Yalnızlık Türküsü -4-
Gece sokaklarda seni aradım;
Yoktun...
Yorgun düştüm yollarında;
Sarhoştum
Bir hoştum...
Kayıptım yeşil gözlerinde
Yabandım kurşun sözlerinde...
Yalnızlığım
Yokluğun
Saplanmış bıçaktı bana...
Gölgen gibi
Tenin gibi
Hasretim sana...
Dizelerinde, sokağın serserisidir onlar... Bir bakmışsınız;
Elin elimde aydınlıklarda
Adın dilimde hep sokaklarda
Göremesem de karanlıklarda
Tenimde gezen gecemsin bana
Teselligahındadır yalnızlar...
Yalnızlık gönül işidir, ehiller ister...
Yalnızlık ehil işidir, gönüller ister...
Kimsenin kendisini anlamasını beklemez, herkesi anlar onlar...
Tereddüt standart dışıdır hayatlarında; dümdüz giderler...
Karşılarına kim çıkarsa hasbihal ederler...
Ay’ı da severler ten’i de...
Ay’ın aydınlık yüzündeki ten’in sızısı onlar için bir gönül yarasıdır...
Bir ona katlanamaz yalnızlar, bir yalnızlığa!..
Aşıkça aymazlığa, çocukça haylazlığa bayılırlar...
Rüyalarına girilip uyku çalındığında gün boyu kabustadırlar, dudaklarından öpüldüğünde bulutlarda...
Yalnızlar çaresizliklerini sezdirmezler, kimseyi kendi dünyalarında gezdirmezler...
Ölümüne de kalımına da kabullenirler hayatı...
Onlar için hayatın tartısı yoktur. Yalnızlara göre, yalnızların günahı az sevabı çoktur!..
Ne yana düşse yolları, bir koşturmaca aceleciliğindedirler...
Yolları ay’a da çıksa, ten’e de çıksa karanlığa ve sızıya abonedirler...
O zaman; ya “Hüzünden hüzüne dolanmadayım” derler; ya “Hüzündür seni besleyen kaynak” şairaneliğine dalarlar...
Koşulları çabuk benimserler. Paraları yoksa, taşı, hatta kendilerini bile yerler!..
Minnet etmezler, himmet beklerler!..
Menzile varmak için tenezzül etmezler, aheste çekerler kürekleri...
Ahları tutmaz, vahları duyulmaz...
Çünkü, yalnızlıkta çığlıklar bile paylaşılmaz!..
Bir ömür sevincidir onları ayakta tutan; bir ay, bir ten, bir sızı...
Kimse tanımaz onların sevdiği kızı...
Bazen o kız bile bilmez...
(DEVAM EDECEK)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.