Karadeniz’in incisi; Trabzon
Doğu Karadeniz'in önemli bir liman şehri olan Trabzon’a yolumuz ikinci kez düştü.
Türkiye Yazarlar Birliği; Kadim medeniyetimizin kültürel mirasını korumak, geliştirmek ve ileriye taşımak için 1978 yılından bu yana yurt içinde ve yurt dışında faaliyetler düzenliyor.
Hizmetlerin daha kalıcı, kapsayıcı, yön verici ve hedeflenen başarıya ulaşabilmesi için de; yılda bir kez “Şubeler Toplantısı” düzenliyoruz.
Program ülkemizin farklı bölgelerinde kurulmuş olan şubelerden birinin ev sahipliğinde gerçekleşiyor ve iki gün sürüyor.
Daha önce İstanbul ve İzmir’de yapılan şubeler toplantısına katılmıştım. Şimdi ise Trabzon’da bir araya geleceğiz.
Esenboğa Havalimanından başlayacak yolculuğumuz bir saat rötarla 20.00 de başlayacak.
Kafilede; TYB’nin kurucu ve şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, Genel Başkan Pof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Genel Sekreter Doç. Dr. Muhammet Enes Kala, Mali Sekreter Fatih Gökdağ, Başdanışman İbrahim Ulvi Yavuz, danışman Ferhat Koç, yönetim kurulu üyeleri Prof. Dr. Ali Osman Kurt, Prof. Dr. Hasan Yücel Başdemir var.
Trabzon; kültürel, sosyal ve tarihi birikimleri yönünden Doğu Karadeniz Bölgesi'nin en önemli şehirlerinden biri.
2014 yılında, “Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu” için üç gün kaldığım şehirle ilgili az da olsa bilgim var.
Şehrin merkezini çok bilmiyorum ama kısa bir zaman diliminde Uzungöl ve Sümela Manastırı’nı gezmiştim.
Trabzon Şube Başkanı Kamuran Tuna, iki günlük çalışmanın içine kültür gezisi, edebiyat söyleşi ve bir de şiir dinletisi eklemiş. Biliyorum, program yoğun geçecek. Ama belki akşamları ya da sabah erkenden uyanıp otele yakın yerleri gezeceğim.
Plan bu ama bakalım, evdeki hesap çarşıya uyacak mı?
Hava karardı.
Esenboğa’dan havalanan uçağımız yaklaşık bir buçuk saat sonra Trabzon’un semalarına geldi. Karadeniz’in kıyısında, çok geniş bir alana yapılmış denize paralel havalimanı pisti, deniz ve şehrin ışıkları gece muhteşem görünüyor.
Bizi karşılayan başkan Kamuran Tuna ve arkadaşları ile birlikte şehir merkezine hareket ettik.
Havalimanı şehir merkezine 6-7 km uzaklıkta.
Hava serin, biraz da yağmur çiseliyor. Gelmeden önce hava durumuna bakıp şemsiyemi yanıma almıştım.
Başka şehirlerden gelen şube başkanları ile Trabzon Büyükşehir Belediyesine ait Olimpiyat Parkı ve Sera Gölü Tesislerinde bir araya geliyoruz. Tesis, Ortahisar Belediyesi sınırları içerisinde. Akşam yemeğini de hep birlikte burada yiyoruz.
Sonra da çaylarımızı içip kalkıyoruz.
Saat: 22.00 ve yağmur başladı.
Bavullarımız halâ araçlarda. Otele gideceğimizi sanıyordum.
Kamuran Tuna, ‘Boztepe’ye çıkacağız’ dedi.
Boztepe, şehre kuşbakışı bakılabilen, merkeze de uzak olmayan bir tepede. Trabzon bu tepeden çok güzel görünüyor. Gündüz gelme imkânı olacak mı bilmiyorum ama tepe gece de güzel görünüyor.
Sokak lambaları, evlerin ve Karadeniz’den geçen gemilerin renkli ışıkları Boztepe’den görülmeye değer doğrusu.
Buranın ziyaretçilerinin çoğu sabah güneşin doğuşunu, bazıları da güneşin batışını izlemek için buraya geliyormuş.
Cinayete kurban giden Milletvekili
Boztepe’de, Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in kabri var. Hep birlikte kabri ziyaret ederek dua okuyoruz.
D. Mehmet Doğan, Ali Şükrü Bey’in hayatı ve çalışmaları hakkında bilgiler verdi.
Merhumun ilginç bir hayat hikâyesi var.
İlgiyle dinlediğimiz Doğan, özetle şu bilgileri verdi:
“Yıl 1923. Trabzon Milletvekili Ali Şükrü bey gerçek bir hürriyetçi. Meclis’in millet hakimiyetini yansıtması için mücadele ediyor, şahıs veya zümre tahakkümünü şiddetle reddediyor. Lozan müzakerelerinin kesilmesinden sonra Meclis’te yaptığı konuşma bazı milletvekillerini çok kızdırıyor.”
“Ve dini konulardaki hassasiyetleri ile dikkati çeken Ali Şükrü Bey bu konuşmadan kısa süre sonra ortadan kayboluyor. Daha sonra, 27 Mart 1923 tarihinde Ankara’da Dikmen deresinde cesedi bulunuyor. Yapılan tahkikatta; cinayetin Cumhurbaşkanlığı Muhafız Taburu Komutanı olan Topal Osman ve adamları tarafından işlendiği anlaşılıyor.”
“Kendisini ve adamlarını teslim almaya gelen askerlere direnen 40 yaşındaki Topal Osman, teslim olmayı kabul etmez gece sabaha kadar süren çatışmada teslim olmasına rağmen sorgulanmadan öldürülür. Milletvekili Ali Şükrü Bey cinayetinin gerçek yüzünü aydınlatacak isim böylece susturulmuş olur.”
Doğruluğuna inandığı fikirleri sonuna kadar savunmuş bir siyaset adamı olarak genç yaşta öldürülen Ali Şükrü Bey için üzüldüm doğrusu.
D. Mehmet Doğan’ın iyi bir edebiyatçı olduğunu biliyorum. Ali Şükrü Bey’in çalışmalarını, o dönemin olaylarını ve kahramanlarını tarihler vererek anlatmasından anladım ki Doğan aynı zamanda çok iyi bir tarihçi.
Daha sonra yaptığım araştırmada; milletvekili Ali Şükrü beyi öldüren Topal Osman, Balkan Savaşı sırasında bacağından yaralandığı için topal kalmış. Topal Osman Lakabı oradan geliyormuş.
Topal Osman, Kurtuluş savaşında çeşitli cephelerde düşmana karşı adamlarıyla birlikte savaşmış, savaş bittikten sonra da Atatürk’ü korumak için kurulan Cumhurbaşkanlığı Özel Muhafız Taburu Komutanlığına kadar yükselmiş bir isim.
Topal Osman’ın cenazesi ailesinin isteği ile Ankara’dan Giresun’a getirilerek defnedilmiş. Sonradan da Atatürk’ün talimatıyla Giresun Kalesi’nde bir anıt mezar yapılarak oraya nakledilmiş.
Ahi Evran Dede Camii
Ali Şükrü Bey’in anıt mezarına çok yakın, yürüme mesafesinde “Ahi Evran Dede Camii” var.
Yağmur hâlâ çiseliyor, biraz da rüzgâr var ama buraya kadar gelmişken Ahi Evran Dede Camiini de ziyaret edelim diyoruz. Yanında da bir türbe var. Geniş bir avlunun içindeki cami ve türbe kapalı. İçlerini göremiyoruz. Türbe, Ahi Evren Dede’ye ait. Kapısındaki kitabede, Kırşehir’deki Ahi Evran’ın kardeşi ya da amca oğlu olduğu yazılı.
Trabzon’un manevi mimarlarından olan Ahi Evran Dede, şehrin Rum hakimiyeti altında olduğu dönemde; Orhan Gazi’nin emriyle İslam’ı yaymak için buraya gelmiş.
Esnafları örgütleyerek Ahi Teşkilatını kurmuş, devlet ve millet için yararlı hizmetlerde bulunmuş.
Bugünkü cami ve türbe, II. Abdülhamid’in gönderdiği 900 altınla Trabzon valisi Kadir Paşa tarafından 1887 yılında yaptırılmış.
Camii ve türbe ziyaretini tamamladık.
Yağmur ve rüzgar hızını artırdı.
61 metre uzunluğunda bayrak direği
Bu gece yarısı duyulan hışırtı sesine dikkat kesildim. Rüzgarın hızına göre artan azalan sesin geldiği yöne bakınca gördüm; uzun bir direğin tepesinde dalgalanan oldukça büyük ölçülerde yapılmış Türk Bayrağı var.
Bu ne muhteşem, ne güzel bir görüntü.
Trabzonlu arkadaşların söylediklerine göre, 61 metre uzunluğunda olan ve şehrin yeni sembollerinden biri haline gelen bayrak direğini Ortahisar Belediyesi dikmiş.
Saat: 23.30 oldu.
Vakit kaybetmeden otele gitmek için araçlara biniyoruz. Konaklayacağımız yer; şehir merkezinde; Usta Park Otel.
Araçlardan bavullarımızı alıp otele giriyoruz. Daha önceden rezervasyonlar yaptırılmış, kimin hangi odada kalacağı belli.
İbrahim Ulvi Yavuz ağabey, “Önce toplantı salonuna bakalım” dedi. Yarın sabah oteldeki toplantı salonunda başlayacak “şubeler toplantısı” için salonun ses düzeni ve oturma şeklini kontrol ettik. Gördüğümüz eksiklikleri de tamamlaması için görevliye söyledik.
Odama yerleştim.
Otel sakin, huzurlu bir mekan; odalar ve ortak alanlar temiz, bakımlı. Çalışanlar güler yüzlü.
Perdeyi açıp caddeyi seyrettim biraz.
Yağmur şiddetlendi, insanlar koşarak bir oyana bir buyana cadde ve sokakları terk ediyorlar.
Cadde üzerinde bulunan iş yerlerindeki Arapça tabelaların çokluğu dikkatimi çekti.
Arapların bu şehirde yatırımlar yaptıklarını, toprak aldıklarını duymuştum. Daha önce Trabzon’a geldiğimde de Uzungöl’deki Arap turistlerin çokluğu hemen fark ediliyordu.
Demek ki, buralara karşı bir ilgileri var. Belki ticari belki de turizm amaçlı, onu bilmiyorum.
Uyumadan önce, yarın ki etkinliğin duyuru metnini gözden geçirdim. “Toplantı başladı” haberini yazarak çekeceğim fotoğraflarla birlikte Birliğin web sayfasında yayınlanması için Ankara’ya göndereceğim. Mevcut bilgilerden yola çıkarak haberin giriş bölümü yazdım bile.
Saat: 02.00 oldu.
Hemen uyumam gerek, uyuya kalıp sabah toplantıya geç kalmak istemiyorum.
Sabah erken uyandım.
Camı açıp dışarı baktım; yağmur yok ama hava serin.
Kahvaltı için en üst kata çıktım. Restorandan deniz görünüyor. Pencerenin yanındaki boş masaya oturdum.
Martılar, Karadeniz’den geçen yük gemileri ve takalar…Güzel bir manzara oluşturuyorlar.
Toplantının yapılacağı salon otelin birinci katında.
Odamdan fotoğraf makinesi, ses kayıt cihazını alarak salona girdiğimde Şube Başkanı Kamuran Tuna ile karşılaştım.
D. Mehmet Doğan şube başkanlarına illerinde kalıcı ve sürekli kültür sanat faaliyetleri düzenlemelerini konusunda tavsiyelerde bulundu.
Birliğin merkez yöneticileri ve şube başkanları, oturma düzenine göre masalarda yerlerini aldılar. Kamuran Tuna’nın yönettiği toplantı başladı. Ben de kendisine yardımcı oldum.
Şubeler toplantısına katılanlar:
TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, TYB Genel Başkanı Pof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Genel Sekreter Doç. Dr. Muhammet Enes Kala, Genel Mali Sekreter Fatih Gökdağ, TYB Vakfı 2. Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz, danışman Ferhat Koç, yönetim kurulu üyeleri Prof. Dr. Ali Osman Kurt, Prof. Dr. Hasan Yücel Başdemir ve Mahmut Erdemir, İstanbul: Mahmut Bıyıklı- Ekrem Aytar, Ankara: M.Said Uluçay,
Erzurum: Hanefi İspirli - Yusuf Kotan, - Erzurum: Reşat Coşkun, Gaziantep: Mustafa Yıldız, Kayseri: Selim Tunçbilek- Burhan Kale, Giresun: Nazım Elmas- Hayrettin Orhanoğlu, Erzincan: Halil İbrahim Özdemir- Lütfi Şimşek, Konya: Hayri Ertem- Ahmet Köseoğlu, Kahramanmaraş: Enver Çapar,
Sakarya: Hasan Salih Sağlam- Yusuf Mısırlıoğlu- Fahri Tuna, Şanlıurfa: Mahmut Kaya- S. Ahmet Kaya, Trabzon: Kamuran Tuna - Necip Saraçoğlu.
Gündem de; Şube başkanlarının görüş ve önerileri ile faaliyetleri değerlendirilecek, önümüzdeki dönemde yapılacak kültür, sanat, edebiyat faaliyetleri planlanacak, kurumsal iletişimin güçlendirilmesi, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle iş birliğinin güçlendirilmesi gibi konular var.
TYB Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Kurt'un "Şubelerin Üniversitelerle İletişim ve İşbirliği", İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı'nın "STK ve Mahalli İdarelerle İşbirliği", Ankara Şube Başkanı Mehmet Sait Uluçay'ın "Tüzük Değişikliği Konuları", Genel Mali Sekreter Fatih Gökdağ'ın ise 2020 faaliyet dönemine ilişkin sunum yaptılar.
Doğan: Şubelerimizin temsil gücü olmalı
Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan: “ Şube başkanlarımızın geldikleri yer itibariyle baktığımız zaman bir Türkiye haritası görüyorum. TYB, ülkemizin belli başlı şehirlerinden olan bir kurum, bunun başka benzeri olduğunu düşünmüyorum.
Şubelerimizin hem temsil gücü olmalı hem de bulundukları yerin edebiyat, fikir, kültür ve sanat camiasını temsil edecek güçte olmaları gerekiyor.” diye konuştu.
Arıcan: Aynı hedefe birlikte yürüyelim
Şubelerin gerek genel merkezle ve gerekse kendi aralarında sağlayacakları iş birliği ve dayanışmanın ortaya bir pozitif enerji çıkaracağına inandığını belirten Başkan Arıcan, “Sizlerin öneri, istek ve görüşleri bizim için çok önemli. Gerçekleştireceğiniz tüm faaliyetlerde, karşılaşacağınız zorluklarda her zaman yanında olacağız.” dedi.
Gün boyu devam eden toplantı oldukça verimli geçti.
Yapılacak çalışmaların konu başlıkları ve hangi kurumlarla iş birliği yapılacağı belirlendi. Sorunlar ve çözüm önerileri konuşuldu.
Birliğin ülkemizin büyük şehirlerinde faaliyetler düzenlemesi, bunu sürekli ve kalıcı hale getirmesinde elbette şube başkanlarının ve temsilciliklerin de katkısı var.
40. Yıl nedeniyle bir çok şehirde gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerde şunu görmüştüm; Kurumsal olarak; Türkiye Yazarlar Birliği, kurucu genel başkan ve Şeref Başkanı olarak D. Mehmet Doğan başta olmak üzere görev almış genel başkanlar; hemen hemen tüm yerel yöneticiler, milletvekilleri, rektörler, valiler tarafından tanınıyor, saygı ile anılıyorlar.
Toplantı 18.00 de bitti.
Aldığım notlardan, çektiğim fotoğraflardan haber yapıp Ankara’ya göndereceğim.
Edebiyat söyleşisi ve şiir dinletisi
Trabzon Büyük Şehir Belediyesi ve Trabzon Yazarlar Birliği Şubesi iş birliği ile “Edebiyat Söyleşisi ve Şiir Dinletisi” düzenlenecek. 19.00 da başlayacak program yaklaşık 3 saat sürecek.
Artık, şubeler toplantısında yapılan konuşmaların deşifresini gece yapacağım, sabaha haberi yetiştirmem gerekir.
Akşam yemeğinden sonra, TYB merkez yöneticileri ve şube başkanları hep birlikte Ortahisar, Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezine gidiyoruz.
Trabzonlu edebiyat ve şiir sevenler salonu doldurmuşlar bile.
Önce edebiyat söyleşisi var. Canan Güven Kalaycı’nın yönettiği programda TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, Yazar, şair ve akademisyen Hayrettin Orhanoğlu ve Prof. Dr. Hasan Salih Sağlam edebiyat üzerine konuştular.
Daha sonra 20 şair sırasıyla eserlerini okumaya başladı.
Soldan sağa: Doç. Dr. Muhammet Enes Kala, İbrahim Ulvi Yavuz, Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Mahmut Erdemir, Prof. Dr. Hasan Yücel Başdemir, Prof. Dr. Ali Osman Kurt.
Bir çoğunun yayınlanmış kitabı var, daha önce de bu tür etkinliklere katılmışlar ama yine de şairlerin çoğunu şiirlerini okurken oldukça heyecanlı gördüm. Programın sonunda her şaire katılım belgesi verildi, fotoğraf çekimleri yapıldı.
Şu bir gerçek ki; Geleneksel el sanatları, yayla şenlikleri, fuarları, yöresel kıyafetleri ve halk oyunları başta olmak üzere Trabzon’un önemli ve zengin kültürel değerleri var. Belediye başkanları başta olmak üzere ilgili kamu kurumlarının yöneticileri de bu değerlere önem vermişler.
Etkinlik bittiğinde, salona yakın bir çay ocağında merkez yöneticileri ve şube başkanları ile çay içiyoruz.
Her etkinliğin sonunda bir durum değerlendirmesi yapmak geleneksel hale geldi. Bir yandan çay içerken diğer yandan şubeler toplantısı ve de şiir dinletinin değerlendirmesini yapıyoruz.
Saat 23.00 oldu ama cadde ve sokaklar insanlarla dolu, bir çok alış veriş mağazası hâlâ açık.
Otele oldukça yorgun dönüyorum. Yarın da şehir gezisi olacak ve sabah erken uyanmam gerek. Etkinliklerin haberini yazdım, fotoğraflarını seçtim.
Saat 03.00 oldu.
Böylesi zamanlar için odamda mutlaka bir ayran bulunduruyorum, bazen de bir limon. Belki de psikolojik bir durum ama o ayranı içince, ya da ılık suya limonu sıkıp içince daha rahat uyuyorum.
Sabah kahvaltıdan sonra, akşam Kamuran Tuna’nın söylediği gibi saat:09.00 da otelin lobisine indim.
Kafileden kimse görünmüyor. En erken ben gelmişim.
Gezi programında Sürmene Manastırı’na gitmek de var. Ben daha önce gittim, oraya gidip dönmemiz en az dört saat alır.
Hava bulutlu biraz da soğuk.
Kamuran Tuna ile konuştum, tercih yapmamız gerektiğini söyledi; “Ya manastır ya da şehir içi gezisi.”
İkisi bir arada imkânsız çünkü uçağımız 17.00 de kalkacak.
Kafiledekilere de bilgi verildi ve şehir içi gezisine karar verdik.
Temel ve Fadime'nin mumdan yapılmış heykelleri büyük ilgi görüyor.
Şehir Müzesi
Önce, şehir merkezindeki müzeye gittik. Bizi, Temel ve Fadime’nin mumdan yapılmış heykelleri karşıladı.
Müze binası, 1963 yılında Merkez Bankası binası olarak yapılmış, daha sonra kültür merkezi olmasına karar verilmiş. 2017 yılında da Trabzon Şehir Müzesi olarak kullanılmaya başlamış.
Üç katlı müzede şehrin tarihi kronolojik olarak duvar tablolarında sergileniyor. Evlenme geleneklerinden, ev eşyalarına, tarım aletlerinden yayla kültürüne kadar sosyal yaşamı anlatan objeler dikkat çekiyor.
Sergilenenler arasında; Kurtuluş Savaşında şehit düşen askerlerin mektupları, eski silahlar, gazete ve dergiler, fotoğraf makineleri, çok yapraklı nüfus kağıtları da var.
Aslında, bir şehrin dünden bugüne tarihsel ve kültürel birikimini hem yeni kuşaklara anlatmak hem de şehir dışından gelen ziyaretçilere şehri tanıtmak amacıyla ilçe ve illerde “Şehir Müzesi” kurulmalı.
Zaman olsa bir yayla gezisi harika olacaktı ama programın çokluğu zaman kısalığı buna engel oldu.
Şimdi yapacağımız tek şey var o da minibüsle şehir içinde tarihi mekanları ziyaret etmek. Ziyaret dediysem mekanların içine girmek değil, zaman darlığından dolayı önlerinden geçeceğiz. Bir anlamda şehrin içinde bir tur atmış olacağız.
Minibüsün içinde bize rehberlik yapan Necip Saraçoğlu hem şehrin geçmişini çok iyi biliyor hem de günümüzdeki gelişimine vakıf. Tarihi yapılar, konak, köprü ve camiler hakkında önemli bilgiler verdi.
Ayasofya Müzesinin yanından geçiyoruz, müzede restorasyon çalışmaları var.
Ayasofya Müzesi
Bina 1250 yılında Trabzon İmparatorluğunun Komnenos Ailesinden Kral I. Manuel tarafından kilise olarak yaptırılmış. Osmanlılar döneminde hastane ve cami olarak da kullanılmış. Şimdi ise şehre gelenlerin ziyaret ettikleri müzeye dönüştürülmüş.
Atatürk Köşkü
Az önce uzaktan gördüğümüz ormanın içindeki beyaz, büyük binanın bahçesindeyiz. Burası Atatürk Köşkü. 1903 yılında tamamlanan binanın ilginç bir hikayesi var; sahibi Rum tüccar Yunanistan’a dönünce binada gerekli bakım yapılır ve şehre gelen önemli misafirler burada konuk edilir. Atatürk Trabzon’a geldiğinde bu binada ağırlanmış. O tarihten sonra da müze olarak kullanılmaya başlamış.
Karadeniz’e kilometrelerce kıyısı olan şehrin 4000 yıllık bir tarihi var. Bu süre içinde Roma ve Bizanslıların yanı sıra Osmanlılar döneminde de önemli bir yerleşim ve ticaret merkezi olmuş.
Zaman çabuk geçiyor, tarihi yapıları, camileri ve kaleleri sadece uzaktan göre biliyoruz.
Anlaşılan şu ki; bir iki günlük geziyle Trabzon’u tanımak, önemli yerlerini görmek imkânsız.
Kısa zamanda ancak bu kadar oldu.
Şehir turunu tamamladık.
Eşyalarımız, bavullarımız minibüste.
Trabzon’a yakın olan illerden gelen şube başkanları vedalaşıp illerine dönmeye başladılar.
Şehir turundan sonra, öğle yemeğini yine Sera Gölü Sosyal Tesisleri Tabiat Parkı içindeki lokantada birlikte yedik.
Gezilecek yerler arasında bulunan Sera Gölü Sosyal Tesisleri; Lokanta, çocuk eğlence parkı, yürüyüş yolları ve mesire alanlarından oluşuyor.
Lokantada, genelde yöresel yemeklerin yanı sıra balık ve Akçaabat Köftesi tercih ediliyor.
Artık veda zamanı…
Trabzon’daki arkadaşlarla vedalaşıp havalimanına doğru yola çıkıyoruz.
İkinci kez geldiğim şehri hâlâ tam anlamıyla gezemeden dönüyorum. Ama, her gelişimde farklı mekanları görmekten de mutluyum doğrusu. Şube Başkanı Kamuran Tuna ve arkadaşlarına gösterdikleri misafirperverlikleri için teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.