Dursun Erkılıç

Dursun Erkılıç

Öğretmenler güzel olmalı, güzel yaşamalı

Öğretmenler güzel olmalı, güzel yaşamalı

Bugün benim doğum günüm. Babamın öldüğü yaşa 1 kaldı. Yani 66’ya bağladım! Hep birlikte sağlıklı ve uzun yaşayalım diliyorum…

****

Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okuduğum için öğretmen olacaktım, olamadım. Gazeteci idim ve öyle de kaldım.

Yılda bir kez değil her gün eli öpülesi, minnet duyulası öğretmenler hayatını idame ettirmeye yetecek kadar değil, çok kazanarak iyi yaşamayı hak eden insan mimarlardır! Hepimiz biraz da onların eseriyiz. Günleri kutlu olsun…

***

Öğretmenlerimle ilgili elbette güzel anılarım da var ama ilk etapta aklıma gelen yaşanmışlıklar nedense ‘olumsuz’ hatıralar oluyor. O günlere bakarak diyorum ki: Öğretmenler güzel olmalı… Giyimiyle, tebessümüyle, bilgisi ve o bilgiyi aktarmasıyla olması gereken de bu değil mi zaten…

***

İçinde kara mizah ürünü yaşanmışlık bulunan, Taner Öğretmenle ilgili bir ilkokul anımı aktarmak istiyorum.

KOVBOY OLMAK İSTEYEN ÇOCUK...

Yıl 1966 idi… Keçiören Çizmeci İlkokulu’nda üçüncü sınıfa kadar eğitim görmüş, mahallemiz olan Ufuktepe’ye yapılan barakadan okulun yapımı tamamlandığı için, yağmur yağdığında tepemize, sıraların üzerine su damlayan yeni okulumuza taşınmıştık. Yağmurlu günlerde kullanılan çamur kazıma küreği sadece falaka dayağında kullanılmaz, başka “önemli hizmetler” için de devreye sokulurdu!

Taner öğretmen bir gün sınıfa o meşhur “büyüyünce ne olacaksın?” sorusunu yöneltti.

Herkes kafasına göre bir meslek dalını seçiyordu. En makbul olanlar da; öğretmenlik, doktorluk, avukatlıktı...

Sınıfımızın sapsarı bir öğrencisi vardı, adı Durmuş. Sıra ona geldiğinde herkes gibi Taner öğretmeni de şaşkına çeviren mesleğin adı duyuldu: Kovboyluk!

Evet, Durmuş büyüyünce kovboy olacağını söylüyordu...

Sigarasını körüklediği masanın üzerinden yavaşça yere kayan öğretmenimiz, güneş ışığındaki duman dekorunu yararak Durmuş’un yanına vardı...

İrikıyım yapısıyla falaka dayağında işbaşı yapan cellat başı Kamil’e, ne istediğini her zamanki gibi iletti:

-Küreeek!

Uzunca bir sapı bulunan çamur kazıma küreğini eline alarak, Durmuş’un sırtını duvara yaslayıp sorusunu tekrarladı:

-Büyüyünce ne olacaksın oğlum Durmuş?

-Kooboy olacaam örtmenim!

Taner öğretmen, çamur kiri içindeki küreği Durmuş’un ağzına dayadı ve sorusunu tekrarladı:

-Büyüyünce ne olacaksın söyle bakiim?

-Kooboy olacaam, diyor olmalıydı...

Ne dediği pek anlaşılmıyordu çünkü.

Küreğe biraz daha yüklendi ve cevap almasının fiziken mümkün olmadığı bir durumda, sorusunu birkaç kez daha tekrarladı. Durmuş’un ağzı yırtılma noktasına gelmişti.

Olayı seyreden biz tıfılların yüzündeki gülüş, önce zoraki bir sırıtışa ardından da acıyla karışık mayhoş bir burukluğa dönüşmüştü...

Sonunda Durmuş kazandı! Kovboy olmaya kararlıydı. Ağzı da yırtılsa kovboy olacaktı o. Bu inadının karşılığını hemen bir falaka olarak gördü.

Büyüyünce terzi oldu Durmuş…

Taner öğretmenle ilgili çok anı var. Belki başka yazılarda aktarırım…

***

Bu anıyı hatırladıkça ‘öğretmenler güzel olmalı’ der, sınıf arkadaşım Durmuş’u da Taner öğretmenle mücadelesinde işkenceye direne direne kazanmasından dolayı takdir ederim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dursun Erkılıç Arşivi