Dilek Özder

Dilek Özder

Misafirin bol olsun

Misafirin bol olsun

Misafiri sever misiniz?
Ben çok severim mesela bereketiyle, muhabbetiyle enerjisiyle gelir.
Eskiden ata erkil nine, dede, anne, baba ve kardeşlerden oluşan büyük ailelerin yaşamlarında, kalabalık bir şekilde ağırlanan misafirler vardı. Her zaman haber vererek gelmeyen, çat kapı gelen komşular ve çok rahat giriliveren evler de, misafirlik illa ki, yeme içme için de yapılmazdı. Gayesi muhabbetti, sohbetti. Sağ olsunlar ev sahipleri de ellerinde ne varsa kimseden esirgemez, imkânları doğrultusunda ortaya çıkarır, sunarlardı.
Günümüz de ise insanlar iş olanaklarının fazlalığından dolayı daha çok metropol şehirlerde yaşıyor. Çalışma şartlarının yoğunluğundan da, çok geç saatlerde, yorgun argın ancak evlerine dönebiliyor. Doğal olarak bu kadar yoğun ve yıpratıcı iş temposu da olunca misafir ağırlayabilecek ne zamanları, ne de güçleri kalıyor.
Eski misafirperverliğimiz, gelenek ve göreneklerimiz, belki bu tempolu yaşamdan, belki de alışkanlıklarımızın değişmesinden dolayı bir bir yok olmaya yüz tutuyor.
Bırakın perverliği, günden güne artık misafiri bile kalmıyor pek kimsenin. Pandemi süreci de girince beklenmedik bir şekilde işin içine, balta vurulmuş ağaçlar gibi, misafirliği tümden kesti bitiriverdi. Akşam gezmelerinde buluşan aileler, artık evleri yerine görüntülü sohbetlerde, internet ortamlarında sosyalleşmeye geçti.
Oysa Atasözlerimiz “Misafir kısmeti ile gelir.” , “Misafir On Kısmetle Gelir, Birini Yer Dokuzunu Bırakır.” ne kadar da güzel anlatır hayatımızda ki misafirin önemini aslında. Misafirin gelmesi o eve bereket bolluk getirdiği gibi, hareket ve heyecan da getirir. Geliyoruz demeleriyle aile birlik beraberliğe geçer ve evin düzenlemesi, toparlanması başlar hızlı bir şekilde. Hatta aile içinde küslük varsa hepsi de unutuluverir bir an da.
Çok eski yıllara dair bir anım canlanıverdi şu an kafamda. Eminim hepimizin yaşadıklarından bir parça.
Ev de akşam yemeği yenilmiş, herkes dinlenme moduna geçmiş televizyon izliyordu, birden evin telefonu çalmaya başladı (şimdilerde evde olmayan telefonlardan)annem açtı telefonu
- Öyle mi? Tabi tabi buyurun müsaidiz bekliyoruz dedi.
O an kız kardeşimle bir birimize baktık, konuşmalardan anlaşılan o ki, misafir geliyordu. Eskiden evin kullanılmayan bölümü vardı misafir odası hemen o oda açıldı ve içi her zaman bir kibritle yakılmaya hazır sobası yakıldı (eskiden evler sobalıydı). Koltukların üzerindeki ve toz olmasın diye tutulan örtüler kaldırıldı. Ve artık misafir odamız misafirlerimizi ağırlamaya hazırdı. Sıra bizlerin üstümüz ve başımızın değişmesine gelmişti.
Annem hemen mutfağa geçti ve her zaman ki gibi, o çok güzel yaptığı keki çırpmaya başladı bile, yanına da evde hiçbir zaman eksik olmayan poğaçamız çıkıverdi. Az önce herkesin oturduğu ev birden canlanmıştı. Evimize gelen konuklarımız da elleri kolları dolu gelmişler ve evimiz, mutfağımız bereketlenmiş artmış, çoğalmıştı. Ve o akşam ki misafirlerimizin ziyareti, güzel sohbetler, şen kahkahalarla geçen, hem ruhumuza hem de bedenimize hitap eden, anlamlı bir akşam oturması oluvermişti.
Bir misafirin haneye kattığı güzel sohbetler, karşılıklı bilgi paylaşımları bir nevi sosyalleşme, kısaca yaşamanın anlamı değil mi? Aslında.
Yaşamın anlamını yakalamanız temennisiyle misafirleriniz bol, evleriniz bereketli olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek Özder Arşivi

Nefes

27 Mayıs 2024 Pazartesi 11:27