“Eğer tozlar dumanlar olmasaydı. İnsanlar bin sene yaşardı” diyor; İbn-i Sina. Tozlar her insanda farklı etkiler yapar. Bazı insanları tozlar daha az etkilense de özellikle nefes darlığı çeken astım ve koah hastalarını inanılmaz derecede etki eder. Bu hastaların tepkilerinin iki asıl nedeni vardır. Bunlardan birisi alerjik, bir diğeri ise daha önceden geçirilen solunum yolları hastalıklarına bağlı olarak akciğerler hassasiyet kazanmış olabilir. Bu tozların çeşitleri var elbet ama ben bu konuya girmeyeceğim.

Aldığımız nefes o kadar kıymetli. Kanuni Sultan Süleyman sözlerinde “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” dediğinde aldığımız havanın önemini, kalitesini o zamanlarda bile bu sözleriyle vurgulamıştır.

İşte! Tozlar insanın hayatını bu denli rahatsız ederken bir kısım insanlar ise ormanları yok ediyor. Kimyasallarla veya birçok sebepten ötürü hava kalitesini düşürenlerin yanında dünyayı tozu dumana katanlarda var; elbette. Bunlar herkesin bildiği üzere Amerika, İsrail’in başı çektiği ülkeler.

Hatta dünyayı toza dumana katan deliler var. Tarihte Roma’yı yakan Neron gibi. Şimdilerde de Trump ve Kim dünyanın iki delisi. Trump’un oğlunun medyadaki videolarına bakarsanız Trump’un oğlunun psikolojisinden babasının psikolojisini tahmin edebilirsiniz.

Tabi ki dünyayı birbirine katan iki kişi, iki ülkeden ibaret değil elbette. Başta İsrail, Rusya, Almanya, İngiltere, Çin, Fransa, İran, Suudi Arabistan ve daha niceleri var.

Dünyada üç ekonomik sistemden birisi olan materyalist emperyalist sistem ve temsilcisi Amerika, İsrail, İngiltere gibi ülkeler. İkincisi ise sosyalizmin temsilcileri Rusya, Çin gibi ülkeler. Bunların dışında kalan Türkiye’de ise M. Kemal Atatürk’ün kurduğu karma ekonomik sistem yönetilmektedir. Yalnız yapılan özelleştirmeler bizi materyalist emperyalist sisteme yaklaştırırken, kişi başına düşen milli hasılamız yükselmektedir. Ancak materyalist emperyalist sistemlerde kişi başına milli gelir yükselse de halkın milli gelirinden aldığı pay o seviyede mi diye baktığımızda maalesef küçük mutlu azınlık milli gelirden çok yüksek pay almasına rağmen halkın belki de % 90 milli gelirden aldığı pay olarak açıklanan rakama yaklaşması bile mümkün görülmüyor. 2017 rakamlarına göre 9.826 dolar. O zamanki kura göre bu para yıllık 38.000 lira aylık ise 3.166 lira eder. 4 kişilik bir ailede bu aylık olarak 12.500 TL eder. Halkın aldığı milli gelirden aldığı gerçek paydan en az 3 ile 7 kat arasında değişen bir orandır. Demek ki! Paranın büyük bölümünü nüfusun küçük bir bölümünü paylaşıyor.

Hiçbir insanın bir başka insanın parasında gözü yoktur ama fark küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Kısacası bu ekonomik dengesizlik ortalığı tozu dumana kattığı için vatandaş nefes alamıyor ve dolar, Euro, altın gibi ekonomik değerler almış başını gidiyor. Amerikan İsrail mallarını lütfen almayalım. Kolalar, fast foodlar telefonlar ve diğer ihtiyaçlarımızda özellikle yerli olmasına özen gösterelim. Tasarruf çok önemli boşa harcanacak paramız yok.

Kanuni Sultan Süleyman Hanın dediği gibi “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Gerekli tedbirler alınıp, halkın nefes almaya ihtiyacı var. Bunun içinde en önemli şey; Üretim… Üretim… Üretim…

Ağustos enflasyon rakamları aylık TÜFE 2.30, ÜFE 6.60 yıllık bazda ise TÜFE 17.90 ÜFE 32 olarak gerçekleşti. Döviz fiyatları artıyor. Bu sonuçlar piyasada domino etkisi yapabilir ama döviz fiyatlarını artmasını avantaja çevirebiliriz. Nasıl olacak derseniz. İşte! Çözüm yolu; önceden 100 dolara mal olan bir ürün bize TL bazında şimdilerde daha pahalıya geliyor. Buda ithal mala olan ilgiyi azaltır. 100 liralık ürünümüz ise dolara çevirince dolar cinsinden daha ucuz olacak. Buda Türk malına ilgiyi artırır. Uluslararası piyasada rekabette fiyatlama açısından önde olmak içten bile değil. Çünkü önceden 100 Dolar verip bizden aldığı ürünü alıcı daha ucuza alacaktır.

Bu ülke Bizim Lütfen Yerli Malı Kullanalım.

Ortalığı tozu dumana katanlara fırsat vermeyelim.