kimsenin namazını sakın kılma, mezarı başında da durma! Bu, onların Allah ve Resul’ünü inkâr ettiklerindendir.” (Tevbe Suresi: 84)
Açıkça ayetleri inkâr eden, Allah'ın şeriatını istemem diyen kişilerin ardından nasıl olur da, Rahmet dileriz?
Allah, dinini kimliklerde kalsın diye değil, hayat nizamımız olsun diye indirdi.
İslam'da gereksiz hoşgörüye yer yoktur. Din düşmanlarına buğz etmek onurlu bir duruştur.
Allah’a dini İslam'a, Kur'an'a peygambere, karşı olduğunu açıkça belli eden ölülerin ardından, bol keseden rahmet okuyan namazı kıldıran hocalara hatırlatmak istedim.
Ömürlerini İslam ile savaşarak, Müslümanlara kin ve nefret kusarak geçiren ve bu hallerinden dolayı hiçbir pişmanlık duymadan ölenler hakkında kim hangi yaldızlı cümleleri kurarsa kursun, hangi camide hakkında methiyeler dizilip dua ve aminlerle mevlitler okutulursa okutulsun ilahi hüküm değişmez.
“Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme (fark etmez). Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir.
Bu, onların Allah ve Resulünü inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. Allah, fasık topluluğu doğru yola iletmez” (Tevbe, 80).