Kudüs Kırmızı Kıbrıs’ta mavi çizgimizdir
Kudüs İslam âleminin ilk kıblesi ve milletimizin kırmızı çizgisidir. Kıbrıs ise Kudüs’ün anahtarlarını ülkemize getirecek olan mavi çizgidir.
Yaşadığımız coğrafya olan Ortadoğu da her gün bir farklı problem cereyan ederken bunun temeline baktığımızda birlik olmadığı için sağlanamayan dirliği görmekteyiz. Suhulet olmayan topraklarda saadet olmaz. Kin, nefret, kıskançlık ve ihtiras kol kanat gezer. Şeytanın gizli silahları olan bu olumsuz düşünce tasavvufları daima insana hüzün ve matem tattırır. Huzur ve saadete çok uzaktan baktırır. Daha çok yuva yıktırıp ocak yaktırır.
Günden güne daha da katılaşan ve şizofreni bir hal içinde zalimleşen siyonizmin düşünce akımına baktığımızda hayali bir ideal olan ve tarih öncesinde bir kaç ruh hastasının kaleme alıp zihinlere aşıladığı "Arzı Mevud" hülyasına kendilerini o kadar kaptırmışlar ki bunun ile yatıp bunun ile kalkıyorlar.
Beyler ya da bayanlar, unutmayın ki din Allah’ın dinidir. Onu koruyacak olan da odur. Bozmak isteyene ceza verecek olan da odur. İslam âlemi din hususunda samimiyet ile yaşayarak bu değerleri ayakta tutabilir. Aksi sadece riyadır.
Son beş yıla baktığımızda her ramazan ayı başlarında bir Filistin dramı ile karşı karşıyayız. Özellikle mübarek ramazan ayında yapılan bu zalimane tutumlar ile hem kendi hastalıklı topluluklarını bir arada tutmayı hedefliyor aynı zamanda İslam âlemin düşünce kodlarımdaki refleksleri ölçerek bir sonraki aşamada gerçekleşecek eylemleri planlıyor.
Bırakın artık sosyal medya şövalyeliğini veya kuru kalabalık meydan okumaları. Yapmamız gereken birlik ve beraberlik içerisinde bütün olup devlet aklı ile konulara yaklaşmamız gerekmektedir. Bugün İslam âlemine mübarek ramazan ayının başında göz göre göre zulüm eden İsrail'e sadece sözlü meydan okumak yetmez, devlet aklı ile de mütekabiliyet göstermek gerekir.
Eğer hakiki anlamda İslam’a zarar veren, mazlumu ezen ve yaralayan ruh hastalarına bir ceza vereceksek eğer zalimlerin canı cehenneme diyerek yapılan bütün anlaşmaların tamamı askıya alınmalıdır. Büyükelçilik başkâtiplik seviyesine çekilmelidir.
İsrail'e gaz vererek yeşil çamdaki zengin zübde serseri rolü gibi ahkâm kestiren ABD' de cezalandırılmalıdır. Yapılan anlaşmalar askıya alınmalıdır. Büyükelçilik başkâtiplik seviyesine çekilmelidir. Siyasi mecralarda ama, fakat, lakin sözcükleri yerini defol’ a bırakmalıdır. Bu sürecin ardından Birleşmiş Milletler harekete geçirilmelidir.
İslam işbirliği Teşkilatı yeniden yapılandırılıp merkezi İstanbul’a çekilmelidir. İslam davası savunuculuğu ve koruyuculuğu görevi işkembeden davul çalan, petrolün ve doların kokusu ile sarhoş olan ABD uşağı olan Araplardan alınmalıdır.
Bütün bu saydığımız değerlendirmeler uluslararası ilişkiler sahasında gözden geçirilirken konuya bir de milli güvenlik stratejisi açısından yaklaşmalıyız.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki Türk ordusu güçlendirilmelidir. Silah ve teknik anlamda envanteri artırılmalıdır. Donanma kuvvetlerinin oranı yükseltilmelidir. Saha çalışması yapan enformasyon ağı güçlendirilmelidir.
Yunanistan’ın küstahça kuşattı Adalara misilleme operasyonlar ile karşılık verilmelidir. Siyasi istikbal hayalinden vaz geçip devletin bekası ilkesi doğrultusunda birleşerek aklıselim hareket edilmelidir.
Bugün yurdumuzun etrafına baktığımızda her taraf kuşatılmış ve sanki bir saldırı hazırlığı içerisinde işleyiş sürer gibi NATO ve FETÖ güdümlü ülkelerde cepheler oluşturulmaktadır. Birçok donanma orduları Akdeniz’de birbirine flört naraları atmaktadır.
Türkiye’yi diğer devletlere karşı güçlü kılan sınır güvenliği ve deniz kuvvetleridir. Deniz kuvvetlerin de stratejik gücümüz Kıbrıs’ tir. Kıbrıs'taki askeri gücümüzü artırıp İngiliz uşağı olma yolunda ilerleyen yavru vatanın bazı düşünce kodu bozuk yöneticileri ıslah edilmelidir. Kıbrıs'ta gücümüzü artırıp kapalımaraşta ne zaman boy gösterirsek Filistin o zaman hakiki manada kuklalardan arındırılarak özgürlüğe yeni ve gerçek bir adım atacaktır.
İsrail için en stratejik nokta da Kıbrıs’ tir. Her türlü önünde büyük bir engeldir. Bunun için Türk hâkimiyetinden çıkması için büyük mesafeler sarf etmektedir.
Son iki yıla baktığımızda Filistin ambargosu ve Yunan şımarıklığı arkasında sionizm vardır. Hedefleri Kıbrıs’tır. Türk askerinin olmadığı ve Türk devlet hâkimiyetinin azaldığı Kıbrıs’ ta asla sulh olmaz. Sözüm ona ileri ki zamanda Kıbrıs masaya yatırılıp Filistin üzerinden şantaj yapılacaktır. Konu Birleşmiş Milletler gündemine alınıp masaya yatırılacaktır. O zaman da aklıselim hareket ederek konulara anlık siyasi refleks ile değil gelecek vaat eden devlet politikaları ile yaklaşılmalıdır. Her şeyden önemli olan bir hakikat varsa o da korumak ile mükellef olduğumuz vatanımız Türkiye’dir.
Bir önemli hususta yaşadığı ile anlattığı bir birini tutmayan cumhurbaşkanlığı danışmanların birbirinden çelişkili konuları medya karşısında dile getirip zihinler karıştırıldıktan sonra ardından akşam programlarında ne söylediği belli olmayan ve starlık peşinde koşan nagehan ile nihale sevk edilip konuları masaya yatırıp beyinler de erozyon oluşması önlenmelidir.
Konu her ne olursa olsun alanında uzmanların milleti aydınlatacağı bir alt yapı oluşturulmalıdır. Bu sionizme vurulan en büyük darbe olacaktır.
19 Mayıs 1919…
Zaferin büyüklüğü, savaşın çetinliği ile ölçülür. Rica ile merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklâli kurtarılmaz. Türk milleti, gelecek nesiller için bunu unutmamalıdır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.