Amerika Birleşik Devletlerini büyük bir Devlet yapan her dediğini yerine getiren Birleşmiş Milletlerin beş büyüğünün dışındaki zavallılardır. Amerika büyük değil, büyük gösterildi. Onun ekonomik gücü karşısında daima ezik düşen devletler onun kulu oldular, ne zaman ki bazı devletler güçlenmeye başladı, işte o zaman bazı gerçekler ortaya çıktı. “Sen bir şey üretme, ben sana daha iyisini daha ucuza veririm.” Diye kandırdığı devletlerin sayısı azaldıkça Amerika’nın da foyası meydana çıkmaya başladı. Bunların içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti de vardı. Amerika’nın her dediğini yapan ama bir de kendi isteği olunca “yok” cevabını alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti uyandı, kendi ihtiyacını kendi yapmaya başladı ve kendi silahlı kuvvetlerinin eline kendi silahını, kendi mühimmatını verdi. “Ben her zaman sana muhtaç olamam.” Diyebildi. Bu gücünü masa başında da savunmaya başlayıp madur devletlerin hamisi oldu. Bu durumlar Amerika Devletini rahatsız etti. Bu nedenle Türkiye’yi türlü yollarla sıkıştırmaya başladı.

Amerika Birleşik Devletleri büyük olduğunu nerelerde gösterdi? Her gittiği yeri perişan etti, kendisi de pişman olup birçoğundan geri dönmek zorunda kaldı. Örnek mi istiyorsunuz? İşte Vietnam, işte Pakistan, işte Afganistan, işte Irak, işte Suriye bunların hepsine barış getireceğini söyleyerek gitti ama hiçbirine barış getiremedi, oraların halkını perişan etti. Halkı yerinden yurdundan etti. Ne hürriyetleri kaldı ne namusları. Burnu büyük devlet olmanın özellikleri, eğer sen büyüksen gittiğin yere huzur getir, gittiğin yeri sömürme, görevini yapabildiysen geri çekil. Geri çekilmezsin çünkü senin amacın sömürmektir.

İşte yakın tarihimizde komşularımız Irak’ı, Suriye’yi gördük. Halen de görüyoruz. Irak’ta, Suriye’de ne devlet kaldı ne insanların hürriyeti. Hepsini yok etti, en sonunda da Suriye’de teröristlerle bir olup kendini kurtarmaya çalıştı. Hani sen büyük devlettin? Dünya’nın jandarmalığını savunuyordun, senin güçlü ordun vardı. Neden teröristlerden faydalanmaya çalıştın? Senin karşında 1954 yılındaki Kore savaşından beri müttefikin olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardı. Onu nasıl unuttun? Unutmadın ama Türk Devletinin tutum ve davranışını sevmedin. Senin dediklerini değil kendi bildiğini, kendi devletinin menfaatlerini koruyan bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardı. Onun silahlı güçlerinin karşısına çıkamadın. Her türlü silahlarla, mühimmatla beslediğin, desteklediğin teröristleri çıkardın. Bu muydu senin büyüklüğün?

Türkiye Cumhuriyeti Devletine içten içe senelerce gizli düşmanlık yapmak için devletin bütün kurumlarının içine sızan, türlü vaatlerle kendi düşüncesini gerçekleştirmek için gençleri eline alarak makamlara yerleştiren, bunun uygulamasını 15 temmuzda gerçekleştirmeye çalışan, dünyada görülmemiş bir hareketle kendi milletine kendi silahlarıyla saldıran, böylelikle devleti eline geçirip kendini kullananlara yaranmaya çalışan, FETÖ denen hainin emeline ulaşamamasından sonra bu suçun faili olarak TÜRK adaletine teslim edilmesi için yapılan müracaatlara cevap vermeyen Amerika Birleşik Devletleri yönetimi nasıl adaletten bahsedebilirdi ki? Her türlü resmi işlemler tamamlandığı yüzlerce klasör evraklar gönderildiği halde onları kaale almayan bu vatan hainini iade etmeyene nasıl “Büyük Devlet” denir?

Her türlü gayri resmi yollarla ekonomik olarak Devletimizden daha güçlü duruma kavuşan, halen de kandırdığı insanlara umut dağıtan bu vatan haini İsrail’in ve Amerika’nın isteklerini yerine getirmeye devam eden, insanlıktan nasibini almamış FETÖ’ye inanıp güvenenlere acımaktan başka bir şey yapılmıyor, halbuki bu kandırılanlar, “Kandırılmışız, bu adam Türkiye Cumhuriyeti Devletinin rejiminin düşmanıymış.” Deyip tövbe ederek devletine sahip çıksa yaptıkları hatayı kabul ederek Devletinin savcı ve hakimlerine güvense milletimizin huzuru ve iç barışı çok iyi olmaz mı? Kandırılanlar hatalarını kabul etseler, milletimizin birlik ve beraberliğine katkı sağlamış olurlar. Bu hem kendileri hem de milletimiz için çok faydalı olur.